İlk sezonu 2019 yılında yayınlanan, mini bir Netflix dizisi Russian Doll. Pandemi sebebiyle çekimleri aksayan ikinci sezonunun, 2021 yılı içerisinde tamamlanarak seyirciyle buluşması planlanıyor. Üçüncü sezonun olup olmayacağı ise ikinci sezonun gidişatına göre belli olacak. Dizinin içeriği ve diziye seçilen isim, zamanlamasıyla birlikte bir süredir bütün dünyanın içinde bulunduğu durumla da hafiften trajik bir örtüşme yaşıyor. 

Nadia Vulvokov  | Fotoğraf: wox.com

Russian Doll

Orange Is the New Black dizisinde Nicky olarak tanıdığımız Natasha Lyonne, kendi yarattığı dizide başrol olarak karşımıza çıkıyor, Leslye Headland ve Amy Poehler da ona eşlik ediyor. Lyonne’un tarzı, duruşu ve başarılı oyunculuğuyla birlikte; dizideki alaycı tavırları kara mizahıyla muazzam bir uyum yakalıyor ve ortaya sürükleyici, izlemesi keyifli bir yapım çıkıyor.

Nadia Vulvokov, aynı zaman diliminde sıkışıp kalan, sürekli hayatını kaybedip 36. doğum günü partisinin olduğu akşama geri dönen ve içine nasıl düştüğünü anlamadığı bu zaman döngüsünden çıkış yolları arayan bir kadın. İlk ölümlerinde şaşkınlığını sürdüren Vulvokov, ilerleyen bölümlerde kendisiyle aynı kaderi paylaştığını fark ettiği Alan (Charlie Barnett) ile birlikte ipuçlarını takip ederek bu durumdan kurtulmanın yollarını arıyor.

Nadia, sigarası elinden düşmeyen biraz da alkolik; özgür ruhlu kişiliği ile insanlara bağlanmakta sorun yaşayan, herkese ve her şeye karşı mesafesini koruyan bir karakter. Aynı zamanda oyun kodları yazan bir yazılım mühendisi. Maxine (Greta Lee) ve Lizzy (Rebecca Henderson) ise Nadia’nın yakın arkadaşları. Elizabeth Ashley’nin terapist olarak hayat verdiği Ruth ise dizideki güzel mi güzel başka bir detay.

Dizinin akışında bazı figürlerin sıkça tekrarlanmasının yanı sıra “Emily of New Moon” referansı da dikkat çekiyor. Lucy Maud Montgomery’nin yetim bir kızın büyümesini konu alan, 1923 yılında yayınladığı Emily üçlemesinin ilk kitabı. Bu kitaptaki semboller, dizide çok güzel harmanlanmış bir şekilde seyirciye sunuluyor. Kitap ve dizi arasındaki bağlantıları açıklayan güzel bir inceleme yazısını da şuraya bırakıyorum. Ancak diziyi henüz izlemediyseniz ve izlemeyi düşünüyorsanız, bu yazıyı sonraya bırakmanızı öneririm. Bu kitaba çok benzer ve daha fazla popüler olan, Montgomery’nin ilk kitabı, 1908 yılında yayınlanan Anne of Green Gables’dan da bahsediliyor; ancak Vulvokov daha karanlık bir kişiliği olması sebebiyle Emily’yi Anne’den daha çok sevdiğini belirtiyor. “Everybody loves Anne,” Nadia says. “But I like Emily. She’s dark.”

nadiawithemilyofnewmoon
Nadia ve Emily of New Moon kitabı| Fotoğraf: wox.com

Russian Doll, biraz ‘underrated’ kategorisinde kalmış gibi hissettiriyor bana. Oysa ki; konu o kadar zekice işlenmiş, o kadar başarılı köprüler kurulmuş ki kesinlikle şans vermeye değer. Nadia’nın mesleğinin yazılım mühendisi olarak seçilmesi bile kurguyla bir o kadar bütünleşiyor. Bütün dizi boyunca Nadia’nın ağzından sigara düşmüyor ve ağzı da biraz bozuk. Normalde böyle bir tarzın sık kullanılması beni çok rahatsız ederdi; ancak hiç rahatsızlık hissetmedim. Bu dizi bunların çok daha ötesinde kalıyor. Yoruma/düşünmeye açık fazlasıyla konu var. Detayları daha iyi anlayabilmek için bittikten sonra oturdum ikinciye izledim, çünkü hiçbir ayrıntıyı kaçırmak istemedim. Karakterlerdeki samimiyeti ve duyguları net bir şekilde hissettim. Belki de Nadia karakterinde kendimden de bir şeyler bulabildiğim için daha da çok sevdim. Bilemiyorum. Ancak Lyonne’un kendine has karakterine bir kere daha hayran kaldım diyebilirim.

Basit ve doğal diyaloglardan oluşan, zekice yazılmış, derin, karanlık bir komedi. İlk sezon 8 bölümden oluşuyor, her bölüm 25 dk civarında. Uzatmıyor, baymıyor, sıkmıyor. Müzik seçimleri oldukça başarılı. Nadia’nın her seferinde  ‘Gotta Get Up’ şarkısıyla hayata dönüşünü izlemek ise ayrı bir keyif. 

                                     Kapak Fotoğrafı: vulture.com

                                              İlginizi çekebilir: Yaprak Civan’dan Ariadne