Kimi kitaplarda, sayfalar üzerinde görüp okuduğumuz kelimelerden çok daha derin ve hayatın her anına uyarlanabilir fikir hazineleri gizlidir. Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun zengin öğretisi, Okçu’nun Yolu işte tam da böyle bir kitap.

Tetsuya, ülkesinin artık efsaneleşmiş okçusu ya da yaşadığı köyde herkes tarafından tanındığı üzere kendi halinde bir marangozdur. Bir gün kendisini bu yetenekli ustaya kanıtlamak için köye gelen bir yabancının okçunun yolunda yeni bir bilgi keşfetmesini sağlar. Bu keşfe tanık olan köylü bir genç çok etkilenerek, Tetsuya’dan kendisine de okçunun yolunu öğretmesini ister. Biz de bu gençle birlikte yolun tüm kurallarını keşfe başlarız.

Okçu’nun Yolu’ndan İmgeler

Dostlar

fbwijngweacpq7i
Dostlar | Fotoğraf: Can Yayınları

Kitaptaki en güzel detaylardan biri belki de Okçu’nun Yolu’ndaki ilk öğretinin pek çoğumuzun bekleyebileceği gibi ok, yay ya da hedef gibi konulardan önce dostlar üzerine olması. Hangi yola çıkarsak çıkalım aslında öncelik yol arkadaşları bulabilmekte. Bu arkadaşların sizinle aynı yolda yürümesine gerek yok, bambaşka rotalarda olabilirler hatta mümkünse öyle olmaları idealdir. Önemli olan gittiğiniz yollardaki zaferleri ve hatalarınızı paylaşabilecek dostlarınız olması, dostlarınızın da sizin gibi kendi yollarını şevkle yürümeleri.

Yay

Okçunun yolunda köprü ok olsa da asıl çıkış noktası yay. Bu sebepledir ki, Coelho yaşadığımız her anın, her hedefin ve tüm varlığımızın kaynağı gibi okun kaynağını yani yayı da yaşama benzetiyor. “Ok bir gün yola çıkacaktır. Hedef uzaktadır. Yay ise daima seninle kalacaktır, ona iyi bakmayı bilmek şarttır.” Yayı ne çok gevşek tutmalı, ne de gereğinden fazla güç uygulamalı. Yalnızca oku hedefe ulaştıracak kadar bir kuvvetle zarafetle ve ölçülü bir şekilde germeli. Tıpkı yaşamı olduğu gibi.

Ok

Yayla hedef arasındaki bağı kuran, yayı ilk başta germe sebebimiz ve hedefe erişmeye çalışan bir yolcu, ok. Bildiğimiz gibi yaydan çıktığı andan itibaren dönüşü yok, bu sebeple asıl mesele o çıkış anına kadar her şeyi doğru kurgulamak. Zihnimizde berrak bir atış tasarlamak, gerekli koşulları sağlamak ve son noktaya geldiğimizde oku bırakmak. Yazar bu bölümde okun çıkış anında bizi durduran tek şey hata yapma korkusuysa oku hemen fırlatmamız gerektiğini söylüyor. Bu kısım beni çok etkiledi; çünkü hayatımızda sadece korktuğumuz için yapmaktan çekindiğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum. Kim bilir belki de tam şu an oku fırlatma zamanıdır.

Hedef

d4d720539918af162f81a07bd8682c42
Hedef | Fotoğraf: Artful Living

Yolculuğun sebebi, okun varış noktası hedef, okçunun uzağındadır; ama tam da bu yüzden oku ulaştırmak istediği noktadır, okçunun seçimidir ve onun sorumluluğundadır. Tıpkı okçunun durumunda olduğu gibi bizim de tüm hedeflerimiz kendi sorumluluğumuzdadır. Bazen hedefe ulaşmak için çalışıp didinirken yolda tökezleyebiliriz, çoğu zaman da tökezliyoruz ve normal olan da bu. Mesele hedeflerimizi anlamakta, yolda çıkabilecek aksiliklere rağmen tutunup uğruna çabalamaya devam edebileceğimiz doğru hedefleri bulmakta.

Duruş

Doğru dostları bulduk. Yayı, oku ve hedefi de anladıysak şimdi sıra doğru atışı gerçekleştirebilmek için gereken duruşu sağlayabilmekte. Burada duruş yalnızca fiziksel bir pozisyon değil, aynı zamanda gerekli zarafet ve sükûnetin bir buluşma noktası. Usta Tetsuya zarafetin en rahat duruş olmayabileceğini söylüyor; ancak doğru atış için gereken odağı yaratan ve tüm lüzumsuz koşullardan uzaklaştığımız anı tanımlayan yöntem olarak doğru atış için olmazsa olmazlara ekliyor.

Ok Nasıl Tutulur?

Oku tanımlarken “yola çıkış niyetimiz” demiştik. İşte oku tutmak da aslında bu niyetle birebir temas içinde olmak anlamına geliyor. Önceki bir atıştan zarar görmüş mü, boyu, uçuşu, fiziki koşulları yapmak üzere olduğumuz atışa uygun mu,yeterince güçlü mü, hedefe ulaşabilecek kadar dirayetli mi? Atıştan önce tüm bu soruların cevaplarından emin olmamız gerekiyor.

Hayata dönecek olursak; bir amaç belirlerken nedenlerimiz, bu amaca ulaşacak koşulların uygunluğu ya da sağlanabilirliği, bizim bu amaç uğruna çıkacağımız yolda gerekli güce, dirayete sahip olmamız gibi hususlar aslında yolculukla ilgili hep üzerine düşünmemiz gereken önemli noktalar.

Yay Nasıl Tutulur?

Şimdi yeniden okun kaynağına dönelim. Yay. Sağlam ellerle, sakince ve doğru duruşu sağladığımıza emin olduktan sonra, bu duruşun da sağladığı şekilde zarifçe, atış anına kendiliğinden akabilecek bir doğallıkta, gerilmeden ve sakince tutmalı yayı. Tıpkı kaynağı, yani yaşamı olduğu gibi: “Böylece kendine güvenin artacak ve elinin titremesi kesilecek.”

Kiriş Nasıl Gerilir?

Yayın teli yani kiriş, aslında yayı olduğu şey yapan parçasıdır. Tetsuya, yayı bir müzik aletine benzetirsek kirişi sesin çıkış aracı olarak görmemiz gerektiğini söyler. Buna göre okçu, elinde enstrümanıyla bir müzisyendir ve aslında müzikte de olduğu gibi notalara ahenk veren temel unsuru yani zamanı göz ardı etmemelidir. Doğru zamanda, doğru atış için gereken o tek anda, kirişle uyum içinde olmalı ve yayla kirişin işbirliğinin bir parçası haline gelmelidir.

Hedefe Nasıl Bakılır?

fbwijndxoasw7ar
Hedefe Nasıl Bakılır? | Fotoğraf: Can Yayınları

Yolun sonunda varmak istediğimiz durak, hedefimiz. Aslında bu hedefe varmak için uğraşlarımız kadar önemli bir diğer konu, hedefi nasıl algıladığımız. Okçunun öğretisindeki gibi, bazen yüzlerce kez atış yapsak, yola çıksak da doğru atışı yapamayız ya da doğru hedefe varamayız. Her başarısız denemenin farklı bir sebebi olabilir ve her deneme ne kadar iyi ya da hatalı olursa olsun, önemli olan bu noktaya takılıp kalmamak. Asıl mesele hataları fark edip hedefe gidebilecek yeni bir yol keşfetmek, bazen de yeni hedefler bulmak.

Atış Anı

Geldik atış anına. Burada iki atış anından bahsedilmesi benim özellikle hoşuma giden bir detay. İki senaryoda da her şeyi doğru yapmış görünebiliriz, teknik olarak tüm ölçümler, hakimiyet, duruş doğru olabilir, hedefe doğru şekilde odaklanmış olabiliriz; ancak bir atışı diğerinden ayıran çok önemli bir unsur vardır. Ruh! Hayatı rutinlerle ve doğrularla dolu bir şekilde yaşayabiliriz; fakat ruhtan yoksun bir hayat benliğimizle tam anlamıyla buluşamayacaktır.

Tekrar

tekrar
Tekrar | Fotoğraf: Ezgi Kaya

Doğru atışı bulana kadar yılmadan, bıkmadan yapılması gereken şey tekrar. Bize hatalarımızı fark ettirebilecek, neleri doğru yaptığımızdan emin olmamızı sağlayabilecek ve başarıya istikrar verebilecek en önemli unsur. Usta Tetsuya tekrar için şu harika cümleyi söylüyor: “Hep aynı şeye benzese de daima farklıdır.”

Okun Uçuşu Nasıl Gözlemlenir?

Okçu, okunu fırlattığı andan itibaren geriye yalnızca okun hedefe gidişini izlemek kalıyor. Atışı yapana kadar yaşanan tüm gerilim, yorgunluk ve harcanan emek, yerlerini gözleme ve elinden geleni yapmış olduğunu bilmenin huzuruna bırakıyor. Hedefe odaklanarak okun yolculuğunu izlemek, aslında atış yolculuğunun son parçası.

Yaysız, Oksuz, Hedefsiz Okçu

Öğretinin sonuna geldiğimizde, asıl öğrenme sürecinin tüm kuralları unutabilecek noktaya vardığımızda başladığını görüyoruz. Artık okun, yayın ya da hedefin birbirinden bağımsız gibi görünen kurallarının kalmadığı ve tüm öğretinin bir içgüdü halini aldığı nokta, okçunun yolunun gerçek başlangıç noktası: “Aynısı okumayı öğrenen öğrenci için de geçerlidir; öyle bir an gelir ki harfleri birbirinden ayrı karakterler olarak görmeyi bırakır ve oluşturdukları sözcükleri görmeye başlar.”

Yazımda da bazılarına yer verdiğim üzere Murat Kalkavan’ın özgün illustrasyonlarıyla zenginleştirilmiş Coelho’nun bu kitabı, aslında zaman zaman başvurabileceğimiz bir baş ucu kitabı niteliği de taşıyor. Neden mi? Usta Tetsuya’nın da dediği gibi: “Çünkü okçunun yolu her konuya uygulanabilen bir öğretidir.

Kapak Fotoğrafı: Murat Kalkavan

İlginizi çekebilir: Sura Savranoğlu’dan Alice Hart’ın Kayıp Çiçekleri