Çok üretken, çok eğlenceli, gezmeyi, yemeyi, anlatmayı, hayvanları çok seven bir konuğum var bu gün theMagger’da. Okudukça, tanıdıkça ilham alacağınıza eminim… Clean Kitchen Journal yani Melisa Ata ile sohbete hemen başlayalım mı?

Merhaba Melisa, röportaj teklifimi kabul ettiğin için çok mutluyum, çok teşekkür ederim. Seni yakından tanıyabilir miyiz? Aslında hem seni hem Clean Kitchen Journal Instagram hesabını?

Merhaba, ben teşekkür ederim teklifin için! Ben Melisa Ata, 29 yaşındayım. Ankara’da yaşıyorum ve avukatım. Önce TED Ankara Koleji’nden, daha sonra Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Hollanda, Tilburg Üniversitesi’nde Jean Monnet bursiyeri olarak uluslararası işletme hukuku alanında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Kısa bir süre İstanbul’da bir ofiste çalıştıktan sonra, hayatımın %98’ini iş yerinde geçirmek istemediğime karar verdim ve Ankara’ya dönüş yapıp, kendi zamanlamama uygun çalışabileceğim, kendi ofisimi kurdum.

Şimdi günlerim, tek başına ofis ve eve dönüp bayılma döngüsü yerine daha dengeli, kendime ayırdığım yürüyüş, okuma, meditasyon zamanlarıyla, mutfak ve çekim seanslarını da içeren, daha rahat seyahat edebildiğim, anlık planlar yapabildiğim, bilgisayarımı alıp istediğim yerden çalışmaya devam edebildiğim, daha mekanikleşmemiş ve insancıl bir halde geçiyor.

Clean Kitchen Journal ise benim oyun alanım. Bu hesabı Hollanda’da, vaktimin biraz bol olduğu, ilk defa düzenli olarak mutfağa girmeye başladığım ve aslında yeme bozukluğuyla mücadele ettiğim bir dönemde, öğünlerimi, tariflerimi paylaşmak için, belki de sadece bana bir günlük olsun diye düşünerek açtım. Clean Kitchen Journal, bir süre uyku moduna girdi, sonra yeniden canlandı ve pandeminin en karanlık döneminde hepimizin günün tamamını evde, kayda değer bir kısmını da mutfakta geçirdiği günlerde altın çağını yaşadı.

Başlarda “ketojenik tarifler!, sıfır karbonhidrat!, düşük kalori!” mottosuyla paylaştığım tarifler, zamanla, ben yiyeceklerle daha sağlıklı bir ilişki kurdukça, kısıtlama ve iyi-kötü yiyecek etiketlerinden kurtuldu, çeşitlendi ve Clean Kitchen Journal biraz daha “diyet” ya da “çok sağlıklı besleniyoruz” odağından, keyifli yemek, tatlı yaşam odağında, tariflerimi, restoran keşiflerimi, seyahatlerimi, terapi kıvamındaki egzersizlerimi paylaştığım bir hesap halini aldı.  

Ben tariflerini çok beğeniyorum ve sık sık reçetelerini uyguluyorum. Son favorim kremalı havuçlu kek ve klasik margarita. Nasıl doğuyor bu tarifler, hangi süreçlerden geçiyor onları yazman, bizimle paylaşman?

Çok çok sevindim! Benim için bu hesabın en güzel yanı, bana keyif veren yemekleri, sofraları, deneyimleri kendi küçük çevrem dışında da birileriyle paylaşabiliyor olmak. Havuçlu kek ve margarita benim de son zaman favorilerimden.

Clean Kitchen Journal, aslında çok organik ilerleyen bir Instagram hesabı. Tabii pandemi döneminde her gün, “bugün ne yapsam?” diyerek uyanıyordum ama hayatın biraz daha normal düzene döndüğü, benim de yeniden ofis hayatı ve dış dünyaya döndüğüm şu günlerde, bir tarifin doğuşu aslında benim canımın bir şey çekmesiyle, ya da yemek ve içmek istediğim bir şeyin iyisini, güzelini ya da hayal ettiğim şeklini dışarıda bulamamamla başlıyor. Yani, hadi şöyle bir şey yapayım ve ilgi çeksin diye değil, gerçekten ben o hafta ne yediysem, kendim için, evdekiler için ne yaptıysam hesabımda da onu görüyoruz. Bu nedenle de, kendimi tümüyle bir tarif üreticisi olarak tanımlamıyorum.

Tariflerin bir kısmını, tamamen meditatif bir ruh halinde mutfağa girip, sıfırdan, içgüdülerimle evdeki malzemeleri bir araya getirerek, hadi bir de bunu ekleyeyim, ay şu da ne yakışır buna diyerek oluşturuyorum. Başta korkunç şeyler de çıkıyordu tabii ama zamanla malzemelerin nasıl çalıştığını, neyi nasıl formüle etmek gerektiğini öğrendim.

Bunun dışında, Pinterest benim için güzel bir kaynak. Aklıma gelen, canımın istediği bir şeyi nasıl yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoksa, biraz ipucu için buralarda gezinmeyi seviyorum. Aynı zamanda, yaptığım bir tarifi fotoğraflarken, styling aşaması için de güzel bir ilham kaynağı oluyor burası benim için. Öte yandan çok sabit tarif ya da örneğin bulut ekmek gibi anonimleşmiş reçetelere de hesabımda zaman zaman yer veriyorum.

Tecrübelerine dayanarak, ürettiklerinden en çok beğenilen, en popüler tarifin hangisi? Kısaca theMagger okuyucularına bahsedebilirr misin?

Yaklaşık 4 yıllık Clean Kitchen Journal macerasında başta en çok ilgi çeken içerikler, dışı çikolata kaplı, içi bir tür sürprizli tariflerdi -labne dolgulu rulo kabak tarifini paylaşana kadar-. Görüntü tarafında Pinterest ilhamlı, içeriği tam az önce anlattığım gibi, evde ne varsa bir araya getirdiğim, aslında herkesin evinde her zaman bulunan malzemeleri, kolay ve biraz farklı bir pişirme yöntemiyle bir araya getirdiğim bir tarifti bunlar. Bence benim hesabım özelinde en çok ilgi çeken tarifler, çok bildik malzemelerin kolay ve biraz daha farklı işlendiği tarifler oluyor. Düz kabak yemeği yemekten sıkılınca ya da “kabak sandal” tariflerinden gına gelince -bakın, kabak detoksuna hiç girmiyorum- lezzetli ve pratik bir öğünün alternatifi genellikle çok seviliyor.

Onun dışında odun fırınında pizza! Biz pandemi dönemi aktivitelerini biraz ileri seviyeye taşıyıp, bahçeye bir odun fırını yaptık. Yaptık diyorum ama aslında babam yaptı, bayağı elleriyle sıfırdan ve yaklaşık 1-2 haftada tamamladı. Hesapta önce fırının inşasını izledik, daha sonra benim hamur denemelerimi (3-4 gün buzdolabında soğuk fermantasyon yöntemiyle mis gibi mayalanan, kocaman kabarcıklarla nefes aldığını gösteren nefis bir hamurdan bahsediyorum) ve o fırından çıkan nefis pizzaları gördük! Bahçemizdeki söğüt ağacının altına kurduğumuz uzun sofra etrafında toplanmak, pizzaları aile, arkadaşlar, komşularla beraber hazırlayıp beraber pişirmek, elden ele dolanan o pizza tabağının saniyeler içinde ortadan kaybolduğunu ve gözlerin yeni pizzaları aradığını görmek nefis bir deneyimdi. Bu sıfırdan üretilen keyif anları da Instagram’da en çok ilgi toplayan içerik türü oldu.

Mutfakta denemek istediklerin bir yanda iş hayatı bir diğer yanda. Peki yemek yemenin, arkadaşlarını aileni ağırlamanın hayatında nasıl bir yeri var?

Hafta içi yaşamak için yiyorum, hafta sonu yemek için yaşıyorum diyebilirim! İş hayatı ve haftanın koşuşturması içinde benim için önemli olan, hafta boyu beni zinde tutacak, çok kafa yormamı gerektirmeyecek, hızlıca hazırlanan besleyici öğünler oluşturmak. Bunun için de genellikle hafta sonundan biraz fırınlanmış sebze, belki bir çorba, biraz haşlanmış baklagil, belki bir tatlı atıştırmalık hazırlayıp dolapta kombinlenmek üzere hazır tutmayı seviyorum.

Hafta sonu ise biraz daha festival havasında geçiyor. Bolca zeytinyağlı meze, salatalar ve güzel bir balıklı sofra; bol şaraplı, dopdolu peynir tabaklı, fırından çıtır pizzalı, kapanışta güzel bir tiramisulu bir İtalyan günü ya da tacolu, guacamoleli, margaritalı bir Meksika akşamı…

Yaptığım yemeklerin ya da kurduğumuz sofranın sevdiklerimin yüzünde yarattığı gülümseme ve aralıksız gelen “WOW”  efektlerine bayılıyorum, benim için inanılmaz bir haz kaynağı bu.

Bir yandan da aslında programa dahil olan kim varsa, onları da mutfağa sokup, hep beraber bir şeyler hazırlamaya, hazırlık sürecini de birlikte yapılan keyifli bir aktiviteye çevirmeye, hep birlikte yaptıklarımızın tadını yine birlikte çıkarmaya, o sırada kurulan sohbete, oluşan enerjiye bayılıyorum. Hatta sanırım tam bu birlikte hazırlık kısmını, yeme kısmından biraz daha çok seviyorum.  

Harika tarifler vermekle kalmıyorsun ara ara Ankara’da workshoplar da düzenliyorsun Soul Kitchen Hub’da. Workshoplardan biraz söz eder misin bize?

Evet, bu yıl içerisinde Soul Kitchen Hub ile güzel bir işbirliği yaparak, Wefood’un sağladığı ürün desteğiyle workshoplara başladık.

Workshop öncesinde tüm tarifleri, malzemelerin gramajlarıyla birlikte yeniden deneyip, herkese güzel malzeme kitleri hazırlıyorum. Soul Kitchen’dan Nazlı, her katılımcı için tarif kartlarını hazırlıyor. 6-8 kişilik gruplar halinde bir araya geliyoruz ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığımız, sonunda nefis lezzetler çıkarıp, birlikte tattığımız güzel birkaç saat geçiriyoruz.

Workshopların enerjisine bayılıyorum, az önce söylediğim gibi, birlikte bir şeyler hazırlamak, o sırada keyifle sohbet etmek, aslında az malzeme, az zaman ve az eforla nefis lezzetler elde edebileceğimizi göstermek, katılımcıların tariflerimi deneyip elde ettikleri sonuçlara bayıldıklarını görmek çok büyük keyif.

Sanal mecralar üzerinden etkileşimde olduğum tatlı insanlarla yüz yüze bir araya gelip, birlikte vakit geçirmekten de çok ayrı keyif alıyorum, ki aslında beklenenin aksine bir miktar içe dönük ve sohbete zor başlayan biriyim ama workshop sırasında hem benim hem de katılımcılarının enerjisi bambaşka oluyor. Umuyorum ilerleyen dönemlerde de bu workshoplara devam edeceğiz.

Ankara’da sevdiğin yerlerden, mekanlardan bahseder misin? Ankara’ya ziyarete gelenler için birkaç lokal öneride bulunalım, hatta ben de eklerim yorumlarda kendi favorilerimi.

Ankara biliyorsun ki balığın ve balık mezelerinin en güzellerinin yendiği yer. Restorancılık sektörü de özellikle bu konsept etrafında oldukça gelişmiş. O yüzden Ankara’yı ziyaret edecekler için öncelikli önerilerim bu taraftan, Trilye ve Kalbur olsun. Zaten Ankara’dayım diyenler için bir öneri de bizim mahalleden; Pilaki.

Son dönem favorilerimden biri de, Horasan Sokak’taki 1arada Locanda. Spaghetti Carbonara ve kuşkonmazlı, fesleğen soslu Pizza Ucha mutlaka denenmeli. Yaz aylarında bahçenin, kış aylarında içeride yanan çıtır çıtır şöminenin keyfini çıkarabilirsiniz.

Kahvaltı için çok nadiren dışarıya çıkıyorum ama böyle bir plan varsa, kesin durağım Güniz Sokak’ta bulunan Ekşi Maya. Kruvasanları, güzel ekmekleri, nitelikli kahvaltılık ürünlerini seviyorum. Yakın zamanda denediğim Un Bakery’nin de tek tabak kahvaltılarını çok sevdim. 

Hafta sonu veya akşam iş çıkışında arkadaşlarla bira ve finger food için bir araya gelmek isteyenlere, elbette bir Ankara klasiği Kıtır’ı önerebilirim! Büklüm Sokak’taki Last Penny de bizim için bir buluşma noktası. Biraz tapas, güzel bir humus tabağı, patatas bravas ve yanında dev Bavarya biralarıyla güzel bir sohbet mekanı. Kokteyl için ise Amelie’s Garden, ilerleyen saatlerde de Siyah Beyaz değerlendirilebilir. Siyah Beyaz’da güzel margarita yapıyorlar bu arada, bilin isterim…

Son sorum, Melisa’nın ve Clean Kitchen Journal’ın gelecek planlarında ne var? Yakında seninle buluşabileceğimiz farklı mecralar olacak mı?

İşte bu cevabı olmayan bir soru! Ben de, Clean Kitchen Journal da hayatı biraz daha plansız, akışta yaşıyoruz. Instagram hesabım için de yola “ben influencer olayım” ya da “bu çok takipçili bir hesap olsun” diyerek çıkmamıştım, biraz yol beni buraya getirdi, yavaş yavaş öğrenerek ve gelişerek.

Bazı hayallerim var tabii, belki bir gün ailem veya arkadaşlarımla kurduğum sofraları ya da keyif anlarını başkalarıyla da paylaşmak, başka alanlarda da buluşmak isterim. Ama bir cesaret girişir miyim buna, nasıl bir alan veya mecrada, nerede ve hangi konseptte olur, bunları zaman ve akışa bırakmayı tercih ediyorum. Zihnimden geçen seçenekler çok çeşitli şu sıra. Bu nedenle tam içime sinecek bir görsellemenin oluşmasını, biraz da uygun koşulların gelişmesini bekliyorum sanırım.   

Ben Melisa’yla tanıştığım için çok mutlu oldum! Ankara’da olanlarla yeni bir Clean Kitchen Journal workshopunda Soul Kitchen Hub’da buluşmak üzere!

Kapak Fotoğrafı: Instagram @cleankitchenjournal

İlginizi çekebilir: Nesliay Ocakküçük’ten Manolya Sağışman Ruso ile Sezgisel Beslenme