Melisa Sabancı Tapan ile: Gate 27'nin Kuruluş Öyküsü
Son zamanlarda sadece iş dünyasında değil, sanat dünyasında da girişimci ve yenilikçi projelerin haberlerini duymak, eminim sadece beni değil, birçok sanatseveri de heyecanlandırıyor. Bu projeler,biz sanatseverleri yalnızca heyecanlandırmakla kalmayıp, sanata duyulan merak ve ilgiyi de önemli ölçüde arttırdığı kanaatindeyim. Malumunuz, gündelik hayat koşturmamızda sanat ruhumuzu besleyip, dimağımızı açıp bizlere ilham kaynağı oluyor. Fikrimce,bu dinamizm, toplumsal alanda yarattığı ilgi ve farkındalıkla birlikte, birçok sanatçının kendilerini ifade edebileceği yenilikçi mekanların açılmasına da olanak tanıdı. Bugün, sizlere bu yeniliğin bir örneği olan, sanat girişimcisi Melisa Sabancı Tapan’ın kurduğu Uluslararası Konuk Yaratıcı Programı Gate 27’yi tanıtmak istiyorum. Multidisipliner bir platform olan Gate 27, önce Yeniköy’de hayata geçirildi, ardından Ayvalık’a uzandı. Bu programın kuruluş öyküsünü, kendisiyle gerçekleştirdiğim röportajda ele aldım. Keyifli okumalar, sanat dolu günler dilerim!
Melisa Hanım röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. İlk olarak size ne zamandan beri sanat ile ilgilendiğinizi sormak istiyorum. Bu ilginizi besleyen faktörler nelerdir?
Sanatla iç içe bir aileye doğmak, Sakıp Sabancı Müzesi’nin yanı başında büyümek, sanatçılarla kolayca bir araya gelmek sadece sanata bakışımı değil, hayatımı şekillendiren önemli faktörler oldu. Bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Tüm bunlarla birlikte sanat, benim için sadece bir estetik deneyim değil, aynı zamanda toplumsal değişim ve farkındalık yaratmanın güçlü bir aracı haline dönüştü.
theMagger okuyucularına Gate 27’nin nasıl kurulduğundan bahsedebilir misiniz? Gate 27 yolculuğunuzun başlangıcında size ilham veren kişiler veya herhangi bir kurum oldu mu? Gate 27’yi kurarken motivasyonunuz neydi? Bu süreçte yaşadığınız zorluklar nelerdi ve bunlarla nasıl başa çıktınız? |
Gate 27’nin temellerini atarken, pek çok kurum ve profesyonelle görüşerek vizyonumu geliştirme fırsatı buldum. Residency Unlimited, Smack Mellon, ISCP, The Bellagio Center ve Cité des Artistes gibi yerleri ziyaret ederek, sanatı ve yaratıcılığı besleyen farklı yaklaşımları derinlemesine inceledim. Gate 27’nin doğuşu, sanata, yaratıcılığa ve sürdürülebilirliğe olan derin inancımla şekillendi. Columbia Üniversitesi’nde yüksek lisans yaparken, sanatı farklı disiplinlerle buluşturan projeleri yakından takip etme şansım oldu. Hiyerarşiden uzak, kolektif düşünceye dayalı bir alan yaratma fikri de bu süreçte gelişti.
Gate 27’yi kurarken amacım, sanatçılar, düşünürler ve yaratıcı profesyonellere disiplinler arası bir ortam sağlayarak, sürdürülebilirlik ve ekonomik kalkınmaya katkı sunacak projeler geliştirmekti. Bu yolculukta karşılaştığım zorluklar elbette oldu ancak her birini öğrenme fırsatı olarak gördüm. En büyük desteği ise çevremdeki bu ilham verici kurumlar, projeler ve yaratıcı insanlardan aldım. Bu süreçte, vizyonumu genişleten ve Gate 27’nin temellerini sağlamlaştıran en önemli unsur, bu iş birlikleri ve karşılıklı fikir alışverişleri oldu.
Peki Gate 27’de yer alan projeleri seçerken uyguladığınız süreç hakkında bilgi verebilir misiniz? Sanatçılar, Gate 27’ye başvururken nelere dikkat etmeli?
Davet edilecek sanatçıların belirlenmesi uzun ve kapsamlı bir süreci içeriyor. Öncelikle başvuruları her yıl sonbahar döneminde internet sitemiz üzerinden duyurduğumuz bir açık çağrı ile topluyoruz. Daha sonrasında gelen tüm başvuruları Gate 27’nin misyonu ve vizyonu ile projeye sağlayabileceğimiz katkıyı gözeterek Gate 27’nin Danışma Kurulu ile bir ön elemeden geçiriyoruz. Bu ön eleme sonrasında kalan tüm başvuruları üç bağımsız üye ve daha önceki konuklarımızdan oluşturduğumuz bir alt değerlendirme komitesiyle birlikte toplam 13 kriterden oluşan bir değerlendirme seti doğrultusunda ele alıyoruz. En yüksek puanı alan başvuruları İstanbul ve Ayvalık’taki mekanlarımızda konuk olmaları için davet ediyoruz.
Başvuranların öncelikle dikkat etmesi gereken konu hangi lokasyona başvurmayı tercih edecekleri. Türkiye ve İstanbul dışında yaşayan kişileri İstanbul yerleşkemize davet etmeye özen gösteriyor, İstanbul’da yaşayan kişileri ise Ayvalık’taki mekanımızda ağırlıyoruz. Böylelikle İstanbul ve Ayvalık’ın kültür sanat ortamına yeni kişileri dahil ederek farklı bir enerji yaratmayı hedefliyoruz. Diğer önemli husus ise başvuran kişilerin Gate 27’nin sağlayabildiği yeni ağ geliştirme, üretim ve araştırma alanlarından üst düzeyde yararlanabileceklerini başvuru formunda belirtmeleri. Bu sayede konuklarımıza ve topluluğumuza en yüksek faydayı sağlamayı amaçlıyoruz. Başvurdukları projelerin bir adım daha ilerlemesi bizi heyecanlandırıyor. Son olarak elbette ki projelerin Birleşmiş Milletler Kalkınma Hedefleri 11, 12, 13 ve 16 ile uyumlu olmasını gözetiyoruz. Bu da yaratmayı amaçladığımız sosyal etkinin ölçeğini genişletmemize ve daha yaratıcı bir platform haline gelmemizi sağlıyor.
Gate 27’ye kabul edilen sanatcılara Yeniköy ve Ayvalık’ta konaklama ve çalışma fırsatları sunuyorsunuz. Ayvalık’ı tercih etmenizin özel bir nedeni var mı? İstanbul ve Ayvalık arasında sanatçılara sunduğunuz imkanlarda belirgin farklılıklar var mı? Ayvalık’ın konumu, sanatçıların üretim süreçlerine nasıl yansıyor?
Ayvalık’ı tercih etmemizin en önemli nedeni doğasının ve zengin kültürel dokusunun sunduğu ilham verici ortam. Bu ortam, konuklarımızın yaratıcı süreçlerine yoğunlaşması, içe dönmesi ve üretimlerini derinleştirmesi için çok uygun bir atmosfer yaratıyor.
İstanbul Yeniköy’deki yerleşkemiz ise şehrin dinamizmi, çeşitli disiplinlerle etkileşim sunması ve kültürel çeşitliliği ile sanatçılara daha farklı bir yaratıcı enerji sunuyor, yeni perspektifler, bağlantılar doğuruyor.
Gate 27’de şimdiye kadar gerçekleştirdiğiniz projelerden hangisi sizi en çok heyecanlandırdı ve ses getirdi? Bu proje hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
Gate 27’de gerçekleştirdiğimiz projelerden herhangi birini tek başına öne çıkarmak zor çünkü her biri farklı disiplinleri, yaratıcı süreçleri ve sürdürülebilirlik temalarını bir araya getirerek beni etkiledi. Ancak genel olarak beni en çok , sanatçılarla iş birliği yaparak geliştirdiğimiz projeler, disiplinler arası diyalogları tetikleyen ve sürdürülebilirliğin farklı boyutlarını ele alan çalışmalar heyecanlandırdı. Bu projeler hem yerel hem de uluslararası sanat çevrelerinde ses getirdi. Her biri, sanatın toplumsal ve çevresel sorunlara nasıl yaratıcı çözümler sunduğunu göstermesi açısından benim için ayrı bir heyecan kaynağı.
Gate 27 şu anda hayal ettiğiniz noktada mı? Gelecek için hangi hedefleriniz var ve bu hedeflere ulaşmak için planlarınız neler?
Gate 27’nin yarattığı ekosistem sürekli olarak genişliyor. Ekosisteme dahil olan her proje, bu ekosistemin büyümesinde çarpan etkisi yaratıyor. Bu sayede farklı disiplinler birbirini besliyor, bazen hiç ummadığımız yerlerde yeni filizler doğuyor; farklı coğrafyalardan gelen sanatçılar, farklı kültürler Gate 27 çatısı altında birlikte yaşıyor. Gate 27’nin bundan sonraki aşamada deneyimlerden elde edilen bilgi birikiminin paylaşıldığı bir kültür damıtım merkezi haline gelmesini arzu ediyorum.
Türkiye’de yerel kültür ekosisteminde disiplinler arası araştırma, etkileşim ve üretimi teşvik eden konuk programlarının sizce nasıl bir önemi var? Bu tür programların kültürel gelişim üzerindeki etkileri nelerdir?
Türkiye’de yerel kültür ekosisteminde disiplinler arası araştırma, etkileşim ve üretimi teşvik eden konuk programlar, farklı alanlardan gelen yaratıcı zihinleri bir araya getirerek, yeni düşünce biçimlerinin ve iş birliklerinin doğmasına zemin hazırlar. Katılımcılar, birbirlerinin perspektiflerinden beslenerek sadece kendi uzmanlık alanlarında değil, daha geniş bir yaratıcı düşünce dünyasında ilerleme kaydedebilirler. Bu tür programlar, bireylerin kendi projelerine ve pratiklerine dışarıdan bir gözle bakmalarına olanak tanır, böylece yeni yaklaşımlar ve çözümler geliştirirler.
Kültürel gelişim açısından bakıldığında, bu konuk programları yerel ve küresel ağlar arasında köprü kurarak kültürel alışverişi hızlandırır. Özellikle Türkiye gibi zengin bir tarih ve kültüre sahip bir ülkede, yerel dinamiklerle uluslararası sanat ve düşünce ekosistemlerini buluşturmak, kültürel çeşitliliği ve yaratıcılığı besleyebilir. Aynı zamanda bu programlar, yerel sanatçıların ve yaratıcı profesyonellerin küresel arenada daha görünür olmasına ve daha geniş çapta etkiler yaratmasına da olanak tanıyabilir. Disiplinler arası diyalog ve üretim, kültürel ekosistemimizi zenginleştirirken, sürdürülebilir ve kalıcı bir kültürel miras yaratmamıza katkıda bulunur.
Sizin sevdiğiniz müzeler ve sergiler nelerdir ve takip ettiğiniz sanatçılar kimlerdir?
Favori müzelerim arasında Rijksmuseum, Stedelijk Museum, M+ Museum, Tate Modern, MoMA, Guggenheim, Peggy Guggenheim, Palazzo Grassi ve Isabella Stewart Gardner yer alıyor. Her biri, sanatın farklı yönlerini keşfetmemi sağlayan alanlar sunuyor. Bu müzeler, tarihi ve çağdaş sanatın bir araya geldiği ilham verici mekanlar. Vizyonumun gelişmesi için sürekli yeni sanatçı keşfetme arayışındayım. Gate 27’de ağırladığımız sanatçılar, disiplinler arası yaklaşımları ve projeleriyle beni sürekli olarak ilhamlandırıyor. Örneğin, Ayfer Idil İlkin’in Ayvalık’ta biomimikri ve doğayla uyumlu sürdürülebilir mimari üzerine geliştirdiği projesi, çevre ve sanatın birleştiği ilginç bir çalışmaydı. Yine Esin Aykanat Avcı, bitkilerin hücrelerinden arındırdığı yapraklarla sanat eserleri yaratarak doğanın inceliği ve insanın müdahalesi arasındaki ilişkiyi sorgulayan yaratıcı projelere imza atıyor. Bu projeler, sanat ve sürdürülebilirlik arasında derin bağlar kurarak hem yerel hem de küresel düzeyde pozitif değişimi tetikliyor.
New York’ta eğitim aldınız ve uzun süre yaşadınız. Size ilham veren şehirler hangileridir ve bu şehirlerin hangi özellikleri size ilham kaynağı oldu?
Evet, New York’ta uzun bir süre yaşadım ve orada olduğum sürede hayatıma olumlu yansımaları olan birçok tecrübe kazandım. Yeni şehirler keşfetmekten ve müzeler, yerel festivaller, müzeler, galeriler gibi sanat dünyasını deneyimlemekten büyük keyif alıyorum. Her seyahatim bana yeni ufuklar açıyor.
Kültür ve sanat çerçevesinde sürdürülebilirlik konusuna odaklandığınızı biliyoruz. Bu alanda uluslararası platformlarda yer aldınız ve çeşitli eğitimlere katıldınız. Gelecekte sürdürülebilirlik konusunda gerçekleştirmeyi planladığınız projeler nelerdir? Ve sizi bu konularda uluslararası platformlarda görebilecek miyiz?
Sürdürülebilirlik, yaptığım her şeyin merkezinde yer alıyor; ancak bu sadece tek bir projeyle ya da belirli bir konuyla sınırlı değil. Benim için sürdürülebilirlik, sadece çevre odaklı bir kavram değil, aynı zamanda ekonomik, kültürel ve toplumsal boyutları olan çok daha geniş bir yaklaşım. Gate 27 gibi platformlarla disiplinler arası iş birlikleri geliştirerek, sürdürülebilirliği sadece belirli bir alanda değil, sanattan iş dünyasına kadar geniş bir yelpazede entegre etmeye çalışıyorum.
Gelecekte de bu yaklaşımı sürdürerek, sürdürülebilirlik temelli projeleri hayata geçirmeye devam edeceğim. Uluslararası platformlarda yer almaya ve bu konuyu farklı perspektiflerle ele alan projelere katkıda bulunmaya devam edeceğim. Sürdürülebilirlik benim için tek bir hedef değil, sürekli gelişen ve her alana dokunan bir yaşam tarzı ve düşünce biçimi.
Kapak Fotoğrafı: www.gate-27.com
İlginizi çekebilir: Uğur Ugan’dan Esin Aykanat Avcı ve Burak Mert Çiloğlugil ile Gate 27 Üzerine
👏🏻👏🏻
keşke bu tip girişimler daha fazla olsa..
Samimi ve içten bir röportaj olmuş.