FRP yani Fantasy Role Playkavramı; içeriğini çoğunlukla hayal gücüne dayandıran, oyuncuların bir karakteri oynadıkları ve belli kurallar bütününe tabi oldukları bir masaüstü oyunu türünü ifade ediyor. Başka bir deyiş ile kurallı bir doğaçlama tiyatro performansı olarak düşünülebilir. Bu kültür ile haşır neşir olmayan insanlar bile, türün en popüler temsilcisi olan Dungeons&Dragons (DnD) ismini öyle veya böyle bir yerden işitmiş oluyor. Ülkemizde de geçtiğimiz on yılda azımsanmayacak ölçüde bir kitleye sahip olan tür, hem sosyal medya içerikleri hem de düzenlenen etkinliklerle ivmelenerek ülkenin alternatif kültür çevresinde kendine bir yer ediniyor.

Ülkemizde de bilerek veya bilmeyerek FRP kültürünün yaygınlaşması ve kitleselleşmesi için çok önemli isimlerden birisi Mert Günhan. Günhan,  Youtube içerikleri ile kült bir kitle oluşturmuş ve Türkiye’de “geek” kültürü ile içli dışlı olanlarımızın yakın tanıdığı bir sima. Biz de kendisiyle hem Türkiye’de ivmelenerek büyüyen FRP kültüründen hem de içerik üretim süreci üzerine konuştuk. Gelin hep beraber biraz içerik üreticiliğinden biraz da kendisinin FRP serüveninden söz edelim.

unnamed-128
Mert Günhan

Selam Mert öncelikle röportaj yapmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim. Sorulara öncülüğünü üstlendiğin Wizards Of İstanbul oluşumu ile başlamak istiyorum. “Haydi bir araya gelelim ve rol yapma oyunları oynayalım” sloganı ile aylık düzenli olarak yapılan ve 2010-2015 seneleri arasında yaklaşık beş sene boyunca süren bu sürecin başlangıcı nasıl oldu? Türkiye için yapılan döneme göre aslında oldukça niş sayılabilecek bu hobiyi merkezine alan etkinlikler serisinin gittikçe büyüyerek hâla sıkça adını andıran bir öneme sahip olacağını ve tabiri caizse avant-garde bir etkiye sahip olacağını o zamanlar öngörebiliyor muydun?

Merhaba, ben de teşekkür ederim röportaj için. Öncelikle bu sorunun tam olarak bir cevabı olabileceğini sanmıyorum. Wizards of Istanbul fikri genel olarak benim o dönem için masaüstü rol yapma oyunları hobisinin sadece bir kaç okul kulübüne kısıtlı olduğunu fark etmemle başladı. Fakat ben bunu düşünürken de Oyungezer forumundan arkadaşlarla toplanır kendi aramızda oynarız gibi düşünmüştüm. Biraz kervan yolda düzüldü. Bunun Türkiye’nin “geekosferinin” temel taşlarından birisi olabileceğini öngörmemiştim. Bunu da çok öngörebilecek yaşlarda değildim sanırım. Tabii ikinci yılın sonunda hala ilgi katlanarak arttığında bugün yaptığımız etkinliklerin, ileride bir takım şeylerin temeli olabileceği az çok belli olmuştu. Wizards of Istanbul bir bakıma Türkiye’nin en önemli alt kültürlerinden birinin oluşmasının temel zemini haline geldi. Bugün yolu WoI masalarından geçmiş pek çok insan internette bu hobiyle ilgili içerik üretiyor ya da bir şekilde yaratıcı üretimlerde bulunuyor. Bu çok mutluluk verici bir şey. Büyücüler hala yaşıyor ve farklı kulelerde farklı büyüler üretiyor diyebiliriz aslında.

images-121
Wizards Of Istanbul | 2010-2015

Wizards Of İstanbul etkinliklerinin son bulmasından sonra da hem oyuncu hem GM olarak çokça kez bizim de izleme şansı bulduğumuz birçok oyunun parçası oldun. Bunların yanında bu hobi hakkında bilgilendirici içerikler üretmeyi de sürdürdün. Yani kısacası bu alt kültürün ülkedeki en önemli ve verimli isimlerinden birisin. Bizim içeriklerinde gördüğümüzün haricinde masaüstü rol yapma oyunlarıyla ilişkin nasıl başladı ve nasıl sürüyor? Zira yaptıklarından tahmin ediyoruz ki bu alt kültür ve hobi senin için ciddi bir tutku.

Wizards of Istanbul dahil 200’den fazla oyun oynatmışımdır sanırım. 2018 yılında yayın açmaya başladığımda bir şekilde bunu canlı yayınlarda içerik olarak yapmak aklımda vardı. Benim ilişkim çok şans eseri bir olaya dayanıyor. 8-9 Yaşlarındayken yurtdışında yaşarken bizim mahalleye taşınan bir arkadaşım vardı. Benden de bir kaç yaş büyüktü. Rol yapma oyunu diye bir şeyin olduğunu o anlatmış ve bir tane yarım yamalak oyun oynatmaya çalışmıştı. Şu an ne olduğunu hatırlayamıyorum tam olarak ama fantastik değil gerçek dünya temelli bir korku oyunuydu. Hatta kendi senaryosuydu sanırım. Arkadaşımızın evinde çok korktuğumuzu hatırlıyorum. Bir evde üç kişiydik ve tamamen anlattığımız gerçek olmayan bizim üretimimiz olan bir şeyden tüylerimiz diken diken olmuştu. Buradaki zihin üretiminin yarattığı gerçek korku hayatım boyunca benimle geldi. İnsan zihninin gücünün bir kanıtı gibiydi benim için. Mahalleden bir çocuk bunu yaşatabiliyorsa, ben daha iyisini yaparım diye düşünmüştüm.

Fakat çok erken dönemde, çok yanlış zamanda tanıştığımdan kimseyi ikna edip oynayamıyordum. Bu da beni bilgisayar RPG’lerine itti. 2004 Yılında Vampire: The Masquerade’in aslında bir rol yapma oyunu kurulumu olduğunu öğrendikten sonra World of Darkness ile ilgili her şeyi okumaya ve öğrenmeye başladım. DnD sevgim World of Darkness ile tanıştıktan sonra geldi. Wizards of Istanbul dahilinde yüzlerce sistem tanıdım, oynadım. Pek çok farklı GM ile tanışıp onlarla iletişimde olduğum için bu konuda dağarcığım korkunç gelişti. DnD konusunda epey direndiğimi hatırlıyorum çok klasik buluyordum. Klasik kılıç ve büyü hikayelerinin de aynı modern hikayeler gibi nüanslı olabileceğini ve sistem derinliğinin kendi içinde bir çeşit sanat olduğu konusunda Can Sungur gözlerimi açtı diyebilirim. Batılı menşeili PC rol yapma oyunları haricinde azılı bir konsolcu olduğumdan deli gibi de JRPG oyunları tüketiyordum. Bu oyunların oldukça ilginç hikayeleri olması dışında kullandıkları sistemler de ilgi çekiciydi. Özellikle sıra tabanlı savaş sisteminin stratejik özgürlüğü ve derinliği beni çok etkiliyordu. Bunu da aynı masaüstü rol yapma oyunu oynama tutkumu paylaşamadığım gibi paylaşamıyordum. Sadece Trgamer gibi sitelerde 2003 yılından beri çeşitli incelemelerini yazmakla yetiniyordum. White Wolf, New World of Darkness dahilinde Geist: The Sin Eaters kurulumunu çıkarttığında bunu o dönemler oynadığım Persona oyunlarına çok yakın bulduğumdan hemen öğrenip oynatmaya başlamıştım. Sin Eaters kitabında da ilham alınan oyunlar kısmında Persona 3 yazdığını görmemle kafamda bunların hepsinin aslında birbirini besleyen şeyler olduğu iyice oturdu.

wod-community
World of Darkness | Paradox Interactive

Masaüstü rol yapma oyunları ve video oyunları içlerine görselliği, edebiyatı, tasarımı ve daha bir çok şeyi dahil ediyordu ve üreticiye kişisel bir şeyler söyleme şansı da veriyordu. Milyon dolarlık bir Hollywood filmi çekemeyebilirdim ama arkadaşlarımla yeni senaryomu kısa bir hazırlıkla oynayabilirdim. Yayıncılığa başlayınca orada da bunu yapmaya devam ettim. Yayıncılığımın da bundan epey beslendiğini düşünüyorum. Yayınlarda sık sık yaptığım taklitler de aslında çok fazla rol yapma oyunu oynattığım için. Bir şekilde, tüm bunların bir araya geldiği üretimlerle iç içe olmak benim için yaşamı manalı kıldı. Hayatımı ve geleceğimi de bunun çevresinde şekillendirdim. Son birkaç yıldır, daha önce Twitch’te oynattığım Solitaria isimli dünyam ile ilgili çalışıyorum.

unnamed-1-31
Mert Günhan

Ben masaüstü rol yapma oyunlarını, hep çocukken yaptığımız oyun kurmaların sistematik bir versiyonu olarak düşünmüşümdür. Dolayısıyla doğaları gereği bu oyunlar, oldukça escapist yani gerçekten kaçınmacı bir niteliğe sahip. Sence özellikle ülkemiz gibi sosyoekonomik problemlerin günlük hayata bu denli sirayet ettiği bir coğrafyada, artık video oyunlarından da bir lüks haline geldiği bu dönemde, masaüstü rol yapma oyunlarına son yıllarda çoğalan ilginin daha da fazla artacağını düşünüyor musun?

 İnsan sosyolojisi ve toplumsal sosyoloji, teknolojiyle birlikte umulmadık bir hızda değişiyor. Biz Y jenerasyonu olarak formatif yıllarımızda ebeveynlerimiz tarafından bazı şeyleri yaparsak toplumda önemli bir rolümüzün olabileceği vaatleriyle yetiştirildik. 30’larımızda ise bize bir zamanlar kardinal gerçekler olarak sunulan şeylerin bizden önceki jenerasyonların kendi dönemlerinden yola çıkarak kurdukları hayat yollarının sanrısı olduğunu acı şekilde öğrendik. İnsan, sürekli olarak değişen bu paradoksal yapının içerisinde tanımlayamadığı çeşitli hislerin devinimi ile gelişir oldu. Fakat bu gelişme gerçek değil. Sadece günü geçirmek için çeşitli personaların ardına doldurduğumuz özgüvensizliklerimiz ile yaşıyoruz. Kardinal gerçeklik diye bir şey ise artık yok. Kendi anlamımızı yaratıp, kendi özgüvensizliklerimiz ve gölgelerimizle yüzleşip, kendimizle ilgili en korkunç şeyleri kabul edip gerçek bir insan olmaya çalışmamız gerekiyor. Fakat buna başlayabilmek için öncelikle bu gerçeklik sonrası dünyasının getirdiği belli belirsiz hislerle, kardinal hissiyatları deşifre edebilmeliyiz. Bunu da en basitinden çeşitli hobiler edinerek, sanat eserleri tüketerek ve tüm bunların kesişiminden ortaya çıkan hisleri üretime dönüştürerek yapabiliriz.

İnsanlar bu ekonomik sıkışmışlıkla bunları yapamadıkları için, adeta bir domino etkisi ile çok daha karanlık bir gerçekliğe doğru gidiyoruz, kümülatif olarak. Zaten dünya üzerindeki otoriter rejimler de bu sıkışmışlıktan faydalanıyor. Bu laftan nefret ediyorum ama maalesef her şey politik. Rol yapma oyunları bir kağıt, bir kalem ve bol bol hayal gücünden ibaret bir hobi gibi görünse de aslında arkasında çok geniş ve kesişimli bir külliyat var. Bu külliyata erişim hobiyi geliştirir ama her şey bundan ibaret değil tabii. Bir adaptasyon çağı yaşıyoruz. İnsanlara kültür tüketim ürünü yetiştirebilmek için her şeyin bir şeylere adapte edildiği bu çağda rol yapma oyunlarının etkinliği daha geçerli olacaktır.

unnamed-2-27
Mert Günhan

Masaüstü rol yapma oyunları haricinde çokça alanda içerik ürettiğini görüyoruz. Bunların arasında sanat, diziler, filmler, animeler ve son olarak da sol-sosyalist ideoloji mevcut. Her zaman ideolojik olarak düşündüğünü açıkça belli eden bir yana sahip olsan da bildiğim kadarıyla Çekiçcast direkt olarak bu konuya eğilen ilk ve tek içeriğin. Çekiçcast’in üretim sürecinin başlangıcı nasıl gerçekleşti ve ileride bu podcast serisinin nereye gitmesini umut ediyorsun?

Aslında bir önceki sorularda biraz bunun da cevabını veriyorum. İnsanların, özellikle de gençlerin, bu dünyanın getirdiği tüm hisleri deşifre edip kendi özgüvensizlikleri ve korkularıyla karşılaşıp bunlar üzerinden gerçek ve sağlıklı karakterler geliştirmesi gerekiyor. Kendi seçimlerini yapabilecekleri, kendileri olabilecekleri ve kendileri olmanın sonuçlarıyla yaşamayı öğrenebilecekleri bir yaşam ise günümüz şartlarında ekonomik özgürlükle oluyor. Hepimiz hayatımızın her noktasında bu kapitalist sistem tarafından sömürülüyoruz. Paramız, emeğimiz, karakterimiz, seçimlerimiz, ruhumuz ve potansiyel hayallerimiz bile kapitalin karşısında pazarlanmaya hazır bir ürün klasmanında. İnsanlığın bundan fazlası olduğu inancındayım. 90’larda Cypherpunk grubunun dijital dünyanın insanlığın ruhunun ve özgürlüğünün korunumu konusunda bir sonraki savaş alanı olduğu ile ilgili öngörüsü gerçekleşti ve bu savaş kaybedildi. Şimdi savaş her bireyin ruhunda yaşanıyor. İdeolojiden bağımsız olarak, makuliyetin ve birlikte yaşamanın yollarını, özgünlüğümüzü kaybetmeden bulmak zorundayız çünkü asıl yok oluşumuz insanlığın tek tipleşmesiyle olacak.

Ben bu konulara çok kafa yoruyorum ve bu röportajda verdiğim cevaplardan anlaşılmıştır diye düşünüyorum ama benimle benzer konulara kafa yoran insanlarla bir araya gelip bir şeyler yapmak hep benim en büyük özelliklerimden biri olmuştur. Ancak benzer dertlere sahip insanlarla bir araya gelip bir şeyler yapıldığında bir şeyler değişebilir. Çekiçcast, 2009 yılında Wizards of Istanbul nasıl bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıktıysa, benzer bir ihtiyaçtan ortaya çıktı. Ve nasıl Wizards of Istanbul miladını doldurup ona ihtiyaç duyulmayan bir gelecek yarattıysa, umuyorum Çekiçcast’in de böyle bir etkisi olacak. Gitmesini istediğim yer, Çekiçcast yapmak zorunda olmadığım bir gelecek.

Tekrardan teşekkür ederim röportaj yapmayı kabul ettiğin için. Sıkı bir takipçin olmamın yanı sıra masaüstü rol yapma oyunlarını hobi edinmem konusundaki en etkili isimlerden birisin. Dolayısıyla beni çok heyecanlandıran ve bende özel bir yere sahip olan bir röportajdı benim için. Peki son olarak bundan sonraki planların ne? Bizleri nasıl projeler bekliyor?

Ben teşekkür ederim, biraz uzun cevaplar vermiş olabilirim ama sorular çok güzel olduğu için savsaklamak istemedim. Güzel yorumların için ayrıca teşekkürler. Bundan sonraki planlarım üretimlerimi globale yapmak. RAVENSCAPE’i kurarak bu konuda bir adım attık. Umuyorum ilk korku oyunumuz TOSTCHU bu Sonbahar çıkacak. SOLITARIA ile ilgili büyük gelişmeler var, bu yaz onu da duyuruyor olacağım. Bunun dışında Çekiçcast ayarında ama iki önemli podcast projem var, onları da bu yaz bitmeden hayata geçirmeyi düşünüyorum. Umarım beğenirsiniz. Röportaj için tekrardan teşekkürler.

Kapak Fotoğrafı Kaynağı: Mert Günhan

İlginizi çekebilir: Ecem Çelen’den Fallout