20. yüzyılın ortalarının en çarpıcı bina tasarımlarından biri olan brütalist mimari, eski mimariden uzaklaşarak modern mimariye yönelen bir mimari akım olarak tanımlanıyor. 20. yüzyılın ortalarında 1950’lerden 1980’lere kadar, sivil projeler, kurumsal yapılarda oldukça popüler olan bu mimari akımın asıl unsurları arasında geometrik çizgiler, pencere ve kat formları ve binaların dış cephelerini kaplayan brüt betonlar ve camlar yer alıyor.

Brütalist Mimari | Fotoğraf: R Veldman (unsplash.com)

Brütalist Mimari Ne Zaman ve Nasıl Ortaya Çıktı? 

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da ortaya çıkan brütalist mimari, ilk olarak 1952 yılında Fransız Mimar Le Corbusier tarafından ortaya atılıyor. Ancak savaş ile birlikte gelen ekonomik sorunlarla toparlanamayan Fransa’da tasarladığı yapı Unite d’Habitation ile birlikte brütalist mimarinin etkisi başlamış oluyor. İşçi sınıfı için tasarlanan bu yapı 1600 kişilik olup cepheleri sade ve beton kaplama olarak yer alıyor.

Fransızca bir tabir olup “işlenmemiş beton” anlamına gelen brutal mimari ile tasarlanan yapılar, karşıtları tarafından genellikle soğuk ve ruhsuz olmakla itham edilmiş. Bu itham o dönemin sosyal ve siyasal durumunun bir yansıması olarak değerlendiriliyor. 19060’lı yıllarda popüler olan ve 1980’li yıllarda sonu gelmiş olan bu mimari akım, modern mimari ile birlikte yeniden bir doğuş yaşar ve Avrupa’da brütalist mimarinin izleri günümüzde halen görülmeye devam ediyor.

Brütalist Mimari’nin Tarihteki Önemi ve Dünyada En İyi Örnekleri

Brütalist Mimari
Brütalist Mimari | Fotoğraf: stringfixer.com

1960’ların ortasında brütalist mimari akımı popüler bir hal alır. Bu mimari akımın popüler hale gelmesinde dönemin İngiliz mimari eleştirmeni Reyner Banham’ın “Yeni Brütalizm” adlı kitabı etkili oluyor. Yazdığı bu kitapta brütalizmi mimari bir devrim olarak ilerletir ve arkasındaki mimari düşünceyi anlatıyor. Bu sayede brütalizm, geniş çevrelerce daha iyi bir şekilde anlaşılmaya ve mimarlar tarafından destek almaya başlıyor.

1960’ların ortasından 1980’lerin başına kadar devam eden brütalist mimarinin en iyi örnekler Avrupa, Amerika, Avusturya, İsrail, Brezilya ve Japonya’da görülüyor. Dünya çapında ikonik brütalist mimari örneklerinin mevcut olduğu yapılar arasında öne çıkanlara birlikte bakalım:

Cité Radieuse, Marsilya

Cité Radieuse | Fotoğraf: Archello Classics

Türkçe’de ‘Parlak Şehir’ anlamına gelen Cité Radieuse, brütalist mimari akımının ilk örneklerinden olan Unité d’Habitation projesinin en ünlü binalarından biri olarak yer alıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne eklenen on yedi binadan biri olan bu tarihi yapı Fransız mimar Le Corbusier tarafından Marsilya’da tasarlanarak 1952 yılında tamamlanıyor. Beton sütunlar üzerine oturan bina savaş sonrası birçok insan yenilikçi bir sosyal konut olarak görülüyor. Parlak renklere boyanan balkonları, maksimum ışık seviyesini alması için bölünmüş daireler ve dikkat çekici ayrıntıları ile inşa edilen bu benzersiz binanın her katında muhteşem manzaralara sahip sosyal alanlar bulunuyor.

Barbican, Londra 

Barbican | Fotoğraf: Andreas Karamalikis (unsplash.com)

Barbican, Londra’da brütalist mimarinin en büyük örneklerinden biri olarak yer alıyor. Tarihte 1940 yılında uğradığı bir hava saldırısı sonucu bombalanarak yerle bir ediliyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransız Mimar Mimar Le Corbusierb tarafından tasarlanan Unité d’Habitation binasından etkilenerek dönemin 3 ingiliz mimardan oluşan Chamberlain, Powell ve Bon tarafından betonarme dikey kentler olarak tasarlanıyor.

Kraliçe Elizabeth’in dünyanın modern harikalarından biri olarak nitelendirdiği Barbican Sanat Merkezi, 1980 yılında faaliyete açılıyor. Kaba beton formları, yükseltilmiş bahçeleri ve bulutlara varan 43 katlı yüksek kuleleri ile yedi katlı 13 bloktan oluşuyor. Günümüzde sanat sergileri, sinema ve lokantaların yer aldığı bu mimari bina içerisinde daireler ve okullar yer alıyor.

Breuer Binası, New York 

Breuer Binası | Fotoğraf: Vikipedi

New York mimari tarihinin önemli örneklerinden biri olan tarihi bina Breuer Macaristan doğumlu modernist sanatçı Marcel Breuer tarafından tasarlanarak 1966 yılında tamamlanıyor. New York’ta Madison Avenue ve 75th Street’in köşesinde yer alan bu tarihi bina keskin ve sade görünümü ile bulunduğu çevreye göre zıt düşen bir görünüme sahip. Günümüzde Metropol Sanat Müzesi’nin sanat eserlerine ev sahipliği yapan Breuer Binası şehrin en dikkat çekici binaları arasında bulunuyor.

Batı Şehir Girişi, Belgrad

Batı Şehir Girişi, Sırbistan doğumlu mimar Mihajlo Mitrović tarafından 1977 ile 1980 yılları arasında Belgrad’da inşa ediliyor. Şehrin öne çıkan yapıları arasında bulunan Batı Şehir Girişi, iki katlı bir geçit ile birbirine bağlanan iki kuleden oluşuyor. Ticari amaçlı tasarlanan kuleler günümüzde dağılmış Yugoslav ticaret şirketinin ardından Genex Kulesi olarak biliniyor. Büyük reklam afişleri ile örtülü olan kule Belgrad’ın en yüksek binası olarak yer alıyor. Ticari kulesi 26 katlı olan Batı Şehir Girişi’nin konut kulesi 30 katlıdır. Günümüzde ticari kule kullanılmazken; konut kulesinde daireler var. Genel olarak terk edilmişlik bir görünüm veren bu tarihi bina brütal mimarinin dikkat çeken yapıları arasında.

SESC Pompeia, Sao PaPulo

SESC Pompeia
SESC Pompeia | Fotoğraf: Wikimedia

SESC Pompeia, Brezilyalı modernist mimar Lina Bo Bardi tarafından Sao Paulo’da tasarlanıyor. 1977 ve 1986 yılları arasında Lina Bo Bardi, eski bir davul fabrikasından dönüştürdüğü bu brütalist yapı ile Sao Paulo’nun eski sanayi bölgelerine karşı tavrında devrim yaratıyor. Lina Bo Bardi’nin brütalist mimarinin ilkelerine bağlı kalarak tasarladığı SESC Pompeia Fabrikası’nı çapraz geçitler ile birbirine bağlanan iki beton kule ekleyerek dikkat çekici çok amaçlı bir binaya dönüştürmüş; kullandığı malzemeler ile sert, keskin ve köşeli formları ortaya çıkarmış.

Kapak Fotoğrafı: Wikimedia

İlginizi çekebilir: Deniz Paduraru’dan Caru’ cu bere