Yıllardır ülkemiz pop müziğinin, neden basma kalıp formlar, aynı içerik, ritim ve ses kütüphanelerinden besleniyor sorusunun cevabını aramaktayım…

Müzik prodüksiyonu, günümüz teknolojileri çerçevesinde geniş kitlelere hitap edecek şekilde evrildi. Artık ilgisi olan herkes kendini geliştirerek, evinin bir odasında müzik yapabilir hale gelmiş durumda. Buna rağmen, bir şeyin müzik olarak algılanabilmesi için, armoni, nota, akor, söz ve benzeri bir çok unsurun birlikte uyum içinde çalışıyor olması gerekmekte. Doğal bir yeteneğiniz yoksa, müziğin dilini konuşmadan yapmaya çalıştığınız şey, yarı yolda teknolojiye yenilip sonunu getiremediğiniz bir ızdırap döngüsüne kolayca dönüşebilir.

Müziğin dili, beyniniz ve duygularınız arasındaki köprüyü inşa ederken, ortaya koymak istediğiniz gerçek duygu ve eseri dolaysız yoldan somut olarak ortaya koymanızı sağlar. İşin sonunda, yaptığınız işin kafanızda tasarladığınız gibi ortaya çıkması esastır. Ortaya çıkan eserin iyi veya kötü olduğu konusu, dinleyicilerin yorumlarına göre değişmesine rağmen, aslolan, sonucun gönül rahatlığından kaynaklı samimiyetidir. Müziğin dili, kimi insanlarda doğal olarak ortaya çıkar. Bu kişiler , duygularını müziğin dili vasıtasıyla doğanın ritmine göre akor edebilmektedirler. Kısaca, Allah vergisi tabiri ile tarif edebileceğimiz doğal yeteneklere sahiptirler.

m-pop-muzik-cover

Müzik kısaca matematiktir. Matematik ise evrenin olgularını kavramaya çalışan fizik biliminin anlatım dilidir. Tıpkı matematik gibi müziğin dili sonradan öğrenilebilir.

Gerçek ve doğru müzik üretebilmek için, kritik dinleme, armoni, nota , akor, sesin özellikleri gibi konularda en azından temel bilgilere sahip olmak gerekmektedir. Örneğin, her insan her şarkıyı söyleyebilir. Basite indirgenmiş bir anlatımla; Kişi bir şarkının kök notasını (key) ve nota gamında, sesini doğru kullanabildiği aralığı bildiği takdirde, her şarkıyı bu aralık içerisinde detone olmadan rahatlıkla söyleyebilir. Bazı şarkılarda bu formül , orjinal duygunun kaybına neden olsa da sahneye çıkmıyorsanız olayı rahatlıkla kotarabilirsiniz. Öte yandan kendi ses aralığını bilen bir solist, o ses aralığına denk gelen eserleri seçerek başarılı sonuçlar elde edecektir. Genel olarak kişi kendisine uyumlu olan şarkıyı, doğal olarak hissetmektedir.

İyi olarak tanımlanabilecek müziklerde beste ve güfte DNA sarmalı gibi birbirini besler. İdeal durumlarda bu iki parça birbirinden ayrılmaz.

Günümüz Türk pop müziğinde ayrışma ilk olarak burada başlamaktadır. Genel olarak şarkı sözü ve müziği ayrı kişiler tarafından yazılır. Solistin bu son halini almış eserin üzerinde fazla etkisi ve müdahalesi bulunmamaktadır. Ses yapısı soliste göre ayarlanmış olsa da, duygusal bütünlük anlamında sıkıntılar söz konusudur. Prozodi hataları olarak tanımlayabileceğimiz; ahenk, söz, mana uyumsuzlukları, ortaya çıkan eserleri kimliksiz bir yapıya dönüştürmektedir.

Öte yandan birçok dünya pop yıldızının da kendisine ait bestesi olmamasına rağmen en üst seviyede başarı sağladıkları görülmektedir. Beyonce ve Rihanna gibi sanatçılar bu kategori altında değerlendirilebilir. Fakat burada göz ardı edilen konu ise, bu sanatçıların Amerika’nın en iyi pop müzik bestecileri ve söz yazarları ile çalışıyor olmalarıdır. Her iki sanatçı ve daha birçokları, Top 3’de yer alması garanti edilen tek bir single için bu kişilere milyonlarca dolar ödemektedirler.

“Writing Camp” denilen bu prodüktörler ve söz yazarları buluşmalarına günlük ortalama 25.000 USD ödeniyor olması, çarkın nasıl döndüğünü anlatmaya yeterli olacaktır. (Biz bu kadar ödeyelim demiyorum. Yenilikçi ve özgün olalım.)

Bu durum Türk pop müziğindeki ikinci ayrışmayı ortaya çıkarmaktadır. Prodüktör ve aranjör açmazı olarak tanımlayabileceğimiz bu durumda, sanatçı kendini tamamen aranjör ve prodüktörün eline bırakmaktadır. Çoğu zaman sanatçının oluşturmak ve kendini tanımlamak istediği, imza niteliğinde sayılabilecek bir ses ya da tarz bütünlüğü kafasında henüz oluşmamıştır. Onun yerine kendini aranjörün veya prodüktörün eline bırakmıştır. Aranjöre şarkı kaydı ve prodüksiyonu çerçevesinde, sanatçı tarafından bir yol gösterilmediğinden veya bazı zamanlarda bu duruma izin verilmediğinden dolayı, aranjör esere belirli bir süre çerçevesinde bitirilmesi ve teslim edilmesi gereken bir iş olarak davranmak zorunda kalmaktadır.

Kendilerine sadece, filanca sanatçının şu şarkısı tadında olsun gibi basit tanımlama verilen aranjörler, bir süre sonunda aynı sanatçı için kullandıkları eski altyapıları biraz makyajlayarak ve tekrar fırına vererek kısır döngü içine girmektedirler. Öte yandan, yukarıda belirtilen uçuk ücretlerin yanında çok komik ücretlerle çalışan aranjörlerimize de kızmanın, biraz haksızlık olacağını düşünüyorum. (Olay maalesef, sonunda ne kadar ekmek o kadar köfte durumuna indirgenmiş oluyor.)

Aranjörlerin en muzdarip olduğu konulardan bir diğeri ise, kayıtlar esnasında deneysel girişimlere izin verilmemesidir. Halk bunu seviyor, bunu dinliyor dayatması, basmakalıp eserlerin rağbet görüyor safsatası pop müziğin gelişimine darbe vurmaktadır. Diğer önemli konu ise, pop sanatçılarının kendini yeterince müzikle beslemiyor olmasıdır. Dünya trendlerini, seslerini, eğilimlerini , prodüksiyon tekniklerini işin teknik gelişimini yeterince takip etmemekte ve yeni arayışlar içinde bulunmamaktadırlar. Bana göre bir müzik sanatçısının evinde yüzlerce, hatta mümkünse binlerce tür ve yelpazede plak , CD, kaset vs. bulunmalıdır. Dekor olarak değil, dinlenen ve üzerinde düşünülen kaynaklar olarak değerlendirilmelidirler. Sanatçı bol bol okumalı, devamlı değişik kaynaklardan beslenmelidir.

Enteresan bir örnek vermek gerekirse, dünyada ilk, iki kick-drum vuruşundan tanımlanabilen tek şarkı Michael Jackson’un – Billie Jean’i dir. Bu parçanın kaydını Bruce Swedien yapmıştır. Michael Jackson, kendisine bateri kick-drum sesinin yerden yüksekte hissedilmesini istediğini söylemiş, bu yüzden bateri kaydı olarak hazırlanmış platform üzerinde yapılmıştır. Kick Drum’ın ön paneli çıkartılıp, içine belirli bir miktar ağırlık konulmuştur. Sonrasında ön tarafına fermuarlı mobilya kumaşı gerilerek, kayıt mikrofonu fermuarın arasından kick drum’ın içine yerleştirilmiştir. Söylenenlere göre , Billie Jean kick-drum’ı sekansı 90 kere kaydedilmiş, en sonunda 2. kayıt albümde yerini almıştır. Aynı parçadaki “Do Think Twice” sözü, Michael Jackson tarafından 1.5m lik karton bir tüpün içerisine doğru söylenirken kaydedilmiştir.

Mükemmeliyetçilik ve kayıt mühendisi ile olan uyum seviyesi tavan…

Müzik yapan kişinin nasıl bir tarza sahip olmak istediğinizi bilmesi, birçok kaynaktan beslendiği için yapmak istediğini sorunsuzca ortaya koyabilmesi gerekmektedir. Korkusuz olmak, yeni yollar denemekten çekinmemek gereklidir.

Gelecek bölümde devam edeceğiz..