“Fotoğraf başta olmak üzere üretim benim kendimi ifade etme biçimim. Fotoğraflarımı üretirken yaratıcı süreçleri kullanmak yani sanatsal üretimde bulunabilmek elbette ki amaçlarımın en önde geleni diyebiliriz.” Şimdi söyleşi konuğumuz bu satırların yaratıcısı, yaratıcı fotoğrafın gözde ve çekici kişiliklerinden Ayça Karaoğlan. Ve onun kitabı “Bir Kadının Öz Portreleri” sadece bir fotoğraf kitabı değil aynı zamanda akademik bir fotoğraf teorisi sunumu da…

ak00
Bir Kadının Öz Portreleri | Fotoğraf: Ayça Karaoğlan

Öncelikle hayat, sanat ve çalışma dünyasıyla Ayça Karaoğlan’ı tanıyabilir miyiz?

1980 İstanbul doğumluyum. İstanbul’un en kaotik -hem tutucu hem de özgürlükçü- mahallelerinden biri olan Fatih’te büyüdüm. Orta sınıf bir ailenin ilk çocuğuyum. Tipik bir Türk ailesinde, tipik bir kız çocuğu olarak yetiştirildim. Buna rağmen tüm ailenin en sivri, sürekli göze batan, fikirleri ve ısrarlı sanatsal talepleri sebebiyle anlaşılamayan bireyiydim. Çok küçük yaşlarda sanatın pek çok alt dalına ilgi duymaya başladım ve kendi çabalarımla gelişim sağlamaya çalıştığımı da söyleyebilirim. 

Fotoğrafın hayatıma girmesi 10’lu yaşlarıma dayansa da ilk dijital kameramı alışım 2004 yılına uzanıyor. O dönemde İstanbul’da plazada çalışan bir beyaz yakalıydım. Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi gündüz başka, akşam başka bir hayatı sürüyordum. 2008’de ise kendi işimi kurup profesyonel olarak fotoğrafçılık yapmaya başladım. Pandemide evlere kapanınca mutfakla salonun arasındaki küçük bir köşeye stüdyomu kurdum. Esas anlamda sanatsal çalışmalarımı o köşede yapıyorum diyebilirim.

Fotoğraf başta olmak üzere üretim benim kendimi ifade etme biçimim. Fotoğraflarımı üretirken yaratıcı süreçleri kullanmak yani sanatsal üretimde bulunabilmek elbette ki amaçlarımın en önde geleni diyebiliriz. Bununla birlikte toplumsal konulara değinebilmek, duygularımı açığa vurmak, tepkilerimi dile getirebilmek için kullandığım bir araç olarak görüyorum sanatı. Son dönemlerde de fotoğraf üretimimin bir nevi performans sanatına evrilmesini gözlemliyor izleyicilerim.

Sizin portfolyo adını verdiğiniz “Bir Kadının Öz Portreleri“, Agora Kitaplığı’nca basılan ve gerçek bir konsept değeri olan bir fotoğraf kitabı. Öncesi ve sonrasında neler yaşadınız, duygularınız ve düşünceleriniz neler?

Bir Kadının Öz Portreleri BKÖP, fotoğraftan ticari olarak kazanç sağlarken, bir anda sorgulamaya ve her anlamda minimalleşmeye giden bir yolun ilk adımı gibi. 2019 yılı itibariyle dökmeye başladığım zihinsel çekmecelerimin toplamı. Bu toplamdan ortaya çıkan, fotoğraflayan ve fotoğraflanan olarak kendi yer aldığım eserlerin birleştiği yerde bu yapıt ortaya çıktı. Elbette, Türkiye gibi bir ülkede hem kadın hem sanatçı olmak, işte bütün mesele bu aslında… Bu nedenle Agora Kitaplığı’nın, bir kadın fotoğrafçının Türkiye’de pek rastlanmamış şekilde sunduğu bu portfolyo kitabını yayınlaması benim için oldukça değerli. Sayın Osman Akınhay’a buradan da bir kez daha sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Sanatıma değer kattığı ve görünür kılmama destek olduğu için.

“Bir Kadının Öz Portreleri” | Fotoğraf: Ayça Karaoğlan, Agora Kitaplığı

Kitapta değerli akademisyenlerin yazıları ve görüşleri var. Bu da kitabı daha nitelikli bir hale getiriyor…

Evet, bu benim için çok değerli. Çünkü sadece bir fotoğraf kitabı çıkarmak istemedim. Öz portre fotoğrafçılığının teoride yorumlanabilmesiyle, bu işin akademik yanını da göstermek istedim. Kitabıma sunuş yazan sevgili hocalarım, dostlarım her biri kendi alanında portfolyomu yorumlayabilecek yeterlilik ve gerektiğinde sert bir dille eleştirebilecek dürüstlükteler. 

Görsel iletişim ve tasarım olanaklarının teknolojiyle de birlikte had safhada olduğu hatta bu konuda popüler düzeylerde de olsa birçok keşif ve buluş rekorlarının kırıldığı, daha “görsel” bir dünyada yaşıyoruz. Sizce insanoğlunun görüntüyle, görseller ve görsellikle bu yeni serüveni ne türde anlamlar ve çıkarımlar taşıyor?

İnsanoğlu, gelişime çok çılgın bir hızla devam ediyor. Özellikle görsellik bugün her yerde. Etrafımız sürekli ekranlarla dolu, cep telefonları, tabletler, reklam panoları, sanal gerçeklik, görsel sanatların yapay zekâ ve veri bilimi ile birleşmesi… Üretim ve aynı zamanda da çılgın bir tüketim söz konusu. Bilim ve sanat anlamında birçok buluşu ve eseri, pozitif bir alt yapıyla ve kullanım amacıyla ortaya çıkardığımızı düşünüyorum. Fakat insanoğlunun doğa anaya verdiği zarar bu pozitif yaklaşımın kötüye kullanımı ile farklı bir noktaya ulaşıyor. Özellikle dijital görsel dünya ile gerçeklikten kopacağımızı hissetmek, beni endişelendiriyor. Sanal gerçeklik, Metaverse, NFT satışları ve daha birçoğu hayallerimizin çok ötesinde fantastik bir filmin sahnelerinden alıntı gibi. Ve elbette Andy Warhol’un “Herkes bir gün 15 dakikalığına da olsa meşhur olacak” sözü, günümüz görsel dünyasında bana kalırsa 15 saniye olarak değişti.  

ak04
“Bir Kadının Öz Portreleri” | Fotoğraf: Ayça Karaoğlan

“Bir Kadının Öz Portreleri” ile ilgili olarak nasıl tepkiler aldınız? Onu eserleriniz ve sergileriniz içinde nasıl bir yere koymayı düşünüyorsunuz?

“Bir Kadının Öz Portreleri”, beklentimin çok üstünde güzel geri dönüşlerle hayatına başladı. Benim için inanılmaz keyifli ve heyecan verici. İlk kişisel yayınım olması sebebiyle hem çok değerli hem de sanıyorum çok daha iyilerini üretebilmem için bir çıraklık ürünü.

Ankara’da olmak, yaşamak sizce ne ifade ediyor: hem sanatçı hem de insan olarak? Başkent olgusunun yaşamınızın değerli alanlarına etkileri üzerine neler söyleyebilirsiniz?

28 yaşında İstanbul’dan Ankara’ya taşındığımda 1 yıl ağladım. Ankara değil burada beni 14 yıldır Ankaralı yapan… Dostluklar ve kapılarını açıp, beni yaptığım iş ile bağrına basan, sanatsal alanlar ve sanata değer veren insanlar beni Ankaralı yaptı. Fotoğrafımın ticari tarafı ve biraz da gezginliğimiz sebebiyle çok şehir gördüm. Her biri kişiliğime, gelişimime ve sonucunda sanatıma her seferinde farklı bir şeyler eklemledi. Ama yine de dönüp, dolaşıp Ankara’ya geldik. Ankara benim için bu ülkede medeniyet demek. Ve bu ülkede hala güvenle çocuk yetiştirilebilecek ender alanlardan biri. Dost’un önünde bir dost ile buluşmak, Kıtır’da iki bira içmek, Ayrancı Antika Pazarına gitmek, sürekli gittiğin mekanda insanların yüzde 80’i ile yakın ilişkiler kurabildiğin güzel şehirdir Ankara.

Ayrıca yakın zamanda bir de serginiz oldu. Sergi koordinatörü ve konsept yaratıcısı olarak bize anlatır mısınız bu kolektif etkinliği? 

Projemizi Fotoğraf Sanatı Kurumu derneği adlı STK çatısı altında hayata geçirdik. Dernek başkanımız Sevgi Köylü Haliloğlu ile toplumsal katkı sağlayacak bu proje için yaklaşık 3 aydır çalışıyoruz. Neredeyse BKÖP’nin baskıya gönderilmesi ile eşzamanlı. Arı Kovanı projesi 6 haftalık oturumların sonucunda 15 katılımcı ile birlikte 8 Mart 2022’de Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu’nun Sanat Galerisi’nde yer aldı. Otuz fotoğraftan oluşan bir sergi çıkardık. Alt başlığımız “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Kadın” olarak belirlendi. Katılımcılar, toplum baskısının kadına ve hatta kendi hayatlarına yansımalarını görsel bir dille ifade ettiler.

Bir fotoğraf makinesi olsaydınız ne hissederdiniz ve o halde neler yapardınız?

Bu biraz komik olacak ama ben bir fotoğraf makinesiyim. Sadece görüntü olarak bir insan kafası olarak modellenmiş bir fotoğraf makinesi. 🙂 Yürürken, konuşurken, toplu taşımada, çocuğumu parka götürünce aklınıza gelebilecek her yerde gözlerimi lens olarak kullanıp, sonsuz belleğe görüntüleri kaydediyorum.

Ayça Karaoğlan bundan sonra ne yapacak? Planları veya aklında yeni projeler var mıdır?

Kafamın içi adeta bir cadı kazanı, o kadar çok şey dönüyor ki kelimelerle ifade etmem pek mümkün değil. Sanırım bu projelerin hepsini sırasıyla hayata geçirmek için çaba göstereceğim. Ayça Karaoğlan olarak, toplumda gördüğüm, gözlemlediğim, hissettiğim baskıları ve yanlışlıkları da sanatıma yansıtma çabamda bir adım daha ileri gitmeyi planlıyorum. Bunu da daha vurucu görseller ve performans sanatı bileşkesi ile yapmanın hayalini kuruyorum. Fotoğraf baskılarım ile farklı sanat disiplinlerini birleştirerek alternatif fotoğrafçılık üzerine çalışmalarım da devam ediyor.

Kapak Fotoğrafı: Instagram @aycakaraoglan 

İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul Sergi Takvimi