Federal Almanya Cumhuriyeti’nin başkenti Berlin’in, 16. yüzyılın sonlarında dönemin Prusya kralı III. Friedrich Wilhelm tarafından yaptırılan ve Brandenburg Kapısı’ndan sonra en çok ziyaret edilen sembolü, Berliner Fernsehturm yani Berlin Televizyon Kulesi’ni yakından tanıyoruz bu yazımda.

Berliner Fernsehturm ve Bode Museum
Berliner Fernsehturm ve Bode Museum | Fotoğraf: Aytül Sanalp

Konum

Berliner Fernsehturm’dan söz etmeden önce biraz Berlin hakkında konuşmak istiyorum. Her şey, İkinci Dünya Savaşı’nda harabeye dönen Berlin’in, 1961 yılında yapılan “utanç duvarı” tarafından, Doğu ve Batı Berlin olarak ikiye ayrılmasıyla başlıyor. 1989 yılında duvarın yıkılmasının ardından, 3 Ekim 1990’da iki Almanya’nın resmen birleşmesiyle Berlin eyaleti, şehir olarak eski bütünlüğüne kavuşuyor ve Birleşik Almanya Federal Cumhuriyeti’nin başkenti oluyor.

Brandenburg Kapısı, Müzeler Adası, Berlin Duvarı ve İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan birçok iziyle Berlin, kısa sürede Almanya’nın ve Avrupa’nın en önemli şehirlerinden ve başkentlerinden biri oluyor. Sosyal yapısı ve kültürel geçmişiyle diğer Avrupa şehirlerinden farklılaşan şehir, günümüzde yılda 1.500 milyondan fazla ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor, aynı zamanda en fazla Türk nüfusunun yaşadığı kent olma özelliğini de taşıyor.

  Berlin St. Marienkirche
Berlin St. Marienkirche | Fotoğraf: Aytül Sanalp

Berlin; üç tarafı karayla çevrili, kuzeyindeyse Baltık Denizi ve Kuzey Denizi bulunan Almanya’nın doğusunda yer alıyor. Şehirde okyanusal iklimin etkisi görülmekle birlikte karasal iklimin daha baskın olduğunu söylemek mümkün. Kentte, sıcaklık ortalamaları ülkemize nazaran daha düşük, yağmurlu gün sayısıysa neredeyse güneşli gün sayısından daha fazla. Bu nedenle Berlin’i ziyaret etmeyi planladığınızda şemsiyenizi de yanınıza almanızı tavsiye ederim. Biz Berlin’i keşfederken, gezilerimizi tüm gün yağmur altında yapmıştık ancak buna rağmen, ayakkabılarımızın ve kıyafetlerimizin kirlenmemesi, su birikintilerinin olmaması, yağmur nedeniyle trafiğin sıkışmaması bizi çok şaşırtmıştı. Şehrin altyapısının özenle kurulmasına ve belediye hizmetlerinin kusursuz işlemesine adeta gıpta ettik.

Berliner Fernsehturm

 Berliner Fernsehturm
Berliner Fernsehturm | Fotoğraf: Aytül Sanalp

Bence Berlin’i keşfetmeye Berliner Fernsehturm’den yani televizyon kulesinden başlamak lazım. Böylece şehre hemen hakim olabilir ve her yeri daha hızlı gezebilirsiniz.

Berliner Fernsehturm’un Tarihi

Berliner Fernsehturm yani Berlin Televizyon Kulesi, Mitte ilçesinde Spree Nehri ve Berlin Katedrali’nin yakınlarında, şehrin en önemli meydanlarından olan Alexanderplatz’da yükselmekte. Ochsenmarkt (öküz pazarı) olarak anılan meydanda önceleri sığır ve yün pazarı kurulurmuş, daha sonra 1805 yılında Berlin’i ziyaret eden Rus Çarı I. Alexander’ın anısına, meydana “Alexander” ismi verilmiş ve bir süre askeri törenlerin yapıldığı meydan olarak kullanılmış.

1950’li yılların başlarında, Alman Demokratik Cumhuriyeti, Berlin’de GDR televizyon programlarının yayınlanması amacıyla Müggelberge tepesinde televizyon kulesi yapımına karar vermiş. Almanya Sosyalist Birlik Partisi’nin başkanı Walter Ulbricht, kulenin Schönefeld Havalimanı’na olan yakınlığı nedeniyle geniş bir meydan olan Alexanderplatz’a yapılmasını uygun bulmuş. Böylece şehir meydanına konumlanan ince ve zarif kule, şehrin her noktasında görülebiliyor.

İnşaatın yeri ve zamanı gizlendiği için temel atma töreni yapılamamış. Ancak kulenin; Fritz Dieter ve Fünter Franke’le birlikte, Berlin’in çehresini değiştiren en ünlü mimarlardan biri, aynı zamanda da Karl Marx Allee konutlarının yaratıcısı olan baş mimar Hermann Henselmann tarafından tasarlandığı ve İsveçli mühendislerin de yardımıyla 1965-1969 yılları arasında yapıldığı biliniyor. İnşaat, 53 ayda tamamlanmış. 1969 yılında test yayınları yapılmaya başlanmış ve dört gün sonra Almanya’nın ulusal günü olan 3 Ekim 1969 da televizyon kulesi, resmi olarak yayına başlamış. Kulenin yüksekliği 368 metre ve hala Berlin’in en yüksek yapısı olma özelliğini koruyor.

Berliner Fernsehturm’un Özellikleri

 Berlin Tiergarten
Berlin Tiergarten | Fotoğraf: Aytül Sanalp

Berlin Televizyon Kulesi aynı zamanda; Ostankino Kulesi, Kiev TV Kulesi ve Riga Radyo ve TV Kulesi’nden sonra Avrupa’daki en yüksek 4. desteksiz yapı. Bu özelliğiyle, Berlinlilerin gurur kaynağı olmaya ve her yıl muhteşem bir Berlin manzarası izlemek isteyen 1 milyon 200 bin kişiyi ağırlamaya devam ediyor. Sosyalist Doğu Almanya’nın en prestijli yapısı olarak inşa edilen kulenin mimarisinde 60’lı yılların estetiğini de görebiliyorsunuz. Tamamlandığında 365 metre olan kulenin, 1990 yılında takılan yeni antenle 368 metreye ulaştığı biliniyor.

Meraklıları için, biraz da kulenin teknik özelliklerinden söz edelim. Berliner Fernsehturm’un anten uzunluğu 118 metre, antenin ağırlığıysa 240 ton. Kulenin toplam ağırlığı 26 bin ton ve çelik kürenin ağırlığı 4800 ton. Çelik kürenin yarıçapı, yerden 212 metre yüksekliğe denk geliyor ve kuledeki çelik küre, güneş ışınları aldığında “haç” yansıması ortaya çıkıyor.

Kuleyle ilgili başka bir ilginç bilgi de, 2006 yılının Haziran ayında yapılan Dünya Kupası Futbol Şampiyonası sırasında, gümüş ve kırmızı renkli dev bir futbol topuna dönüştürülerek, futbol tarihinde yerini alan mükemmel bir sembol olarak hafızalara kazınmış olması.

Berliner Fernsehturm’u Ziyaret

 Berliner Fernsehturm
Berliner Fernsehturm | Fotoğraf: Aytül Sanalp

Kulenin seyir terası veya restoranına çıkmak için kule girişinden ya da internetten bilet alabilirsiniz. Kuleye çıkış için iki küçük asansör bulunuyor ve bu nedenle çok sıra bekleniyor. İnternetten bilet satın almış olanlara ya da restorana çıkılacaksa çıkış için öncelik tanınıyor. Her gün 24.00’e kadar açık olan kule, yılda iki gün bakım için kapanıyor.

203 metrede bulunan panorama katına saniyede 6 metre yükselen asansörle, 40 saniyede çıkıyorsunuz. Bu kadar kısa zamanda ve hızla yükselmenize rağmen hiç sarsıntı hissetmiyorsunuz. Panorama katındansa 21 basamakla 207 metrede bulunan restorana çıkılıyor. Daha önce ismi Tele-Cafe olan restoran, şu anda Restaurant Sphere olarak hizmet veriyor.

Bizim ziyaretimizde görevlilerden öğrendiğimize başka ilginç bilgiyse, panorama katından Berlin’i izlerken görüş mesafesinin 70 kilometreye kadar çıkıyor olması. Kulağa inanılmaz gelse de, araçla Berlin’den Prag’a giderken kuleden görülen rüzgar tribünlerinin yanından geçerken Berlin’den 70 km. uzaklaştığımızı öğrendiğimizde görüş mesafesinin doğruluğunu da teyit etmiştik.

Restaurant Sphere
Restaurant Sphere | Fotoğraf: TripAdvisor

Panorama katı ve restoran yarım saatte bir 360 derece dönerek muhteşem bir Berlin manzarası sunuyor. İçeceğinizi yudumlarken ya da yemeğinizi yerken; kentin tarihi merkezini, büyükelçilikleri, şehitlik camisini, hükümet binalarını, Müzeler Adası ve Brandenburg Kapısı’nı, Karl Marx Bulvarı’nda bulunan panel binalarını, parlemento binası (Reichstag) ve belediye binasını, Berlin Merkez Tren İstasyonu’nu, Olimpik Stadyum’u, Berlin Katedrali’ni, Potsdamer Platz’ı ve ıhlamur kokulu Unter den Linden Caddesi’ni, havalimanına inip kalkan uçakları ve muhteşem Spree nehrinin manzarasını izleyebilirsiniz.

Restoran düğün organizasyonları, vaftiz töreni ve kokteyl hizmeti de veriyor. Ayrıca görme engelli ziyaretçiler, buraya rehber köpeklerini de beraberlerinde getirebiliyorlar. Kuleye çıkarkense sırt çantası, alışveriş poşetleri veya büyük valizleri yanınızda bulundurmanıza izin verilmiyor. Kuleye ait restoran ve panorama katındaki ziyaretçiler için Wifi kullanma imkanı sunuluyor ve giriş katında Berlin’i hatırlatacak hediyeler alabilmeniz için, hediyelik eşya mağazası da bulunuyor.

Urania Dünya Saati
Urania Dünya Saati | Fotoğraf: Pinterest

Alexanderplatz Meydanı’nda, televizyon kulesinin yanında kuleyle birlikte açılan Urania Dünya Saati’ni de görebilirsiniz. Tasarım ödülü alan saati Erich John tasarlamış, yapımında heykeltıraş Hans-Joachim Kunsch ve 120’den fazla mühendis ve uzman görev almış. 16 tonluk saatin, dönen silindir şeklindeki metal küresinin üzerinde 148 büyük şehrin ismi ve yerel saatlerini de görebilirsiniz. Silindirin üstünde dönen kürelerse, gezegenleri temsil ediyor.

Ulaşımın kolay; alışveriş merkezi, restoran ve cafe sayısının da fazla olmasıyla, gençlerin ve turistlerin buluşma noktası olarak sıkça tercih ettiği bir alan özelliğini de taşıyan Alexanderplatz’a ulaşımınızı S-Bahn, otobüs, tren ve tramvayla sağlayabilirsiniz. Raylı sistemi kullanmak isterseniz, 248 numaralı otobüsün Alexanderplatz durağında inerek meydanı gezmeye başlayabilirsiniz.

Kapak fotoğrafı: Instagram / @berliner_fernsehturm

İlginizi çekebilir: Eda Solmaz’dan Berlin Gece Hayatı