2012 yılındaki hamlesi ile haklarını satın aldığı Star Wars’a yeni bir üçleme planlayan Disney, 2015 yılındaki üçlemenin ilk parçasıyla pek matah olmayan ama umut vadeden bir açılış yapmıştı. Modern teknolojiler sayesinde Star Wars evrenine ses ve görüntü anlamında hakettiği değeri verebilecek olan Disney, her şeye rağmen taşlı bir yola girmişti. The Rise of Skywalker vesilesiyle biçimsel olarak tasarladıkları bu kalburüstü anlatı, içerik olarak tasarlayamadıkları fecaat bir hikaye anlatımıyla birleşti. Olan Star Wars evrenine gönül vermiş yetişkinlere ve evrenin sinemasal mirasına oldu.

Not: Yazı spoiler içermemektedir.

The Rise of Skywalker
The Rise of Skywalker | Fotoğraf: nerdist.com

Bu filmle ilgili JJ Abrams’ın yönetmenlik koltuğunu devraldığı haberi, beni olası bir fecaat üçleme finaline mental olarak hazırlamıştı. Zira kendisi yapımcı olarak piyasada adından söz ettirse de, yönetmen sıfatıyla pek elle tutulur bir işe imza atamadı günümüze dek. Malum gün gelip çattığındaysa her ne kadar kendimi hazırlamış olsam da, büyük hayal kırıklığına uğradım. “Amaan en azından keyifli bir zaman geçirdik” de diyemedim pek. Çünkü aklımla dalga geçiliyormuş hissiyatı filmin 60. dakikasından itibaren beni ele geçirdi; akabinde yaşanan tüm gelişmeler de durumu pekiştirdi. Keyifli bir zaman geçirmememin sebebi ise basit. Star Wars evreni, rastgele dizayn edilmiş düşük kalite bir bilim kurgu altyapısına sahip değil. Gayet eli yüzü düzgün, sonsuza dek merak uyandıracak seviyede içerik üretebilecek, çok derin, duygusal değişkenleri bol bir evrenden bahsediyoruz. Hal böyle olunca beklentiler de ona göre oluyor. Yani Hollywood’un her sene ürettiği popcorn aksiyonlarla aynı kefeye konulmaması gerektiğini düşünüyorum.

Peki bu film ne yapıyor, neyi amaçlıyor? Bu film eski üçlemelerin mirasını yemeye çalışıyor, hem de fütursuzca. Ama bunu kalitesiz yerli dizi kıvamında yapıyor. Yok efendim biri birinin çocuğuymuş, meğer diğeri diğerinin kayınçosuymuş minvalinde seyirciyi şok etmesi gereken ama inanılmaz derecede etkisiz olan kırılma anlarıyla senaryosunu dolduruyor. Reddit üzerindeki 12-15 yaş aralığı Star Wars fan kitlesinin derinliksiz teorilerini perdeye uyarlıyor. Ve bu durum, izlerken başkası adına utanma hissiyatını feci şekilde tetikliyor. Filmin sonuna kadar da bu his peşinizi bırakmıyor…

The Rise of Skywalker
The Rise of Skywalker | Fotoğraf: denofgeek.com

Çok “kurnaz” bir kurgu ile eski toprak Star Wars kahramanlarını emanet şekilde hikayeye monte eden JJ Abrams, sırtını sağlam yere yaslamaya çalışırken iyice tepetaklak ediyor her şeyi. Ölen kişiye öldü gözüyle bakılamıyor hikayede, zira ister Jedi olsun, ister düz vatandaş olsun en olmayacak yerde hologram olarak belirip bizi sersemletebiliyor.

Force kisvesi altında neredeyse her şeyin mümkün olduğu bir kaosa sürükleniyoruz. Geçmiş üçlemelerde bu kavramın yüceliğini ifade edebilmek için ne kadar çaba gösterildiyse, bu filmde bu kavram tabiri caizse ele ayağa düşüyor. Gücün kullanıldığı anların neredeyse hepsi son derece zorlama, bağlam olarak da bir o kadar kopuk. Özetle film, ses ve görüntü kulvarlarında başarılı sonuç veriyor ki şu bütçe ile başarısız sonuç verebilme ihtimali pek mümkün değildi. Bunlar dışındaki tüm alanlarda sınıfta kalan, cepten yemeye çalışırken daha da dağılan, ciddiyetsiz bir final ile karşı karşıyayız. Film bittiği anda ise bu üçlemeye şahit olabildiğim için değil, evime yürüyeceğim için mutluydum sadece.

Sinema dünyasına ve filmlere dair ekstra subjektif paylaşımlarıma Instagram hesabımdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: SineMagger’dan Star Wars Filmleri