Çilingir Sofrası, film ekibinin katılımı ve 41. İstanbul Film Festivali kapsamında, tarihi Atlas Sineması’nda 16 Nisan Cumartesi akşamı prömiyerini yaptı. Ali Kemal Güven’in yazıp yönettiği, başrolde Ahmet Rıfat Şungar ve Barış Gönenen’i gördüğümüz uzun metrajlı bu film, aynı zamanda Ulusal Yarışma’da yer alan 12 adaydan da biri.

c-s-10-1-e1649261652549
Çilingir Sofrası | Fotoğraf: filmhafizasi.com

Çilingir Sofrası, günümüzde Beyoğlu’nda bir meyhanede geçiyor. Lise yıllarından beri görüşmeyen iki eski dostun yeniden bir araya gelerek geçmişi anması ve bugünü sorgulamasına şahit oluyoruz. Emir Can kendi olarak kalabilmiş, başkalarının düşüncelerini çok da önemsemeyen cesur biri, evli ve bir çocuk babası Yusuf Efe ise toplumun doğru sandığı normlarda kalmaya çalışan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. İkilinin sohbetleri derinleştikçe, şu an yaşadıklarından başka bir hikâyelerinin de olabileceğini fark ediyorlar.

c-s-4-1-e1649261710303
Çilingir Sofrası | Fotoğraf: filmhafizasi.com

Filmde oyunculuk, diyaloglar ve sahneler öyle etkileyiciydi ki, çoğunlukla aynı iki karakter üzerinden ve aynı mekanda ilerleyen bu film beni gerçekten de içine aldı. Hatta çilingir sofrasının kokusu adeta burnumdaydı diyebilirim. Söylenenler kadar söylenmeyenleri de karakterlerin bakışlarından ve mimiklerinden yoğun bir şekilde hissettim. Ek olarak müzik seçimini çok etkili buldum, hangi sahnede hangi müziğin gireceği üzerine oldukça kafa yorulduğu belli oluyor. Dahası işlenen konuyla ilgili ilk defa bu kadar güçlü empati kurabildiğimi fark ettim.

Prömiyeri İstiklal Caddesi üzerindeki tarihi Atlas Pasaj’ında yer alan Atlas Sineması’nın büyüleyici dokusu eşliğinde izlemek ayrı bir keyif verdi. Gösterimin sonunda güçlü alkışlar eşliğinde tüm film ekibi sahneye çıkarak kendini tanıttı ve izleyenlerin sorularını yanıtladı. Bu sayede filmin arka planını da bir nebze daha iyi tanıma fırsatı bulduğumdan dolayı kendimi şanslı hissediyorum.

Film esnasında karakterlere karşı bu kadar güçlü empati kurabilmişken, aklıma sık sık endüstrileşmeyle birlikte her alanda sömürülen ama sesini duyuramayan hayvanlar geldi. Belki bakarsınız bundan yıllar sonra hayvanlarla da empati kurabileceğimiz, onların yaşam hakkına dair bizde farkındalık yaratacak, “toplum normlarını” temelden sarsacak filmleri de bu festivallerde izliyor oluruz.

Kapak Fotoğrafı: filmhafizasi.com

İlginizi çekebilir: Emre Eminoğlu’ndan 41. İstanbul Film Festivali Önerileri