Seramik sanatçısı deyince aklıma gelen ilk isimlerden biri Melis Buyruk! İşlerinde hayvan, bitki ve insan formlarını bir arada kullanan Melis, o kadar detaylı ve etkileyici işler yapıyor ki hayran kalmamak elde değil. Harika işler yaratan bir sanatçı olmasının yanı sıra kendisi tam anlamıyla bir hayvansever! Melis’le sanat, pandemi döneminin sanatına olan etkisi ve sahiplendiği köpeği Thor ile ilgili sohbet ettik.

Selçuk Üniversite Seramik Bölümü’nden mezun olmuşsun. En başta seni seramik alanında eğitim almaya iten şey ne oldu?

Üniversiteyi ilk kazandığım zamanları hatırlıyorum. Benimkisi çok da bilinçli bir tercih değildi. Güzel Sanatlar’da okumak, yaratıcı alanlarda çalışmak istiyordum. Seramik bölümünü seçip sonra zamanla başka alanlara sıçramayı düşünüyordum. Okulun 3. senesinde ve sonrasında malzememi sevmeye ve gelecek planlarımı bunun üzerine yapmaya başladım. Burada yaptığım stajların, okul dışında atölyelerde çalışma şansı bulmuş olmamın büyük rol oynağını düşünüyorum.

İşlerinde farklı canlı formlarını bir arada kullanıyorsun ve sanki onlar için ortak bir ekosistem yaratıyorsun. Bununla birlikte izleyicilere tam olarak aktarmak istediğin şey nedir?

İnsan olarak gezegenimize acımasızca davrandığımızı düşünüyorum. Acımasızca birçok canlı türünü kasten veya dolaylı yollarla yok ediyoruz. Bu büyük bir zincir ve çoğu durumda modern yaşam bizi bunu yapmaya zorluyor. Ben işlerimde bu hiyerarşiyi ortadan kaldırıyorum. İnsan, hayvan ve bitkilerin bir arada yaşadığı ve birbirlerinden var oldukları tanımsız dünyalar kurguluyorum. Bu dünyayı da kendi güzellik anlayışımla sunuyorum. Amacım, izleyicinin tek bakışında gördüğü güzelliğe yaklaştığında fark ettiği detaylarla tüm bunları tekrar düşünmesi.

Şu ana kadar yaptığın sergiler arasında en çok sevdiğin hangisi ve neden?

Bu sorunun cevabını bir süre düşündüm. İki sergim arasında kaldım. İki farklı sebepten iki sergim benim için ayrı bir anlam ifade ediyor. Öncelikle ilk sergim: “You Are Here”. 2015 yılında Pg Art Gallery’de gerçekleştirmiştik. Her şeyin başlangıcı benim için. Bugün bu işi yapmaya devam ediyor olmamın sebebi belki de. O yüzden çok seviyorum o sergimi. Diğer cevabım ise geçtiğimiz yıl Dubai Leila Heller Gallery‘de yaptığım Habitat sergisi. İlk yurt dışı deneyimim ve kısa zamanda çok iş yapmamı sağlayan, kendi sınırlarımı gördüğüm bir hazırlanma süreciydi benim için. Bu yüzden çok değerli.

Yurt dışında da sergilerin var. Yurt içiyle kıyasladığında ne gibi farklar var? Yurt dışında bir sergi yapmanın sana kazandırdığı en önemli deneyim ne oldu sence?

Dubai’de ilk kişisel sergimi açmamızın ardından, New York’ta farklı grup sergileri, yine New York’ta kişisel bir sergi ve Dubai’de bir fuar olmak üzere farklı projelerimiz vardı 2020 yılı için. Pandemi sebebiyle bir kısmı iptal oldu bir kısmı ise ileri bir tarihe ertelendi. Dolayısı ile yurt dışı sergimin bazı somut getirilerini henüz deneyimleyemedim. Ancak işlerimi çok daha fazla kişiye ulaştırma fırsatı bulduğum için çok mutluyum. Ayrıca sergimin uluslararası basında yer alması ve güzel geri dönüşler almak beni çok mutlu etti.

O kadar zaman alan ve dikkat isteyen işlerin var ki! Thor ile birlikte bunlara odaklanmak seni zorluyor mu? Hiç kaza oldu mu daha önce? 🙂

Dubai’deki sergime hazırlanırken çok yoğun bir çalışma temposu içindeydim. Haftanın 7 günü sabah 7’de başlayarak gücüm yettiğince çalışıyordum. Tek yapabildiğim kişisel temel ihtiyaçlarımı karşılayabilmekti. Bu dönemlerde atölyede veya evde Thor’u huzurla uyurken gördüğümü hatırlıyorum hep. Tek hissettiğim şey birazcık kıskançlıktı 🙂

The Rabbit – Melis Buyruk
The Rabbit – Melis Buyruk | Fotoğraf: Melis Buyruk

Thor bize 35 günlükken geldi ve ilk gününden itibaren her gün benimle atölyeye gelerek büyüdü. O kadar akıllı bir köpek ki, bir yerden geçerken gözünün ucuyla her zaman kuyruğunu kontrol ediyor bir şeye çarpmamak için. Raflara, işlerime, fırınıma asla yaklaşmıyor. Bunun olması için bir eğitim verdiğimi bile hatırlamıyorum. Sanıyorum köpeklere şans verdiğinizde ve alan açtığınızda bir şekilde size uyum sağlamayı kendiliğinden öğreniyorlar.

Thor eve/atölyeye misafir geldiğinde çok heyecanlanır. Sadece bu heyecan durumunda kontrolden çıkar. Ve kuyruğunda bir motor varmışçasına sağa sola sallar. Böyle heyecanlı bir zamanında 2 sene önce bir işime çarptı ve yere düşürüp kırdı maalesef. Misafir gelmediği sürece bir sorun yok yani 🙂

Thor’u sahiplenme hikayeniz gerçekten çok etkileyici! Bilmeyenler için buradan da paylaşır mısın?

Biz bir köpek sahiplenmek istiyorduk. Yanlış bir yanılgı vardır ya, biz de ona düşmüştük. Sahipleneceğimiz köpek bir yavru olsun istiyorduk. Fakat onu satın almayacaktık, sahiplenecektik. Tüm barınakları aradık ancak istediğimiz gibi yavru bulamadık. Aslında şimdi düşünüyorum da bebek istememizin tek sebebi vardı o da atölyeye uyum sağlamasını kolaylaştırmaktı.

Bir gün bir ilan gördük internette. Sahiplendirme ilanı. Tanışmaya ve köpeği sahiplenmeye gittik ancak yavru 2 aylık bile değildi. Gözleri kapalıydı ve sürekli ağlıyordu. Sahiplendiren kadını o kadar gözümüz tutmadı ki hayvanı kurtarmak için hemen aldık elinden. Minik bir ayakkabı kutusuna koyduğumuz Thor’u hemen eve götürüp bir bebeğe nasıl bakabileceğimizi öğrenmek için biraz araştırma yaptık.

Sıcak su torbalarının arasına tık tık atan bir saat (bunu sıcaklığı ve ritminden ötürü bir anneye ve kalp atışına benzetirlermiş) koyduk. Ancak ilk gece yaşadığımız kötü deneyim sonucu anladık ki Thor kanlı ishalmiş. Bu virüs bebekleri güçsüz bıraktığı için de hayatta kalma oranları çok düşükmüş. Ancak Thor’un hayata tutunma azmi, bizim onu yaşatma çabamız ve veteriner hekimimizin ilgisi ile Thor bugün 6 yaşında 🙂

Thor ve Melis Buyruk
Thor ve Melis Buyruk | Fotoğraf: Melis Buyruk

Pandemi dönemi herkes için bir hayli zorlu geçti. Bu dönem seni nasıl etkiledi? Zamanını nasıl geçirdin? Bu dönem işlerine nasıl yansıdı?

Pandemi döneminde daha önce de bahsettiğim, hayalini kurduğum ve beni heyecanlandıran sergilerimi ertelemek/iptal etmek durumunda kaldık. Bu ertelenen işler her ne kadar beni üzse de sanki hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam ettim ve üretimlerime yoğunlaştım. Bu sayede pandemi süreci benim için çok hızlı ve verimli geçti.

Aslında birçok sanatçı arkadaşımla konuştuğum zaman ortaya çıktı ki biz çoğumuz zaten karantina öncesinde de karantinada gibi yaşıyormuşuz. Bir sergiye hazırlanmak, bir seri ortaya çıkarmak hem hazırlık hem üretim aşamasında kapanma gerektiriyor çünkü. Pandemide buna ek olarak dışarıdaki uyarıcılar ortadan kalkmış oldu. Bunun iyi yanının karşılığı olarak dikkatim dağılmadan ve bölünmeden ürettim ancak olumsuz yanı ise daha az sosyalleşmiş olmam oldu.

İşlerini beğendiğin ve/veya sana ilham kaynağı olan sanatçılar var mı? 

Ben bir üretim için kapandığımda sürecin sonlarına doğru kendimi sorgulamaya başlarım ve acımasızca eleştiririm. Bu bazen kendimi geliştirmeme yardımcı olsa da bazı durumlarda özgüvenimi kırar. Böyle zamanlarda önüme çıkan, dünya üzerinde herhangi bir sanatçının herhangi bir disiplinde yapmış olduğu bir iş beni motive edebilir. Tekrar üretmek için harekete geçmeme neden olur. Bu yüzden her sanatçının üretimini çok değerli buluyorum. Ama tek bir sanatçıdan bahsetmek gerekirse ilk aklıma gelen Jan Fabre ve heykelleri. İşlerinin güzellik ve ölümle olan narin ilişkisi beni kendisine hayran bırakıyor.

Yeni sergiler geliyor mu? 

Geçtiğimiz Eylül ayında New York/Leila Heller Gallery’de 6. kişisel sergim olacaktı. Pandemi sebebi ile önümüzdeki yıla erteledik. Şu an Augmented Istanbul/Istanbul Light Festival’da bir dijital heykel çalışmam bulunuyor. Ayrıca Türkiye’de Pg Art Gallery’nin Maslak’ta yer alan mekanında bazı işlerim yakından görülebilir. 

Kapak Fotoğrafı: Melis Buyruk

İlginizi çekebilir: Melis Büyükerk’ten Mahmut Aydın Röportajı