Gus Van Sant yeni filmi The Sea of Trees’de (Sonsuzluk Ormanı) Aokigahara Ormanına giden Arthur Brennan adlı bir adamın hikayesini anlatıyor. Başrolde Matthew McConaughey’nin yer aldığı filmde oyuncuya Naomi Watts ve Ken Watanabe eşlik ediyor.

The Sea of Trees: Sonsuzluk Ormanı
The Sea of Trees: Sonsuzluk Ormanı

Hangimiz aşk acısının dayanılmazlığıyla karşılaşmadık? Hangimiz yanıtlayamadığımız sorulardan bunalmadık? Hangimiz tükenmişlikten yakınmadık, çıkamadığımız depresyon halinden dert yanmadık? Ve hangimiz bütün bu acılardan, sorulardan, sorunlardan kurtulmak için bir kez dahi olsun intihar etmeyi aklımızın bir köşesinden geçirmedik?

Hemen herkes aklına gelmiştir intihar fikri. Hatta bu bilinçli ölümü kabullenip nasıl ve nerede sorularını cevaplama sürecine girmiştir kimileri. Peki gerçekten nerede ölmeli insan, nerede koparmalı hayat ile olan bağlarını? Boğaziçi Köprüsü’nün, Niagara Şelaleleri’nin, Golden Gate Köprüsü’nün hatta Londra Metrosu’nun yer aldığı on maddelik listenin üçüncü sırasında yer alıyor Fuji Dağı’ndaki Aokigahara Ormanı. Dünyayla olan ilişkisine ebedi bir mesafe koymak isteyenlerin en çok tercih ettiği mekanlar arasında yer alan bu ormandan yalnızca 2003 yılında çıkan ceset sayısı 105. 2010 yılında bulunulan 200’den fazla intihar girişimden başarılı olanların sayısı ise 54. Ancak ünü teşebbüs edenlerin ötesine geçmiş olacak ki Good Will Hunting (1997) ve Milk (2008) filmlerinin yönetmeni Gus Van Sant’ın da ilgisini çekmeyi başarmış.

The Sea of Trees: Sonsuzluk Ormanı
The Sea of Trees: Sonsuzluk Ormanı

Gus Van Sant yeni filmi The Sea of Trees’de (Sonsuzluk Ormanı) Aokigahara Ormanına giden Arthur Brennan adlı bir adamın hikayesini anlatıyor. Başrolde Matthew McConaughey’nin yer aldığı filmde oyuncuya Naomi Watts ve Ken Watanabe eşlik ediyor.

Hayattan bezmiş bir adam görüyoruz filmin başında. Anahtarını üzerinde, arabasını otoparkta bırakıp gidiyor hiç düşünmeksizin. Elinde ne bir bavul, ne bir çanta. Geri dönüş biletini bile almamış olarak atlayıveriyor uçağa. Elinde yalnızca küçük bir paket, üzerinde Joan yazılı… Adının Arthur olduğunu öğreneceğimiz kahramanımız bir ormana atıyor kendini, hayattan uzak ıssız bir orman burası. Ve girilmemesi gereken yere, o uyarı işaretinin bulunduğu zincirin ardına bırakıveriyor kendini. Bir taşın üzerine oturmuş derin düşüncelere dalmışken bir adamla karşılaşıveriyor. Ve ölmekten vazgeçmiş bu adamı kurtarmak, onu ormanın sınırları dışına çıkarmak için kendi de vazgeçiyor hayatla olan bağlarını koparmaktan. Sonunda Arthur, Takumi adlı bu adamın yoldaşlığıyla içsel bir yolculukta buluyor kendini.

The Sea of Trees: Sonsuzluk Ormanı
The Sea of Trees: Sonsuzluk Ormanı

Gus Van Sant, The Sea of Trees filmiyle Doğu’nun mistik dünyasına yelken açıyor. Batıda kötülüğü, karanlığı temsil eden “orman”ın aksine ironik bir şekilde doğayla bütünleşme halini, maddi ile manevi dünya sınırlarının ortadan kalktığı bu mistik “orman”ları tercih ederek, zaten nasıl bir hikaye anlatacağının sinyallerini vermiş oluyor. İnsanın hayatla olan tüm bağlarını kopardığı, etiketlerinden arınıp özüne dönebildiği bu mekanın bir “intihar alanı” değil, kaybolmuş insanların yol göstericisi rolünü üstlendiği noktasına dikkat çekmeyi amaçlıyor. Bir yandan Arthur’un yolunu nasıl kaybettiği (eşinin rahatsızlığı, aralarındaki ilişkini gerilimi ve telafi edilmemiş olanın artık telafi edilemeyecek olduğu gerçeği) ve ormana neden geldiğini, diğer yandan ise gerek soyut gerek somut engeller üzerinden içsel yolculuğu sırasındaki tecrübelerini anlatıyor. Ancak hikaye günün sonunda anlattığı hikayeyi önemsizleştirecek yoğunlukta bir “The darkest hour is just before the dawn” (Gecenin en karanlık anı şafağa ne yakın andır) mesajına dönüveriyor.

The Sea of Trees: Sonsuzluk Ormanı
The Sea of Trees: Sonsuzluk Ormanı

Gus Van Sant neden böyle bir film yapmaya karar vermiş, dürüst olmak gerekirse düşünmeden edemiyorum. Zira tükenmişliği, intihar arzusunu sadece kimsesi olmayan birbirine mahkum bir adam ve bir kadın üzerinden anlatmak yerine farklı açılar ekleyerek anlatabilirmiş. Ancak benim aklıma gelen kendisinin bu kadar yoğun duygularla olmasa bile benzeri bir yola girdiği ve bu yüzden de biraz kendini anlatan ancak aynı konulara değinmeyen bir hikayeyi anlatma ihtiyacı hissettiği yönünde. Belki de kendi hislerine, düşüncelerine ket vurmasa çok daha farklı etkileyici bir hikaye ile karşılaşabilirdik, kim bilir…

youtube play youtube play

IMDb Puanı: 6.0/10

İlginizi çekebilir: Ciddiye Almanız Gereken 10 Matthew McConaughey Performansı