Bükreş’e yolunuz düştüğünde uğramadan geçmemeniz gereken belli başlı yerler var: Dünyanın en ağır binalarından biri olma özelliği taşıyan Parlamento Binası, adını Türkçe “Çeşmeci” kelimesinden alan Cişmigiu Bahçeleri, 1877 Bağımsızlık Savaşı sonrası yapımına başlanan Calea Victoriei yani Zafer Bulvarı… Anlatacağım hikâyenin başlangıcı tam da burada, Zafer Bulvarı’nda şekilleniyor. Gelin, 1870’li yıllara doğru bir yolculuğa çıkalım ve Bükreş’in gizli cevheri Caru’ cu bere’nin hikâyesine beraber göz atalım.

caru-cu-bere
Caru’ cu bere | Fotoğraf: carucubere.ro

Caru’ cu bere Konum

“Bükreş’e gelip de Caru’ cu bere’yi ziyaret etmeyenler, buralarda hiç bulunmadıklarını söyleyebilirler. Dünyanın merkezi olduğumuzu ve Bükreş vatandaşlığı verdiğimizi iddia etmiyoruz ama bunca yıldır buralarda olduğumuz için kesinlikle Romanya’nın başkentinin gerçek bir sembolü haline geldiğimizi söyleyebiliriz.” Bu sözler Caru’ cu bere‘nin internet sitesinden ve bence burasının neden yalnızca bir yeme-içme mekanı değil, aynı zamanda Bükreş’in tarihi ve kültürü açısından çok önemli bir parçası olduğunu gayet iyi anlatıyor.

Caru’ cu bere, Rumencede “bira vagonu” anlamına geliyor ancak ismine aldanıp buranın yalnızca bir pub olduğunu düşünmeyin. Mekan, Rumen mutfağının enfes tatlarını geleneksel sofra takımı ve bardaklarda sunan, 1879’dan bu yana orijinal tarifiyle hazırlanan taze ev birasının tadını çıkarabileceğiniz bir restoran olmasının çok daha ötesinde… Caru’ cu bere, aynı zamanda dinamik bir Avrupa başkentinin kalbinin attığı bir etkinlik mekanı. Örneğin öğle yemeğinize farklı kültürlerin müziklerini sunan bir orkestra eşlik edebilir; akşam yemeği saatlerinde ise bir köşeden aniden çıkıveren yetenekli dansçılar, geleneksel kıyafetleriyle size unutulmaz bir gösteri sunabilir. Üstüne üstlük bütün bunların vitrayları, mozaikleri ve oymalı panelleriyle zengin bir şekilde dekore edilen Neo-gotik tarzdaki sembol bir binada olup bittiğini düşünün. Caru’ cu bere, bütün bunları size bir yemek zamanı kadar kısa bir süre içinde sunmayı vadediyor.

Biraz eskilere uzanıp Caru’ cu bere’nin nasıl şehrin önemli bir sembolü ve aynı zamanda bir turist atraksiyonu haline geldiğine bakalım. Mekan her ne kadar Bükreş’in bir sembolü olsa da, Caru’nun kurucuları dağların ardından, Transilvanya bölgesinden şehre geldiler. Restoran ilk olarak 1879’da, Calea Victoriei yani Zafer Bulvarında, Transilvanyalı Ion Cabasanu tarafından açılan “La Carul cu Bere” adı altında bir birahane olarak hizmet veriyordu. “Bira vagonu” isminin kökeni de tam burada açıklık kazanıyor; bira bu birahaneye atlı vagonlarla getiriliyordu. Kısa zamanda Transilvanya’dan gelip Cabasanu’ya katılan akrabaları bira yapımında uzmanlaşarak tüm şehre adlarını duyurdular. Aralarından biri, Nicolae Mircea, işletmeyi Old Town yani Eski Şehir bölgesine taşıma kararı aldı ve 1899 yılında Caru’nun bugünkü görkemli binasının inşaatını başlattı. Binanın mimarı Zigfried Kofsinsky o kadar iyi bir iş çıkardı ki, Nicoale Mircea, Romanya Kralı I. Carol tarafından tam iki kez onurlandırıldı. Bugün bu bina, mimari bir eser ve tarihi bir anıt olarak kabul ediliyor.

Kuruluşunu takip eden yıllarda ihtişamını ve popülaritesini sürdüren Caru’nun yakın geçmişi ise tehditler ve zorluklarla dolu. En kötü dönemini 1948’de yaşayan işletme, komünist rejimin herhangi bir bildirimde bulunmadan restoranı devralmasıyla, kapanma durumuyla karşı karşıya kaldı. 1999 yılında, Nicolae Mircea’nın yeğenlerinin mekanı devralmasına kadar kapalı kalan işletmenin toparlanma süreci de haliyle uzun oldu. İşletmenin yeniden açılışı, şehrin komünist yönetimin bıraktığı izleri silmeye başlaması açısından da önemliydi.

Günümüzde turistler kadar Bükreş’in yerlileriyle de dolup taşan binayı ilk gördüğünüz anda sizi zarif Gotik detaylarla dekore edilmiş asimetrik bir cephe karşılıyor. Kapıdan adımınızı attığınızda, 1900’lü yılların sanat anlayışıyla ve yine gotik ögelerle dekore edilmiş ahşap mobilyalar göze çarpıyor. Wilhelm ve Friederich Hugo gibi dönemin önemli sanatçıları tarafından boyanan duvarlara hayran kaldıktan sonra rengarenk seramik karolarla kaplı zemini fark edebilirsiniz. Zeminde ayrıca kurucu Mircea’nın mottosu olarak kabul edilen şu söz yazılı: “Çalışma, sabır, enerji, dürüstlük ve inançla ve Tanrı’nın yardımıyla her şey hayata geçer.” 

Klasik restoran müziklerinden sıkıldıysanız bir de Caru’ cu bere’ye uğrayın! Öğle yemeği saatlerinde canlı orkestra müziği sunan işletme, akşam yemeklerinde ise folk müzikleri eşliğinde geleneksel kıyafetli dansçıların gösterilerine ev sahipliği yapıyor. Bu özelliğiyle Caru’ cu bere, Rumen mutfağının leziz yemeklerini tadarken folk kültürünü yaşamak isteyen turistlerin şehirdeki favori mekanlarından biri olarak görülüyor. Restoran yalnızca geleneksel dans gösterilerine ev sahipliği yapmıyor; haftanın belirli günlerinde rengarenk kostümleriyle tüm dünyadan farklı danslar sergileyen yetenekli dansçıları da ağırlıyor. Eğlence programına işletmenin web sitesi üzerinden erişebilirsiniz. 

Bu muhteşem binada etkinlik düzenlemek isteyenler için pek çok özel seçenek var. Düğünler, doğum günleri veya iş yemekleri için eşsiz bir ortam sunan Caru’ cu bere, aynı zamanda tüm organizasyonu üstlenerek sizi büyük bir yükten de kurtarıyor.

Kurucularının Bükreş’e benzersiz bir hediyesi olan Caru’ cu bere’nin kimliğinin temelinde 130 yılı aşkın bir geçmiş yatıyor. Olur da yolunuz Romanya’ya düşerse, “Eski Bükreş’in ruhunu ölümsüz tutan mekan” olarak anılan Caru’ya uğrayıp bu ruhu yaşamadan geçmeyin.

“İşler değişebilir, insanlar gelip gidebilir, alışkanlıklar dönüşebilir, ama dedikleri gibi, her şehrin kendine ait bir ruhu vardır. Bükreş’in ruhu her zamankinden daha canlı. Bu ruhu istediğiniz yerde arayabilirsiniz, ancak hiçbir yerde Caru’ cu bere’den daha somut haline rastlayamazsınız.”

Kapak Fotoğrafı: carucubere.ro

İlginizi çekebilir: Eliçe Kılıç’tan Romanya Rehberi