Viktor E. Frankl Avusturyalı psikiyatr, nörolojist ve yazar. İkinci Dünya Savaşı sırasında üç yılını, içerisinde AuschwitzTheresienstadt ve Dachau‘nın da bulunduğu toplama kamplarında geçiren Frankl, buralarda geçirdiği süre boyunca psikoterapi alanında fazlaca fikirler oluşturur. 1945’te savaş bitiminde özgürlüğünü kazanıp Viyana’ya döner ve dokuz gün içerisinde toplama kampında yaşadıklarını anlattığı otobiyografisini yazar. Türkçe’ye çevirisi “İnsanın Anlam Arayışı” olan eser Frankl’ın toplama kampı deneyimlerini anlattığı kısımla başlar, kurucusu da olduğu logoterapiyle devam eder. Frankl kitabında “Temelinde, insanın varoluşu için en güçlü motivasyon kaynağı hayatta anlam bulabilmesidir.” der.

anlam-arayis%cc%a7i
İnsanın Anlam Arayışı | Fotoğraf: e-koc.org

Viktor E. Frankl Kimdir?

Viktor E. Frankl 1905 doğumlu Avusturyalı nörolojist, psikoterapist ve yazar. Aynı zamanda, kendi modern varoluşsal analiz versiyonu olan logoterapinin de kurucusu. Küçük yaşlardan itibaren psikolojiye olan eğilimiyle birlikte hayatına Viyana Üniversitesi’nde Tıp okuyarak devam eder. Üniversite’nin ilerleyen yıllarında alanını nöroloji ve psikiyatri, özellikle depresyon ve intihar özelinde ilerletir. Henüz dokuz aylık evliyken 1942’de ailesiyle birlikte Theresienstadt toplama kampına gönderilmesinin ardından babasını kaybeder, 1944 yılında kendisi ve geride kalan ailesi ile birlikte Auschwitz’e transfer edilir. Bir süre sonra ise ailenin tek hayatta kalan kişisi olarak, toplamda üç yılını dört farklı toplama kampında geçirir.

1945’te savaş bitiminde özgürlüğünü kazanıp Viyana’ya döndükten sonra Viyana Genel Polikliniği’nde Nöroloji Departmanı’nın başına geçer ve dokuz gün içerisinde de toplama kampında yaşadıklarını anlatattığı otobiyografisini yazar. Kitap 1946 yılında Almanya’da orjinal adıyla “Ein Psychologe erlebt das Konzentrationslager – A Psychologist Experiences the Concentration Camp“, 1959 yılında ise “Man’s Search for Meaning” adıyla yayımlanır. Türkçeye ise “İnsanın Anlam Arayışı” olarak çevrilen bu kitap üç bölümden oluşur. İlk bölüm toplama kampı deneyimlerini, ikinci bölüm logoterapiyi, üçüncü bölüm ise 1984 yılında eklenmiş olup trajik iyimserlik konusunu ele alır.

İnsanın Anlam Arayışı

İnsanın Anlam Arayışı kitabı, Frankl’ın toplama kampı deneyimlerini anlattığı kısımla başlar. Toplama kamplarında geçirdiği süre boyunca psikoterapi alanında birçok fikirler üreten Frankl, o fikirlere tutunarak yaşamını sürdürür. Çaresizliğe fazlasıyla yatkın zorlu koşullar altında bile ne için yaşaması gerektiğindeki anlamı bulabilmiş ve o anlamın içerisinde bulduğu güç ile birlikte götürüldüğü bütün kamplardan nefes alarak çıkabilmiştir.

“Bir mizah duygusu geliştirme ve olayları mizahın ışığında görebilme çabası, yaşama sanatında ustalaşırken öğrenilen bir hile gibiydi. Istırabın hüküm sürdüğü toplama kampında bile, yaşama sanatını uygulamak yine de mümkündü.”

Viktor E. Frankl

Bir gün mahkûmların topluca iş alanına gidişleri esnasında Frankl’ın yanında yürüyen adamın kendi eşini anmasıyla Frankl da kendi eşiyle ilgili bir takım düşüncelere dalar ve hayalinde onunla konuşmaya başlar. Eşiyle konuşmaya başladığı bu güzel hayaline de dayanarak sevginin insan hayatındaki önemini vurgulayan şu cümleleri söyler: “Hakikat şuydu; sevgi, insanın ulaşabileceği en yüksek ve en büyük hedefti. İnsanın kurtuluşu sevgiyle ve sevgidedir” ve sonrasında yine der ki; “mutlak ıssızlık durumundaki birinin, sevdiğine dair içinde taşıdığı imgeye sığınarak tatmin olabileceğini gördüm” Frankl’ın bu cümleleri, yanında fiziki olarak varlığı olmasa bile, o an ulaşılamasa bile, o kişinin hâlâ hayatta olup olmadığı bilinmese dahi, zihinde yaratılan imgeye tutunup yaşama gücü verdiğini ifade eder. 

istockphoto-881532658-612x612
Düşünce Gücü İllüstrasyonu| Fotoğraf: istockphoto

“ Beni kalbinde bir mühür gibi taşı, sevgi ölüm kadar güçlüdür.”

Viktor E. Frankl

Frankl, sevgi duygusunun gücünün yanında, benzer bir karşıtlıkla zihinsel darbeye değinerek yine düşünce gücünün önemini belirtir. Zihinsel bir darbenin, fiziksel bir darbeden çok daha kuvvetli ve etkili olabileceğini söyler. Bazı zamanlarda iz bırakmayan bir yaranın, iz bırakandan çok daha fazla acıttığını, bunun sebebinin ise adaletsizlikten kaynaklanan zihinsel acı olduğunu ifade eder.  

Hangi koşullar altında olursa olsun bireyin kendi kararlarından sorumlu olduğunu ise şu cümlelerle belirtir. “Bir toplama kampının sakinlerinin zihinsel tepkilerinin, belli fiziksel ve toplumsal koşulların yalın bir ifadesinden daha fazlası olduğu görülmelidir. Uykusuzluk, yetersiz beslenme ve çeşitli zihinsel stres gibi durumlar, sakinleri belli şekillerde davranmaya itse de son tahlilde tutsağın ne tür bir insana dönüştüğü, kamp etkisinden ziyade içsel bir kararın sonucudur. Temel olarak herhangi bir insan, bu koşullar altında bile zihinsel ve ruhsal olarak neye dönüşeceğine, ne olacağına karar verebilir

Hayatın akışında sürekli seçimlerle ilerleriz. Bir yolu seçer ve onun sonucunu yaşarız. Kimi zaman bu seçimin etkisi daha küçük kimi zaman ise daha büyük olur. Hepimizin normali, gerçekleri, içinde bulunduğu durum, hayatta verdiği mücadele ve yaşadıkları birbirinden çok farklı. Hepimizin bu hayatın içinde bulduğu anlam, her gün nefes alıp verme sebebi farklı. Fakat, yaşanılan olaylara yaklaşım şekli ve düşüncelerin gücü öylesine önemli ki; bunlar bir insanı ya daha çok karanlığın içine itebilir ya da o yaşadığı karanlık içerisinde bir ışık olabilir. Buna da ancak kişinin kendisi karar verebilir.

Logoterapi

Kitabın ikinci kısmı ana hatlarıyla logoterapiden ve metotlarından bahseder. Logoterapi, anlam odaklı psikoterapidir de diyebiliriz. İnsan varoluşunun anlamına odaklanır ve bir insanın yaşamında anlam bulma çabası temel motivasyon kaynağıdır düşüncesini savunur. Esasında, kavram da adını buradan alır, zira logos Yunancada “anlam” kelimesine karşılık gelir. 

Frankl’ın Viyana’daki muayenehanesinde, bir doktorla arasında şöyle bir diyalog geçer. Doktor, logoterapinin tam olarak ne olduğunu, psikanlizden nasıl bir farkı olduğu sorusunu Frankl’a yöneltir. İlk olarak kendisinden psikanalizin tanımını yapmasını ister. Amerikalı doktorun “Psikanaliz sırasında danışan bir divana yatarak anlatması zor olan şeyleri anlatmalıdır.” cevabına karşı Frankl “Logoterapide danışan dik durmalı ama bazen duyması zor olan şeyler duymalıdır.” der. Cevap şakayla karışık olmakla birlikte elbette ki tanımını tam olarak yansıtmaz. Fakat, logoterapinin geçmişe daha az yönelik olduğunu, daha çok içgörüye dayanan bir yöntem olduğunu, kişinin geleceğiyle ve o kişi için geleceğin içini doldurmakla ilgili bir yöntem olduğunu belirtir.     

Trajik İyimserlik Nedir?

Kitabın son bölümü olan “Trajik İyimserlik Lehine”, 1984 yılında eklenmiştir. Frankl’ın tabiriyle trajik iyimserlik çok genel olarak “trajik üçlüye” rağmen iyimser olabilmek ve kalabilmek anlamına gelir. Bu trajik üçlü; acı, suçluluk ve ölüm kavramlarından oluşur. Tüm bu bahsi geçen trajedilere rağmen “en sefil durumlarda bile hayata evet diyebilmek nasıl mümkündür?” sorusunun cevabını arar. Yani yaşanan her neyse onu bir kazanıma çevirme, yaşanan bir acıdan kendini iyiye doğru değiştirme ve geliştirme olanağını yaratma, bir durumun değiştirilemeyecek koşulları altında dahi onu kabullenip oradan ne elde edebileceğine bakmak gibi konuları ele alır.

sucluluk1-678x381
Suçluluk Duygusu | Fotoğraf: dergipsikopol.com

Son Söz

Bu kitabı yıllar önce okumuştum ve uzunca bir aradan sonra tekrar okuyabildim, hatta bu sefer tek oturuşta, tek solukta bitirdim. İlk bölümdeki toplama kampı anılarını, gözümün önünde hep yıllar önce Auschwitz’te saatler geçirdiğim o soğuk karlı kış günü görseliyle okudum. Alabildiğine geniş bir alan ve kampın farklı bloklarını, binalarını saatlerce dolaştığımızı hatırlıyorum. Orada yaşananları anlayabilmem, hayal edebilmem, hissedebilmem elbette ki mümkün değil ancak orada dolaşırken çok değişik duygular içine girmiştim, hepsini tekrar hatırladım. Ve şimdi biliyorum ki yıllar içinde yaşadıklarımı yanıma alıp tekrar gitsem daha farklı daha derinden başka şeyler de hissederdim. Zamanla edindiğim tecrübeler bu defa bu kitabı çok daha fazla hissetmemi ve anlayabilmemi sağladı sanırım, hep kendimden parçalar buldum. Kitabın logoterapi bölümünde kısa kısa vaka örnekleri ve nasıl çözüme ulaştırıldığını söylüyor Frankl. Benzer durumları yaşadığım vakalarda dönüp ben böyle bir şey yaşadığımda bu duruma nasıl yaklaştım? Nasıl çözebildim? Nasıl çözmeye gayret ettim? Nasıl bir yol izledim diye bir durup düşündüm. Ya da hala tam anlamıyla çözümleyemediysem de okuduklarım bana ekstra bir ışık olmuş oldu.

Bu otobiyografinin içerisinden herkesin çıkarıp alacağı şeyler bambaşka… Çoğu kişinin kendinden, hayatından bir parça bulabileceğine inandığım fazlasıyla değerli bir eser. Nefes aldığım süre boyunca belli zaman aralıklarıyla tekrar tekrar okuyacağım bir başyapıt. Sürekli bir değişim ve dönüşüm söz konusu olduğu için de her defasında da farklı açılar yakalayacağıma eminim.

Yazımı sonlandırırken Frankl’ın 1972 yılındaki kısa bir görüntü kaydını buraya bırakarak ve kendisinin de kitabında alıntıladığı Nietzsche’nin bir sözüyle bitirmek istiyorum.

“Yaşamak için bir nedeni olan insan her türlü nasıla katlanabilir.”

Nietzsche

Kapak Fotoğrafı: graphicart-news

İlginizi çekebilir: İrem Poçan’dan Samsara İle Yüzleşme