Kendimi kışın soğuğundan, yazın sıcağından, şehrin kaosundan, ev halinin durağanlığından kurtarıp tarihin dibine, bilimin çeşitliliğine ve sanatın nahifliğine atabileceğim yegane yer; en yakınımdaki müzedir. Yurt içinde veya yurt dışında, sokağımın köşesinde -ah ne harika olurdu- veya uzak bir semtte, hiç gitmediğim, bir kez gittiğim veya bir kaç kez gittiğim dünyanın dört bir yanından müzeler…

Louvre Müzesi, Abu Dhabi
Louvre Müzesi, Abu Dhabi | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Dünyanın Dört Bir Yanından Müzeler

Beğendiğim, beğenmediğim, vasat bulduğum, pahalı bulduğum, ücretsiz olmasına şaşırdığım, dev sergileri ve sıra dışı eserleriyle büyülendiğim, elim boş çıktığım, elim dolu çıktığım –bakmadan geçemediğim sanat dolu müze dükkanları– , çıkmak istemediğim, uzun uzun vakit geçirdiğim, gözlerim dolu dolu kapıya koştuğum müzeler…

Sırf kendi keyfim için değil; sanatı, bilimi, tarihi ve dahasını insanla, bizimle, benimle buluşturmak için çalışan insanların verdiği emeklerine karşılık olarak da her daim yolumu düşürdüğüm yerlerdir müzeler…

Paris’te değil belki ama Abu Dhabi’de Louvre Müzesi‘nden , Washington‘da tarihin ilk uçağını sergileyen Ulusal Hava ve Uzay Müzesi‘ne, New York‘ta dev dinozor fosillerinin bulunduğu doğa tarihi müzesinden, Seul‘de bir sanat müzesine ve hatta Vietnam’da artık tarihi eser olarak yoluna devam eden ulusal postanesine uğrayan, sindire sindire gezerken o kültürün havasını soluyan bir yazı bu. Gelin birlikte gezelim!

Abu Dhabi’de Bir Paris Esintisi: Louvre Müzesi Konum

Sfenks Heykeli
Sfenks Heykeli | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Müzenin mimarisini gördüğümde bol naneli bir şeker yiyormuş gibi hissettim. Sanki içimde rüzgarlar esti. Evet, bu duyguyu başka türlü anlatamazdım. Müzenin renklerinin ve tasarımının insanın içini ferahlattığını söyleyebilirim. Jean Nouvel’ın mimarı olduğu Louvre Müzesi’nde, 600 adet kendine has parça sergileniyor. Bunların içinden tarihi MÖ 6. yüzyıla dayanan Sfenks Heykeli‘yse en görkemli eser. Farklı dinlerin sembolleri ve heykellerinin yan yana sergileniyor olması da güzel bir ayrıntı. İşte İznik Çinisi ile yurt dışında ikinci karşılaşmam! Louvre‘un sergi salonunda kendi coğrafyamdan birkaç esere rastlamak beni heyecanlandırıyor.

Meryem Heykeli ve Kuran
Meryem Heykeli ve Kuran | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz 

Müzeyi gezerken müzenin interneti ile paylaşım yapmanız mümkün. Ben önce güzelce gezer, ardından paylaşırım diyorsanız; çok keyifli bir restoran da mevcut. Genelde müzenin içerisinde gördüklerimi ve öğrendiklerimi not almak ve sindirmek için müzelerin cafe kısmında bolca vakit geçiririm. Siz de öyleyseniz turkuaz bir suya bakan bu restoranda şimdiden afiyet olsun! 

Cape Town’da Bir Sanat Müzesi: Zeitz MOCAA Konum

Zeitz MOCAA
Zeitz MOCAA | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz 

Capetown’un en turistik ve kolay ulaşılabilir yeri Waterfront Bölgesi. Buranın tadını çıkarmak bir yana dursun çok da uzaklaşmadan gidebileceğiniz, sanırım 8 katlı bir müze; Zeitz MOCAA. Binaya girdiğinizde öncelikle mimarisinden etkilenmeniz mümkün. Benim ilk ziyaretimde dev bir yırtıcı kuş fosili asılıydı, ikinci kez gittiğimdeyse bir uçak modeli vardı. Müzenin her katında ayrı bir sergi salonu bulunuyor ve bu salonlar bölümlere ayrılmış durumda. Capetown’daki sanat müzesinin en sevdiğim yanıysa müziği bir çok eserde kullanmayı tercih etmeleri. Dijital görseller ve ona eşlik eden ses kayıtları serginin verimini arttırıyor ve sanatın birkaç boyutunu deneyimlemiş gibi hissediyorsunuz. En üst katında liman ve deniz manzaralı bir restoran, en alt katında tüm eserlerle ilgili dizayn edilmiş hediyelik eşyalarla dolu güzel bir dükkan bulunuyor. 

Zeitz MOCAA
Zeitz MOCAA | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Stellenbosch Yolunda Bir Bonus: Araba Müzesi Konum

Araba Müzesi
Araba Müzesi | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Eşimle şarap bağlarının peşine düştüğümüz bir gün Capetown’dan Stellenbosch‘a giderken, yol kenarında bir araba mezarlığı gördük. Evet, aslında bir müze değil araba mezarlığı demek daha doğru olur zira arabaların yarısı küflerden ötürü kahverengiydi. İçeri girdiğimizde araba mezarlığı da değil araba tamircisi gibi görünen bir mekan olduğunu anladık. Ama girişte “Car Museum” yazıyordu. O nedenle kendisini bu güzel listeye katmakta bir sakınca görmedim. Araba modellerinden pek anlamamakla birlikte yıl ve model skalasının geniş olduğunu fark ettim. Ama dediğim gibi modellerinden, özelliklerinden anlamadığım için bilen bir gözle gezemedim burayı. Hatta bana göre biraz melankolik bir müzeydi; yaşanmışlıklar, hatıralar ağır basıyordu.

Araba Müzesi
Araba Müzesi | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

1952 model bir Chevrolet’in camından içeri bakarken düşünmeye başladım; kim bilir sahibi kimdi, sevgilisini mi gezdirdi yan koltukta, kolunu cama dayayıp sigarasını mı içti, hangi müziği dinliyordu kim bilir, neden sattı arabayı, kaça sattı? Böylesine düşünmeye devam ederken bendeki melankolikliğin arabalardan değil, şarap tadımından olduğunu fark ettim. Rengine ve modeline bayıldığımız arabalarla çeşitli komik ve cool pozlar çekerek Capetown’a doğru dönüş yolumuza geçtik. 

Bilimin ve Tarihin Derinlikleri: Smithsonian Ulusal Hava ve Uzay Müzesi   Konum

Smithsonian Ulusal Hava ve Uzay Müzesi
Smithsonian Ulusal Hava ve Uzay Müzesi | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Beyaz Saray’a da çok yakın olan Smithsonian Ulusal Hava ve Uzay Müzesi‘ne girer girmez başınızı havalara kaldırmaya başlıyorsunuz çünkü tavanda küçüklü büyüklü uçaklar asılı. Ayrıca bu müzede Wright Kardeşler’in tasarladığı ilk insanlı uçağı – 1903 Wright Flyer – görmeniz de mümkün. Müzenin “hava” kısmından çok “uzay” kısmı daha çok ilgimi çekti diyebilirim. Neil Armstrong’un ve Buzz Aldrin’in aya ayak bastığı Apollo 11 Ay Projesi’nde giydikleri basınçlı uçuş giysileri de yine burada sergileniyor.

Astronot Buzz Aldrin'in Basınçlı Uçuş Giysisi, Apollo 11
Astronot Buzz Aldrin’in Basınçlı Uçuş Giysisi, Apollo 11 | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Dev bir ay modülü müzenin en ihtişamlı parçalarından ve görsel olarak konulmuş eski bir televizyon ekranında devamlı olarak başkan Kennedy’nin konuya dair ünlü demeci – aya iniş projesini kongre ile paylaştığı an – gösteriliyor.

Başkan Kennedy'nin Ünlü Demeci
Başkan Kennedy’nin Ünlü Demeci  | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Dünya Gözüyle(!) T. Rex ‘i Gördüğüm Yer: Amerika Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Konum

Amerika Ulusal Doğa Tarihi Müzesi
Amerika Ulusal Doğa Tarihi Müzesi | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Çok kısa bir süre için New York’ta olduğum bir gün Central Park’ta çimlere yayılmaktan vazgeçip kendimi Doğa Tarihi Müzesi ‘ne attım. En başından söylemeliyim ki burası için bir gün yeterli değil, yarım gün hiç değil! Yarım günden fazlasını harcamış olsam da büyük bir kısmı koşturarak geçmiş olabilir. Üniversiteyi okurken merakla dinlediğim konulardan biri evrimdi ve bu müzede görselleri, grafikleri, hikayeleri, kaynakları, makaleleri, şempanze ve insansı modelleriyle evrim bölümü dopdoluydu. Büyük ihtimalle zamanımın çoğunu burada geçirdim.

Amerika Ulusal Doğa Tarihi Müzesi
Amerika Ulusal Doğa Tarihi Müzesi | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Söylemeden geçtim ama müzenin girişinde, yani bilet için sıraya girilen bölümde dev bir fosil sizi bekliyor; Latince’deki ikili ismi Patagotitan mayorum olan Titanozor, yaklaşık 40 metre boyunda fosiliyle girişte sergileniyor. Ki içeride de başlıkta müjdeyi verdiğim gibi dev bir T. Rex fosili bulunuyor. Ayrıca ne yazık ki zamanımızda türü tükenmiş olan mamutun da fosilini burada görebiliyorsunuz. Müzenin dev parçalarından bir diğeri neyse ki varlığını sürdürebilen ve dünyanın gelmiş geçmiş (dinozorlar dahil) en büyük hayvanı olan mavi balina modeli. Bu modele dair her şey bir belgesel konusu; nasıl yapıldı, ne zaman yapıldı, ne kadar zamanda bir temizleniyor, kim temizliyor, kaç gün sürüyor… Müze tam olarak adının hakkını veriyor; evrim, hayvanlar, insanların kültürel çeşitliliği, antropolojik veriler, arkeolojik kalıntılar, din tarihi ve çeşitliliği ile ilgili tarihimize ışık tutan ne varsa burada görebilirsiniz.  

Hayden Planetaryum   Konum

Doğa tarihi müzesi birkaç bölümden oluşuyor. Gitmek istediğiniz bölümleri en baştan söyleyerek biletinizin ücretini ona göre ödüyorsunuz. Benim ilgimi çeken bölüm Hayden Planetaryum’du. Hayden Planetaryum’un uzay şovunda benim gittiğim dönemde Neil deGrasse Tyson’ın sesinden Dark Universe gösteriliyordu. Salonun tavanı tamamen sinema ekranı şeklinde dizayn edilmişti ve koltuklar hafif yatık bir şekilde tavana bakıyordu. Gösterim başladığında üzerimize yıldızlar aktı; çok boyutlu bir deneyimdi verilmek istenen. Bir uzay mekiği içinde gibiydik ve yıldızların arasında yol alıyorduk. Bazı gezegenlerin yanlarından geçerken onların dönüş hızına kapıldığımız için koltuklarımız titriyordu. Mekiğin hızını, yıldızların dokusunu, uzay boşluğunun hazzını hissetmek harika bir deneyimdi; sağ ol evren!

Kore’de Sanatın İzi: Arario Müzesi   Konum

Andy Warhol Portresi
Andy Warhol Portresi | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Kahvesi güzel olan bir müze benden ekstra puanı kapıyor ki Arario‘da bu kahveyi içmelik keyifli de bir bahçe var. Sıcak mevsimde müzeye kadar yürüyünce önce bir cold brew kahvemizi alıp bahçede soluklanıyoruz ablamla. Geldiğimiz yer pek popüler bir yer gibi görünmüyor fakat sanatın izini sürmek bazen yeni yerler keşfetmeyi gerektiriyor.

Arario Müzesi Sergisinden
Arario Müzesi Sergisinden | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Burası da katlı bir bina ve her katta bir sergi salonu bulunuyor. Müzede gördüğümüz eserler sıradanlıktan uzak, aklımıza soru işareti düşürecek tarzda, güçlü ve bazen vurucu parçalar içeriyor. Örneğin konserve kutusu içine dizilmiş insanlar; ancak yakından bakılınca görülebilen, ilk başta gayri ihtiyari konservenin içine dizilmiş balıklar olduğunu düşündüğünüz, yakından bakınca onların yan yana yatmış insanlar olduğunu fark ettiğimiz parçalar… Daha vurucu eserleri burada paylaşıp keyif kaçırmaya niyetim yok fakat görülmeye değer şeyler sunuyor Arario. Bu güçlü ve sıra dışı, sorgulayan duruşu ile beğenimi  kazandığını söylemeliyim. 

Bir İnsanlık Dramı: Vietnam Savaş Müzesi  Konum

Vietnam Savaşı
Vietnam Savaşı | Fotoğraf: Eddie Adams, 1968

Benim için gezmesi en zor olan müze Vietnam Savaş Müzesi’ydi. Vakti zamanında yaşanan insanlık dramını gözler önüne seren, üstünden yıllar da geçse gerçeğin zorluğunu buz gibi hissettiğiniz, belki de benim gibi özellikle en son katına dayanamayacağınız bir müze. Çoğunluğu fotoğraf olmakla birlikte Amerika’nın Vietnamlılar üzerinde kullandığı “agent orange” maddesinin etkilerini görebileceğiniz fotoğraftan daha ileri bir düzeyde sergilenen parçalar var ki ben pek bakamadım. Son kata gelmek bile zorken, 4. katta karşılaştığınız bazı görüntüler bana olduğu gibi sizin de gözlerinizi yaşlarla doldurabilir. Yine savaşı bitiren kare olarak da bilinen Eddie Adams’ın 1969’da Pulitzer kazandığı fotoğraf da burada sergileniyor. 

Saigon Tarihi Postanesi
Saigon Tarihi Postanesi | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Hazır Vietnam’dayken müze tadında bir önerim daha var: Saigon Tarihi Postanesi. Karşısında Notre Dome Kilisesi olan, 19. yüzyılda inşa edilmiş postane günümüzde hala kullanılıyor. İçini gezdikten sonra kendinize veya bir sevdiğinize posta kartı yollayıp tarihin bir parçası olabilirsiniz. 

Memleketimden Bir Müze: Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi Konum

Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi
Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi | Fotoğraf: Deniz Tapkan Cengiz

Belki de en çok bağ kurabileceğimiz müze olan Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi ile yazımı bitiriyorum. Tüm gün Gelibolu Yarımadası’nda tarihi bir tur yaparken uğradığımız duraklardan biri Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’ydi. Bu müzede; Anzaklar’ın savaşa nasıl çağrıldığını görebileceğiniz sinema afişi gibi hazırlanmış görseller, siperleri ve cepheleri gösteren maketler, Gelibolu Yarımadası’ndan toplanmış binlerce mermi, savaş cephelerini gösteren haritalar, farklı uyrukların askerleri (model), üniformaları ve benzeri parçalar sergileniyor. İçinizde garip bir doluluk hissiyatı ile gezeceğiniz, evinize dönüş yolunda kendinizi sorgulayacağınız – insan mı toprak mı? – daha doğrusu sizde bu hissiyatı yaratacak  tarihimizin ağır yükünü taşıyan bir müze…

Kime ait olduğunu hatırlamadığım ama sıkça kullandığım; “Hayatı anlamaya çalışmak abesle iştigaldir, hayatı biriktirmek lazım.” düşüncesiyle hareket edip gidip gezdiğim, kültürünü anlamaya çalıştığım yerlerden fotoğraf arşivimle dönüyorum. Hayatı biriktirmek kişisel bir müzeye dönüşebiliyor yıllar geçtikçe. Ve yaş aldıkça gittiğim müzelerde kendimle karşılaşıyorum; kendi önyargılarımla, duvarlarımla, tabularımla… Hepsini tek tek yıkıyorum gördüklerimle. İşte bu yüzden güzeldir müze gezmek. 

Kapak fotoğrafı: Deniz Tapkan Cengiz

İlginizi çekebilir: ArtsyMagger’dan Avrupa Müzeleri