Bu yılın Oscar adayları arasında hiç şüphesiz iki filmin birçok ödülü kazanması bekleniyor. İki usta yönetmenin elinden çıkan Killers of the Flower Moon ve Oppenheimer, en iyi film kategorisinde ödülü rakiplerine bırakmayacak gibi dursa da biz film severler akademinin aksine tüm filmlere şans verilip izlenilmesi kanaatindeyiz. Gelin hep beraber bu şansı hak eden ve politik doğruculuk üzerine eleştirisiyle dikkat çeken American Fiction hakkında konuşalım.

ap23340205887255_wide-18659d7031d475a3fbffccec2431b7ce195f8946-s1400-c100
Fotoğraf: AP Photo @Chris Pizzello

Cord Jefforson’ın elinden çıkan American Fiction, birçok eleştirmenden iyi notlar aldı ve Oscar’ın en prestijli ödülünde adaylık şansını elde etti. Thelonious Ellison ya da sevdiklerinin ona hitap ettiği şekliyle “Monk”, hayatını yazarlıkla sürdürmeye çalışan Afro-Amerikalı bir karakter. Yazdığı romanlar hak ettiği ilgiyi görmüyor ve basılmıyor çünkü yayınevlerine göre Monk’un yazdıkları yeteri kadar “Siyah” değil. Dramatik bir aile geçmişine sahip ve bundan dolayı suça sürüklenen siyahi karakterlerin acıklı yaşamlarını anlatan romanlar, yayınevleri tarafından daha çok tercih ediliyor. Yazarımız bunu edebi kimliğine yediremezken, bir diğer yazar Sintara Golden’ın çok satanlar listesinde adıyla müsemma romanı “We’s Lives In Da Ghetto” bilin bakalım ne anlatıyor. Politik doğruculuk hakkında eleştiri de tam bu noktadan doğuyor: “Siyahi isen çok acı dolu bir hayatın vardır ve biz bencil insanlar sizi tam olarak anlayamıyoruz. Bu yüzden lütfen acı dolu yaşamınızı anlatan kitaplar yazıp, filmler çekin biz de sizi ödül yağmuruna tutalım ki içimizdeki suçluluk duygusu yok olsun.”

american-fiction
American Fiction | Fotoğraf: IMDB

Film politik doğruculuğu eleştiren asıl olay kurgusunun yanında Monk’un ailesine de odaklanıyor. Çok detaylı anlatıp filmin tadını kaçırmak istemediğim için ailesi hakkında sadece şunu diyebilirim: Tam da yayınevlerinin istediği tarzda Afro-Amerikalı bir aile ama Monk bu durumu kullanıp kar elde etme amacında değil. Filmde bir sahnede kendisinin de dediği gibi “Hayatım tam bir felaket ama bu saçma kitaplardaki kadar değil, bunlar bizi basite indirgiyor.”

Bu durumdan şikayetçi ve niteliksiz eserler yazmak istemeyen Monk, alaycı bir üslupla yayınevlerinin istediği şekilde bir roman yazıyor ve editör arkadaşına gönderiyor. Yayınevi bu romanı çok beğeniyor ve bir an önce basmak istiyor. Durumun trajikomikliğine rağmen maddi durumu zora giren ve paraya ihtiyacı olan Monk, romanın “Stagg R Leigh” isminde başka bir isimle basılmasını kabul ediyor. Hatta çıtayı bir tık yukarı çıkarıp yayınevlerine Stagg’in firari bir suçlu olduğunu söylüyor ve kitabın isminin “Fuck” olmasını istiyor. Tahmin edebileceğiniz üzere roman tüm ilgiyi üstüne çekiyor, ödüllere layık görülüyor, Monk gizli kimlikle yayınlara davet ediliyor. Hatta yazarın suçlu olduğunun iddia edilmesi üzerine olaya FBI da dahil oluyor.

American Fiction | Fotoğraf: NPR

Bu noktadan sonra içimizde filmin finaline dair bir merak duygusu oluşmaya başlasa da film bize tek bir son vermiyor. Yönetmenin bu kararı doğru mu değil mi bilinmez ama seyirciler ikiye bölünmüş durumda. Bir grup finalin sabit bir sonla bitmesinden ziyade daha akıllıca kurgulanmasını sevmişken, diğer grup ise bunun bir kolay yol olduğunu ve bu şekilde ödüle layık bir film olmayacağını iddia ediyor.

Tüm tartışmalar bir yana filmi izlerken keyif alacağınızı düşünüyorum. Oscar gecesinde En İyi Film ödülünü alacağını düşünmesem de filmin hakkını teslim etmek gerek. Son zamanlarda artan ve gittikçe insanların tepkisini çeken duruma güzel bir eleştiri getirmiş. Ünlü yazar Stephen King’in de övgülerini alan filme ödül gecelerinde şans diliyoruz.

Kapak Fotoğrafı: American Fiction

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan 96. Akademi Ödülleri Adayları