En son ne zaman masal okudunuz? Bilim ve teknolojinin yükselişte olduğu günümüz dünyasında içinde bulunduğumuz yaşam koşullarıyla birlikte, aslında hepimiz yavaşça masalları unutuyoruz. Bu dünyaya neden geldiğimizin cevabını bilim ve felsefede ararken aklımıza artık pek de şişeden çıkan cinler gelmiyor. Fakat George Miller son filmi “Üç Bin Yıllık Bekleyiş” (Three Thousand Years of Longing) ile hepimizi üç dilek hakkımız olsa ne dilerdik gibi fantastik bir soruyu düşünmeye davet ediyor. Böylelikle mantık ile yaşamaya çalıştığımız hayatımızı bir masal evrenine çeviriyor ve masallara uzak kalan yetişkinler için yeni bir başlangıç fırsatı sunuyor.

Editör Notu: Yazıda filmin konusunda dair detaylar yer aldığından dilerseniz filmi izledikten sonra geri dönebilirsiniz.

“Üç Bin Yıllık Bekleyiş”, 1979 yılında çıkan “Mad Max” filmi ile tanınan yönetmen George Miller’ın yeni filmi. George Miller, 2006 yılında “Happy Feet” adlı animasyon filmi ile Oscar ödülünü de kazanmıştı. Pek çok eleştirmen, George Miller’ın filmlerini sadece kendisi için çektiğini söylüyor. O bunu yaparken bizleri de içine sürüklediği maceraların büyülü atmosferi ile meşhur bir yönetmen. Bildiğini okurken evrensel bir başarı yakalayabiliyor. “Üç Bin Yıllık Bekleyiş” ise belki de onun en öznel filmi olmaya aday. Günümüzde pek de göremediğimiz iyimserlikte ve mutlu bir film. Başrollerini, Tilda Swinton ile Idris Alba paylaşıyor. Tilda Swinton’ı duyunca zaten nasıl bir maceraya atılacağımızı az çok tahmin edebiliyoruz. O, film için iyi bir referans çünkü bugüne kadar canlandırdığı karakterler birbirinden farklı, renkli ve epey sıra dışı. Filmin, AS Byatt’ın 1994 yılında yayımlanmış “The Cinn in the Nightingale’s Eye” romanından uyarlama olduğunu da ekleyelim.

George Miller - Tilda Swinton - Idris Alba
George Miller – Tilda Swinton – Idris Alba | Fotoğraf: The Indian Express

Tilda Swinton, filmde gözlükleri ve küt saç kesimi ile kendisini işine adamış bir akademisyeni canlandırıyor. Anlatıbilimci olan Alithea, kimsesi olmayan yine de bununla mutlu biri. Mitler ve masallar ile dolu bir dünyası var ve insanların neden mitlere, masallara ihtiyaç duyduğunu, bunların nereden çıktığını inceliyor. İstanbul’a da bu konu üzerine bir konferans için geliyor. İstanbul’a iner inmez henüz havaalanında birtakım fantastik olaylar yaşamaya başlıyor. Filmde İstanbul, Avrupa ve Orta Doğu arasındaki mistik bir evren olarak aktarılıyor. Bu coğrafyada binlerce masal yazılmış, tarihinde binlerce büyülü olay olmuş. Yabancıların bizim ülkemizi bu kadar otantik görmelerinin bir sebebi var yani. İstanbul, binlerce yıllık tarihi ve coğrafyası ile görebilen herkese büyülü evrenlerin kapılarını arayabilir ki Alithea, İstanbul’da, pek çok tarihi olaya şahit olan Pera Palas Otel’de kalıyor. Ona özel olarak Agatha Christie’nin kaldığı odayı veriyorlar.

8f5f9ad6e108a3ca7b041bebdda59bff
Alithea | Fotoğraf: News.com

Alithea, konferans esnasında, mitlerin insanların hayal dünyalarının uydurması olduğunu anlatırken, karşısına bir mit karakteri çıkıyor ve ona kızıyor. Biz hayal ürünü değiliz ve sen de bunu göreceksin anlamında bir uyarı alan Alithea, hayal gücünün kendisine oyunlar oynadığını sanırken gerçek aslında bambaşka. O büyülü dünya gerçek ve Alithea, Kapalıçarşı’dan alacağı bir cam oyması şişe ile bunu öğrenecek.

Üç Bin Yıllık Bekleyiş
Üç Bin Yıllık Bekleyiş | Fotoğraf: IMDB

Idris Alba, yüzyıllar boyunca bir şişeden başka şişeye hapsola hapsola 2022 yılına kadar hayatının büyük bir bölümünü esaret içinde yaşamış bir cin olarak karşımıza çıkıyor. Pera Palas’taki otel odasında Alithea sayesinde şişesinden çıkıyor ve ona üç dilek hakkı olduğunu söylüyor. Ne yazık ki hayatının olağan halinden gayet memnun olan Alithea, dilek dilemek istememekte kararlı olunca Cin, hikâyeler anlatarak içindeki gerçek arzusunu keşfetmesi yolunda ona yardımcı olmaya çalışıyor. Çünkü Alithea, Cin’den üç dilek dilemezse, o tekrar şişesinde hapsolacak ve Cin’in tek isteği özgürlüğü. Bir otel odasında bornozlu ile bir kadın ve bornozlu bir cin, masallar âlemine doğru yolculuğa çıkıyor.

Alithea ve Cin
Alithea ve Cin | Fotoğraf: ABC.net

Cin, Alithea’ya üç farklı kadının hikayesini anlatıyor; ilk olarak tarih öncesi dönemlerde yaşadığı rivayet edilen Saba Kraliçesi Sheeba yani Belkıs’ı. Belkıs’ın hikayesi Yemen topraklarında geçiyor. Her şeye sahip bir kraliçe hayattan ne ister? Buna cevap bulduktan sonra Osmanlı topraklarına, Sultan Süleyman zamanı İstanbul’una geliyoruz. Burada Topkapı Sarayı, “Binbir Gece Masalları” tadında Arap esintileri ile karşımıza çıkıyor. Sultan Süleyman’ın, Hürrem Sultan’ın tesiri ile Şehzade Mustafa’yı katledişinin ardındaki cariye bir kızı anlatıyor Cin. Ece Yüksel tarafından canlandırılan cariye kızdan sonra Dördüncü Murat’a geçiyoruz. Cin, Dördüncü Murat zamanında sarayda bir şişenin içinde hapis ve onu bulması için insanlarla iletişim kurmaya çalışıyor. Bu esnada sarayın içinden hikâyeler izliyoruz. Validesi Kösem Sultan tarafından kontrol altında tutulmaya çalışılan Murat, çok başarılı ama yalnız ve öfkeli bir hükümdar. Kösem Sultan’a hayat veren isim ise çok yakından tanıdığımız biri; Zerrin Tekindor. Cin’in anlattığı üçüncü kadın ise 18. yüzyıl İstanbul’unda yaşayan, 12 yaşında iken yaşlı bir adamla evlendirilmiş mutsuz bir eş. Kendisini odasına kapatan ve orada hayaller kuran bu kadını ise Burcu Gölgedar canlandırıyor.

Cin Topkapı Sarayı'nda
Cin Topkapı Sarayı’nda | Fotoğraf: The Australian

Cin, Alithea’ya bu hikâyeleri anlatsa bile onu dilek dilemeye ikna etmesi epey zor oluyor. Anlatıbilim uzmanı olarak pek çok şişedeki cin masalını bilen Alithea, Cin’in onu kandırarak lanetlenmesine sebep olmasından endişeleniyor. Ancak Cin, anlattığı bu üç kadın ile aslında Alithea’nın kendisini de keşfetmesine sebep oluyor. Sonunda kararını veriyor ve ilk dileğini diliyor. Bir kadının en büyük arzusu nedir? En azından Alithea’nınkini öğrenmek için sizleri bu büyülü filmi izlemeye davet ediyorum.

thumb_c9e78fc2-af01-4cfa-b3dc-6f951a5be373
Alithea | Fotoğraf: Rotten Tomatoes

Üç Bin Yıllık Bekleyiş, hayal kurmak isteyen sinemaseverler için bulunmaz bir fırsat sunuyor. Avrupalılara gayet egzotik gelen İstanbul tarihi ve mitleri eşliğinde kendi üç dilek hakkınızı düşünmeniz ve günlük hayatın mekanikliğinden epey uzaklaşmanız için çok iyi bir seçenek. George Miller’ın canlı, rengarenk sahnelerle bezediği film, atmosferi, mekanları, karakterleri ve kostümleri ile emin olun sizi büyüleyecek. Üstüne bol bol Tilda Swinton göreceksiniz ve Idris Alba’nın Türkçe konuşmalarına şahit olacaksınız. Evet, filmde, Osmanlı’da geçen hikâyelerde karakterler Türkçe konuşuyor. Ayrıca filmin şu an sinemalarda gösterimde olduğunu da ekleyelim.  Sizlere iyi seyirler dilerim ve umarım hayatınızın bir köşesinde her daim masallar için bir yer vardır.

Kapak Fotoğrafı: ABC.net

İlginizi çekebilir: Hazal Özlü’den Stanley Kubrick Sergisi