Popüler kültürün dezavantajlarından biri; insanların kendini kolayca modacı, fotoğrafçı ve sanatçı olarak etiketliyor olması. Eğitimini almadan, kendini geliştirmeden birçok yeni meslek sahibiyle karşılasıyoruz her gün. Böyle olunca kaybedilen değerler artıyor, kalıcılık ise hemen hemen hiç var olmayan bir kavram artık. Yine de şanslıyız ki bu örneklere zıt düşen, farkını belli eden isimler de var… Bunlardan biri ‘marka olmak’ algısını hatırlatan pop.see.cul!

3

Önceleri bloglarını takip etmekten keyif alıyordum, şimdi ise giymekten! Bir blogun hayata geçişi, yansıması ancak bu kadar başarılı olabilirdi. Sadece bir t-shirt olarak gözükse de markanın karakteri ve uzun dönem planları çabuk tüketilmeyecek ve sağlam bir zeminde olduğunun açıklaması. Benim için pop.see.cul hayalgücümü zorlayan, karşılaştığım günlük, basit ama gizli kalmış detayları sarkastik bir biçimde bana sunan, eğlenceli ve ne giysem sorusunun kurtarıcı cevabı. PSC; bloglarındaki müzik, verdikleri ilham, dinamik instagram hesapları ve tabii ki t-shirtleri ile mutlaka sizi bir yerinizden yakalıyor.

Pop.see.cul’ın yaratıcıları Pia Hakko & Pelin Yaşar ile gerçekleştirdiğimiz soru-cevap bölümü yukarıda yazdıklarımın abartı olmadığının kanıtı:

Kendinizi anlatmanızı istesem?

27 yaşındayız. İkimiz de İstanbul’da dipdibe büyüdük ve okuduk. Birimiz Avusturya Lisesi, diğerimiz Pierre Loti mezunu ama İstanbul’da hiç karşılaşmadık, tanışmadık. Londra’da Central Saint Martins bizi bir araya getirdi ve ilk günden itibaren çok yakın arkadaş olduk. Zamanla okul ve okul dışı projelerde birbirimize yardım etmeye, ilham vermeye başladık. İşte o zaman üniversite sonrası beraber çalışma fikri doğdu. Pop.see.cul markasını kurmadan önce başka yerlerde çalıştık ama bir yandan da blogumuzu yapmaya devam ediyorduk. Sonra bu blog bir markaya dönüştü.

Blogunuz ne hakkında?

Pop.see.cul blog aslında bizim yaptığımız işleri ya da ilham aldığımız kaynakları ve kişileri paylaştığımız bir yerdi. Sonra, sevdiğimiz ressamlarla, fotoğrafçılarla, tasarımcılarla kısa röportajlar yapmaya başladık. Zamanla ister istemez blog bir kişilik, bir ruh kazandı. Bu ruh da markamızı kurmamıza yardımcı oldu. Yani aslında hiçbir zaman “Pop.see.cul kızı ve erkeği kimdir?” diye düşünmedik. Markayı kurmaya karar verdiğimizde koleksiyonlarımızın modu, kişiliği ve vizyonu blog sayesinde belliydi.

55

Neden casual?

Çünkü biz casual’ız. Günlük hayatımızda rahat ve özgür olmak istiyoruz.

Tasarım yaparken etrafınızda neler olur?

Kahve, defter, müzik ve dergiler… Bilgisayari saymıyoruz çünkü o artık etrafımızda olan bir şey değil, bizim bir parçamız haline geldi.

Tasarımlarınızı 3 kelimeyle anlatmanızı istesem?

Sarkastik, eğlenceli, zeki.

2

Instagramda çok aktif bir sayfanız var. Sosyal medya bir marka için ne kadar önemli sizce?

Çok önemli çünkü artık sosyal medya sayesinde normalde ulaşması çok zor olan kişilere, ülkelere bile ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca bu yolla markalar kimliklerini çok daha rahat bir şekilde gösterebiliyorlar.

Normal bir çalışma gününüz nasıl geçer?

Sabah; spor yapmadığımız günler 9:30 gibi bir araya gelip çalışmaya başlarız, her güne bir “to do list” yapılır, o gün yapılacaklar konuşulur. Düzenli olarak sevdiğimiz internet sitelerine, bloglara bakarız. Öğle; aramızda ilham alabileceğimiz videolar, dizilerden parçalar izleriz. Akşamüstü; 8-9 gibi de eve döneriz. Ama büyük ihtimal uyuyana kadar dergilerde ya da internette bir şeyler bakınmaya devam ederiz.

Tasarımcı olmasaydınız ne olmak isterdiniz?

Pia: Fotoğrafçı olmak ya da filmlerin fragmanlarını hazırlamak isterdim.
Pelin: Mimar

Bir sonraki koleksiyon için ipucu?

Daha çok renk, farklı kalıplar, triko modeller, gömlekler, denim ceketler ve bereler.

Hayal ettiğiniz işbirliği?

Desteklediğimiz bir dernekle, sevdiğimiz sanatçıların da içinde olduğu bir işbirliği yapmak.

4