“Yarımız geride kalırsa, hiçbirimiz başarıya ulaşamayız.” – Malala Yousafzai

185698_1280x720
Malala Yousafzai

Feminist olma düşüncesi, feminist olmaya gerek duyma düşüncesi bile her zaman bana aşağılayıcı gelmiştir. Yanlış anlaşılmasın, feminizmi saçma ya da gereksiz bulduğumdan değil. Böyle bir pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duymak bile kendi cinsimi küçültmek gibi geldiğinden, kuvvetli bir feminizm savunucusu olmadım hiçbir zaman. Kişisel fikrim, kadınların çiçek, kadınların özel, kadınların savunmasız olduğu değil; kadınların Allah’ın yaratıcı gücünü paylaştığı yegane kutsal varlık olduklarıdır.

Kadını toplumda konumlandırmak oldukça zor esasında. Hem çocuklarına bağlı, fedakar bir anne, hem eşine bağlı, çekici, seksi, güzel bir eş, hem işinin başında hırslı, savaşçı bir iş kadını kimlikleri, hepimizin içinde çeşitli oranlarda bulunuyor. Kiminde bazıları daha ağır basıyor. Bunun yanında farklı kimlikler edinmeye çalışanlar da var, topluma faydalı olmaya çalışan bireyler, inançlarına sadık ve bunun peşinden her şeye rağmen gitmeye çalışan kadınlar.

galalar-65-506-3
He Named Me Malala / Benim Adım Malala

Bunun en güzel örneklerinden biri, geçtiğimiz hafta theMagger’ı temsilen özel gösterimine katıldığım, aynı zamanda 15. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde de gösterilen He Named Me Malala / Benim Adım Malala belgeselinin öznesi Malala Yousafzai, Pakistan’lı bir genç kız. Kendisini geçtiğimiz yıllarda dünya çapında haber olduğu kanallardan, gazetelerden ve kazandığı Nobel Barış Ödülü’nden biliyoruz esasında. Ancak hikayesinin derinine inince, insanın cesaretinin sınırlarının, inandığı değerlerin sınırları kadar olduğunu anlıyoruz. İnandığınız şey ne kadar yüce ve zorsa, cesaretiniz aynı oranda artıyor sanırım, hayalleriniz büyüdükçe, elinizden gelenler büyüyor ve öyle bir noktaya geliyorsunuz ki tüm dünya sanki siz bu hayale ulaşın diye dönmeye başlıyor. Ama bunun için geçilmesi gereken sınavlar, gidilmesi gereken yollar var.

rawImage
Malala Yousafzai

Kendini “sıradan bir kız” olarak tanımlayan Malala, 12 Temmuz 1997’de Pakistan’da Swat adlı bölgede doğmuş. Aklımızda canlanan Pakistanlı anne-baba profiline sahip değil aslında, özellikle babasının Malala’nın “sıra dışı” hikayesinde büyük rolü var.Dünyada okula gitmeyen çocuk sayısının en yüksek seviyede olduğu ikinci ülke olan Pakistan’da, Malala’nın babası Ziauddin Yousafzai, bir eğitim savunucusu olarak tanınıyor ve Taliban’ın kız çocuklarının okula gitmesini engelleme çabalarına karşı duran bir muhalif.

Kendi emekleriyle yaptığı, küçücük bir okulun sahibi, hatta belgeselde “bu okulun hem hademesi, hem müdürü hem de öğretmeni benim” diye açıklıyor yaptığı işi. Malala küçük yaştan beri böyle bir öğrenme içgüdüsüyle büyüyor okulda, babasının yanında. Taliban’ın kızların okula gitmesini yasakladığı ve okulları bombalayıp yıkmaya başladığı dönemde ise, Malala, 12 yaşında bir kız çocuğu olarak buna sessiz kalamıyor, BBC’ye isimsiz şekilde blog yazmaya başlıyor. Başta ismi gizli tutulsa da, babası ve Malala, muhalif görüşleri ve eylemlerinden dolayı Taliban’dan ölüm tehditleri almaya başlıyorlar, okulları kapatılmak isteniyor ve olayların en çok kızıştığı dönemde New York Times Malala’ya bir belgeselde yer veriyor, böylece ismi açıklanmış oluyor. 2011 yılında Pakistan’ın ilk gençlik barış ödülünü kazanıyor ve Uluslararası Çocuk Barış Ödülü’ne aday gösteriliyor. Hemen akabinde ise Taliban tarafından öldürülmesine karar veriliyor.

taliban-kafasindan-vurdu-hayati-degisti-4555551_271_400
Malala Yousafzai

Babası, daha sonra bu olayı anlatırken, Taliban’ın bir kız çocuğunu öldürmeye cesaret edemeyeceğini düşündüğünü ancak yanılmış olduğunu anlatıyor izleyiciye. Maalesef tahmin ettiği gibi olmuyor ve 9 Ekim 2012’de, 15 yaşındayken, okul servisine yapılan saldırı sonucunda, kafası, boynu ve omzundan giren tek bir kurşunla vuruluyor Malala. Mucize eseri kurtulunca, Birleşik Krallık’a getiriliyor ve bir daha doğduğu küçük kasabası Swat’a, ülkesi Pakistan’a adım atamıyor, çünkü Taliban döndüğü anda öldürüleceğini tüm dünyaya açıklıyor.

2014 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Malala’ya yapılan saldırının sonucunda, hayal bile edilemeyecek gelişmeler kaydediliyor ve Pakistan’da ilk defa meclis, ücretsiz ve zorunlu eğitim kanun tasarısını hızla onaylıyor. Dünya çapında kız çocuklarının da eşit eğitim hakkına sahip olabilmesi için, Malala fonu kuruluyor ve bireysel olarak da bu genç kız babasıyla birlikte kız çocuklarının bu imkana sahip olmadığı “unutulmuş” bölgeleri geziyor ve kamuoyunun ilgisini çekip, yardım kampanyalarına destekte bulunuyor.

Bugün NAT GEO, UNICEF Türkiye Milli Komitesi işbirliği ile “Kızlara Ses Ver” kampanyasını başlatmış durumda.

Küresel cinsiyet eşitsizliği endeksinde 142 ülke arasında 125. sırada yer alan ülkemizde, geleceğin kadınları olacak kız çocuklarının eşit eğitim hakkına sahip olmaları, kendi benliklerini, haklarını, cinsiyetlerini, yeteneklerini savunabildikleri bir düzen için “Benim Adım Malala” belgeselini izlemenizi, bu ilham verici hikayeye dokunmanızı ve neler yapabileceğimizi hep birlikte düşünmemizi, faaliyete geçmemizi diler; hukukun, insan haklarının tüm bu eşitsizliği gidermesinde yeterli olmasını temenni ederim. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüzü kutlarım…