İstanbullu sinemaseverlerin uzun zamandır merakla beklediği !f 2013 nihayet programını açıkladı! Her geçen yıl çıtayı biraz daha yükselten !f, bu yıl da dünya festivallerinin gözdelerini İstanbul salonlarıyla buluşturuyor. Biletler çoktan satışa çıktı. Ancak henüz programını yapamayanlar için işte Tolga’nın !f İstanbul rehberi!

Bekledik, gün saydık ve sonunda kavuştuk.

Bir yıllık bekleyişten geriye bir aydan daha az bir süre kaldı sadece. 12 oldu! Tanımayan, bilmeyen kimi çevrelerce fazla uçuk, kaçık, sapık, saçma olan !f şimdi 12. yılına girdi. İstanbul’un kalbine oturan, sanat gündemini baştan aşağı değiştiren dev gibi bir sinema şöleni olmuş. Sundance ile bir olmuş, dünya için yeni bir sinemanın peşine koyulmuş, !f ² ile sınırları aşmış tüm Ortadoğu’ya toplamda 30 şehre !f heyecanını taşımış, kalpler bir olduktan sonra salonların seyran olduğunu göstermiş bizlere. Ondan bahsetmeyen gazete, sanat bülteni kalmamış 70.000 izleyicisini 12 yıl boyunca güzel bir şeylerin parçası olduğuna inandırmış. Bu da yetmeyince toplamış bavulları kalkıp Ankara’ya oradan da İzmir’e taşımış bağımsızlık ateşini. Bakıyorum da !f 12 yılda çok şey başarmış, çok şey katmış buralara. Bize de her yıl salonları, partileri, söyleşileri doldurup bu heyecana ortak olmak kalmış.

tolga!f

Program konusunda bu yıla asla toz konduramam. Her yıl çıtayı biraz daha yükselten ekip, “ertesi yıl bundan daha iyi ne olabilir”lerimizi her seferinde boşa çıkarmayı iyi beceriyor. Bu yıl totalde (üşenmedim, saydım) kısa film seçkileri ile birlikte 89 film, 3 parti, 6 da atölye çalışması ve sohbet var. İşte kolları sıvadım ve başlıyorum tek tek incelemeye…

laurence anyways

Keş!f. !f İstanbul’un gelenekselleşen ödüllü yarışma bölümünde bu yıl toplam 9 film yarılıyor. Seçecek jüriye şimdiden kolaylıklar diliyorum zira işleri çok zor. Her bir film birbirinden izlenilesi ve “keş!f”i bekliyorlar. Bu zor kararı verecek jüride bu yıl Meltem Cumbul, Richard Peña, Denis Cate, Miquel Gomes ve Marianne Slot var. 2009′dan beri de bu ödülün yanında SİYAD da destek kuvvet olarak kendi birincilerini seçiyor. Orada da bu yıl Yeşim Tabak, Çağdaş Günerbüyük ve Ceylan Özgün Özçelik üçlüsü var. Şimdiden bir isim veremem ama (ayıptır övünmesi) bundan önceki dört yılın keş!f kazananı da doğru tahmin etmiştim. Bu yıl da var kafamda dolaşan bir takım tahminler ancak filmlerin hepsini izlemek gerek, hepsini! Filmler içerisinde sesteki işçiliğiyle ses sarhoşu edecek olan Komşu Sesler / A Som Ao Redor, !f’çilerin de dediği gibi tasnifi zor gözüken aileye dair iş ilişkiler filmi Kara Göl / Black Pond de bölümde. Filmler içerisinde klasik “ölüm ve bir-şey-olur-vehayatayenidendönerim” konusunun aslında klasikliğinden öte hiç eskimeyeceğini hatırlatan Kuyruklu Yıldız / Halley, öldürme ve acımasızlığa baktığımız yeri değiştiren bu sefer de meseleye karşı sandalyeden bakarak kanıksadığımız şeyleri yeniden kıpırdatan Öldürme Eylemi / Act of Killing benim özellikle dikkatimi çeken iki film.

Bana kalırsa festivalin en gümbür gümbür gelen kısmı Galalar (Eski adıyla H!t Filmler) bölümü. Tamı tamına 24 film var, incelemesi bile gözlerimi kan çanağı yapmaya yettiği halde izlemek ne büyük bir sınav olacak! Birçoğu dünya festivallerinde övgüleri ve ödülleri silip süpürmüş yapımlar. Bu nedenle bu bölümde gösterilen filmlerin en az 1/4′ü gelecek aylarda vizyona girecektir. Olur da bu bölümde gösterilen filmler için yer bulamazsanız çok üzülmeyin sadece vizyon tarihinin gelmesi için biraz sabır dileyin o kadar. Ayrıca festival kuvvetle muhtemel bir şekilde 24-28 Şubat arasında uzatmaları oynayacak ve uzatmalarda elbette bu bölümden bir kaç film için seans açılacak. Neyse işte, bazı filmler üzerine bir-iki cümle:

Bernie’nin Suçu Ne ? / Bernie: Yönetmenin önceki işlerine bakılacak olursa keyifli ve bol gülmeli bir film olacağa benziyor

7 Pisikopat / Seven Psychopaths: Filmin fragmanı bile filme kenetlenmeme yetti. Eğlence uzaktan gel gel işareti yapıyor bana

Aşk Seansları / The Sessions: Dünyada gidilmedik festival bırakmamış sanırsam, böylesi edepsiz ilişkiler yalnızca bizim değil tüm dünyanın ilgisini çekiyor anlaşılan.

 

Hergün / Everyday: Yalnızca Michael Nyman’ı dinlemeye bile gidilebilir.

Jin :Reha Erdem’in Şarkı Söyleyen Kadınlar filmi ile birlikte vizyona girecek filmi. Dikkat ederseniz vizyona girecek dedim. Sınırlı parası olan öğrenciler, programına yer açamayan beyefendiler/ isterlerse bu filmi vizyona bırakabilirler.

holy motors

 

 

Holy Motors:Tüm dünyanın, dergilerin, festivallerin konuşup durduğu meşhur film sonunda !f ile İstanbul’da. Bu filme duyduğum merak biraz da sinema çevrelerinin konuşmalarından kaynaklanıyor. Zira kuşak olarak Carax’a yetişemedim.

Laurence Anyways : İşte benim favorim! Xavier Dolan her ne çekse (sanki yılların yönetmeni, topu topu üç filmi var) izlemekten büyük bir keyif alıyorum. Mekanı çok başarılı kullanabilen bir “genç”. Ayrıca aynı kuşaktan olduğum bir yönetmenin filmini izlerden arada tarifsiz bir bağın kurulduğunu hissediyorum. Sanki anlatılan derdin, filmin derdinin bir ucunda yönetmen diğer ucunda ise ben varmışım gibi. Xavier Dolan’da da aynı his var, her iki filminde de oldu. Kuşkusu üçüncüsünde de olacaktır.

 

Margaret: Amma da klişe ve sıkıcı!

 

Pas ve Kemik / De Rouille et dos: “Pas ve Kemik bir peri masalı olabilirdi. Tabii eğer Peygamber’in yönetmeni Jacques Audiard tarafından çekilmeseydi.”

 

Sevgiler, Marilyn / Love, Marilyn: Marilyn’in hayatı hakkında bilgi sahibi oldukça kendine çekiyor beni, sanırım bu filmle de yutmuş olacak.

 

Vazgeçmem Senden / Celeste and Jesse Forever: Hayatımdan çıkarmayı düşünmediğim insanlar için izleyeceğim. Ayrılsak da beraberiz oynayacağım hayat arkadaşlarıma …

Woody Allen : The Documentary: Ağustos 2012′de Berlin Film Festivali’nin gerçekleştirildiği sinemada gösterimdeydi. Vaktim olmadığı için girip de izleyememiştim. Kısmet !f’eymiş. Her yol !f’e çıkıyor biliyorum.

Klasikleşmiş ve yeni bölümleriyle !f 2013′ün diğer filmleri Vol.2′de…