Beyoğlu’nun kültür-sanat belleğinde çok önemli bir yeri olan eski Alkazar Sineması Nike’ın katkıları ve #hareketinsahnesi mottosuyla; HOPE Alkazar adında benzersiz bir deneyim alanına dönüştürülerek 20 Kasım’da kapılarını açtı. Onarma, üretme ve paylaşma odağında çevreyle diyalog kuran projeler geliştiren Onaranlar Kulübü de HOPE Alkazar’ın üst katında yer alan Yaratıcı Stüdyo’da birbirinden keyifli atölyelere ev sahipliği yapıyor. Biz de yakından takip ettiğimiz Onaranlar Kulübü’ne üretimlerinden “Onaran Olma” kültürüne dek pek çok soru sorduk. Hazırsanız başlayalım.

Onaranlar Kulübü | Fotoğraf: Instagram @onaranlarkulubu

Biz theMagger olarak yıllardır Onaranlar Kulübü’nün sıkı takipçisiyiz ama sizinle henüz tanışmamış olan okuyucularımız için bir oluşum olarak Onaranlar Kulübü’nü kısaca anlatabilir misiniz?

theMagger’ın işlerimizi takip edip, kendi kitlesiyle buluşturuyor olmasından çok mutluyuz. Hala bizimle tanışmamış olanlar için Onaranlar Kulübü’nü kent ve insan arasındaki diyaloğu geliştiren sosyal fayda odaklı projeler üreten bir sosyal girişim olarak tanımlayabiliriz. Yaptığımız hemen her projede insanların kendi şehirleri ve çevreleri için katılımcı olmasını sağlıyoruz. Kapsayıcı ve sürdürülebilir ilkelerle insanların kendi yaşadıkları alanlara olan aidiyetlerini kuvvetlendirmek için pratik ve deneyim alanları oluşturuyoruz. Kimi zaman sokaktaki bir sorunu ele alıp ona yaratıcı bir çözüm bulurken kimi zamanda kamusal bir alanı ihtiyaçlara hizmet edecek şekilde dönüştürüyoruz. 

“Onaran Olma” kültürünü nasıl tanımlıyorsunuz? İsteyen herkes hayatının bir noktasında bu kulübe dahil olup Onaran olabilir mi? Belli bir altyapı veya eğitim gerekiyor mu?

Belki de en çok aldığımız ilk 3 sorudan biri budur; “Ben nasıl onaran olabilirim?”. Onaran olmak için herhangi bir altyapıya sahip olmaya, eğitim almaya ya da atölyelerimize katılmış olmaya gerek yok. Onaran olma kültürü ya da bilinci duyarlılıkla başlıyor. Geçtiğimiz aylarda birisi Instagram hesabımıza bir fotoğraf yolladı; yaşadığı mahallenin yokuşuna birkaç adet oturma birimi tasarlayıp yerleştirmiş. O yokuşu çıkan yaş almış bireylerin oturup dinlenmesi için yapmış bunu. İşte onaran olma bilinci böyle bir şey. Sokaklar bizim. Sorunları hepimiz deneyimliyoruz. Çözümler için ortak akıl ya da bireysel inisiyatif yeterli. Bir kap suyu kapı önüne koymak da, sokağın görsel düzenini bozan bir çöpü çöp kutusuna atmak da onaran olmak demektir. 

Hangi semtte ne gibi işlere imza atacağınız konusu nasıl şekilleniyor, yaratım süreci baştan sona nasıl işliyor?

Elbette ekip olarak yaşadığımız kent olan İstanbul’a ister istemez pozitif ayrımcılık yapmış oluyoruz ama imkanlarımız el verdiğince İstanbul dışına hatta ülke dışına da ufak izler bırakmaya çalışıyoruz. Kapsamlı bir müdahale projesi hazırlarken elbette öncelikli olarak çalışma alanımızı belirliyoruz. Bu alanları belirlerken çekirdek ekibimizle ile demokratik yöntemler uyguluyoruz. Çoğu zaman da sosyal medyadan gelen geri bildirimleri değerlendirme süreçlerimize entegre ediyoruz. Bölge olarak nereyi onaracağımız ya da nerede müdahalede bulunacağımızdan çok, o bölgede nasıl bir müdahale gerçekleştireceğimiz üzerine daha çok kafa yoruyoruz. Günün sonunda yapmaya çalıştığımız ise farkındalık yaratmak. Bu farkındalığı en hızlı şekilde sağlayabileceğimiz alanlarda en dikkat çeken tasarımsal müdahaleler yapmaya çalışıyoruz. Süreç fikirle başlıyor. Fikirlerin katılımcı ilkelerle tasarıma dönüşmesi ve ardından üretim sürecinin başlaması şeklinde devam ediyor. İşin en keyifli kısmı ise uygulama. Ortaya çıkan tasarımlar uygulama hazır hale geldikten sonra belirlenen noktalara yerleştiriliyor. Katılımcılık kimi zaman işin yaratım sürecinde kimi zaman ise uygulama sürecinde devreye giriyor. 

Bizce toplum olarak sokak sanatına olan yaklaşımımız henüz tam oturmamış durumda. Sizin örneğinizde de olduğu gibi herkesin çok beğendiği bazı işleriniz zaman zaman vandalizme uğrayıp zarar görebiliyor. Bununla nasıl mücadele ediyorsunuz?

Kent ve insan arasındaki bağı korumak veya kurmak için sokaklarla olan ilişkimizi koparmamak çok önemli. Sokaklar her demografiden insanın buluşabildiği tek ve en kapsamlı alanlar. Onaranlar Kulübü olarak sokakları sahiplenip, insanların aidiyetini arttıracak dokunuşlarda bulunmayı önemsiyoruz. Bu dokunuşların ya da bizim tabirimizle müdahalelerin tahrip olması aslında bir etkileşim sürecinin sonucu. Bazı insanların sokakla diyaloğu ne yazık ki tahrip edici olabiliyor. Zihinleri onarmak ve bundan yılmamak bence en büyük mücadele. Biz onaran çemberini ne kadar büyütürsek o kadar çok insan sığdırabiliriz. Farkındalığı ve kapasiteyi arttırıcı projelerle bunun üstesinden geleceğimizi düşünüyorum. Onaran bir nesil yetiştireceğiz. 🙂

Hareketin Sahnesi HOPE Alkazar’da artık şehirde yeni bir buluşma ve üretme alanınız var. Sizi bu oluşumun içinde görmek bizim için de çok sevindirici oldu. Bu birliktelik nasıl başladı? 

“Bize hayallerinizi anlatın. Biz hayallerinize ortak olmak istiyoruz…” Her şey bu soruyla başladı aslında. Stratejik partnerlerinden biri olduğumuz Nike ile yaptığımız ilk tanışma toplantısında duyduğumuz bu cümle ile birlikte hayalini kurduğumuz birçok projeyi gerçekleştirmeye başladık. Bunun ilki sizin de bildiğimiz Kalamış Parkı Kolektif Dönüşüm Projesiydi. İkincisi ise Yaratıcı Atölye. HOPE Alkazar’ı yaklaşık 1.5 yıldır hayal ediyoruz. Gerçek anlamda kente, hatta ülkeye üretimin demokratikleşmesini ve sürdürülebilirliği odağına alan bir yaratıcı alan kazandırma motivasyonumuz HOPE Alkazar’da hayat buldu. Ortak hayalle birlikte hareket ettik. 

Peki yakın zamanda çıkacak ne gibi projeler var biraz bahsedebilir misiniz?

Önümüzdeki günlerde Kadıköy ve çevresinde çeşitli müdahalelerde bulunacağız. Bununla birlikte HOPE Alkazar’da kapasiteyi arttırmaya yönelik çeşitli atölye programlarımız olacak. Beşiktaş’ta bir kent mobilyası işimiz olacak. Yıl sonuna kadar sürpriz işlerimiz de olacak. Şu an için HOPE Alkazar’da yapacağımız etkinlik ve atölyelere odaklandık. Burası için çok güzel fikirlerimiz var. Tüm projelerimiz, atölyelerimiz için bizi Instagram’dan takip edebilirsiniz. Ayrıca HOPE Alkazar’ın Instagram hesabı ve web sitesinden de etkinlikleri takip edebilirsiniz. Siz ediyorsunuz da, etmeyenler için buradan duyuralım.

Son olarak şehirde hacklemeyi ve içinde çalışmayı en çok sevdiğiniz semtleri ve mahalleleri öğrenebilir miyiz? Bu semt ve mahallelerde yaratıcılığınızı besleyen neler var?

Genel olarak Kadıköy bölgesi bizim konforlu alanımız gibi. Onaranlar Kulübü’nün bir memleketi olsaydı orası Kadıköy olurdu. 🙂 Hangi semti daha çok seviyoruz sorusuna vereceğimiz net bir cevabımız yok, olmamalı da. Hangisini söylesek diğerine haksızlık etmiş oluruz. Ancak şunu söylemeliyiz ki; Türkiye, sokakta iş yapan tüm yaratıcı topluluklar için inanılmaz bir ilham hazinesine sahip. İnsanlar, binalar, tarihi doku, kent hafızası ve daha pek çok detay yaptığımız birçok işe zemin oluşturuyor. 

Kapak Fotoğrafı: Instagram @onaranlarkulubu

İlginizi çekebilir: Istanbul Flaneur’den HOPE Alkazar