Ne zaman kutlanacak bir şeyler olsa ya da hayatımızda oluşları kutlanmaya değer özel insanlar; aklıma gelen ilk yerlerden Firuzende! Bugüne değin beni hiç mahcup etmedi aksine mutlu etti, keyif verdi. Çünkü nereden baksam yerin, göğün yanıbaşındayım!

Konum

Firuzende
Firuzende | Fotoğraf: zomato.com

Firuzende; Galata Kulesi’nin hemen yanında Anemon Hotel’in son katında yer alıyor. Ön cephesi Galata Kulesi’ne bakıyor, hatta bir nevi kuleye asma kat çıkmışlar da balkonunu size tahsis etmişler diyebiliriz! “Göğe bakalım“ın klişeden uzak, olabildiğine gerçek olduğu anlardayız.

Firuzende
Firuzende |Işıl Göksu Edeer

Firuzende’nin arka cephesi ise Haliç manzarasını panoramik açıdan seyre açıyor. Gecesinde ışıl ışıl nereye bakacağını şaşırıyor insan, gün batımıysa yine iki cepheden de görülmeye değer…

Yanık Ülke Şarapları

Firuzende’ye girer girmez göze çarpan diğer şey ise yerli üretim şarapları. Adı, beni ilk duyduğumda biraz düşündürüp, sonra gülümsetti: Yanık Ülke şarapları…

İsim aslında Divlit Yanardağı yamaçlarından çıkageliyor; vaktinde Romalılar’ın “Katakekaume” olarak adlandırdıkları bu toprakları kasıp kavuran iki yanardağ varmış. Bu yanardağlar sönüyor, lavları kaplıyor araziyi sonrasında ise, alüvyal toprakların bağları ortaya çıkıyor. Yanık Ülke…

Bir de Urla’da katılma şansına sahip olduğum bir tadımda bahsedilmişti; şarabı lezzetli kılan bağı olduğu kadar toprağıymış. Toprağın da yıllanmışı makbulmüş mesela, alüvyal toprakta yetişen bağlarınsa yine tadıma değer şaraplara gebe olduğu söyleniyor.

Üzüm Bağları
Üzüm Bağları | Fotoğraf: yanikülke.com

Firuzende’de Tadım Notları

Menüde farklı alternatifler de var aslında; rakısı, birası, kokteyli… Ama Firuzende’nin asıl coğrafyası bana kalırsa Yanık Ülke’si. Yaz mevsimi ve hafif akşamlar için güzel mi güzel bir beyaz sek şarapları var; Chardonnay. Damağı yormuyor, hafif meyvemsi, muz aroması biraz baskın hissediliyor ama diğer meyvelerle de dengeyi bozmuyor. Bir de şarapla mesafeli olup bir şans vermek isteyenler var ise, şarap ile arasında doğacak tatlı ve seviyeli başlangıcı Merlot ile yapabilirler. Rafine denge diye buna derim, ama zaten şişesi size mutlu sonu fısıldıyor: “..bu yakut renkli şarap,  burunda vişne, çilek gibi kokuların ön planda olduğu, damakta hafif kavrulmuş lezzetler ile karabiber gibi baharat notlarının hissedildiği, dengeli ve keyifli bir şaraptır.”

Havanın güzel oluşu hatırına geçerken uğradığımız bir diğer plansız akşamın kırmızısı Öküzgözü var bir de! Öküzgözü diğer markalara oranla bir tık daha baharatlı ve yoğundu diyebilirim; ama yoğunluk size rahatsızlık vermiyor aksine damakta biraz daha kalsın da içinde ne var ne yok anlayım istiyorsunuz. Tadını aldıklarınız dilinizin ucuna geliyor ama birkaç kelimeyle de ifade etmek istemiyorsunuz. Şişenin sonundaysa hafiften bir “İstanbul kırmızısı” hissediliyor.

Firuzende’de Ne Yiyelim?

Firuze ziyaretinizde öncelikle ortaya şöyle bir peynir tabağı alabilirsiniz, galetası kuru inciri, isli peyniri gravyeri derken tabak karşınıza beklentileri aşağı yukarı karşılayabilecek bir sunumla çıkıyor. Tabii yine isli peynir avına çıktığımı ve “Peki biraz daha galeta alsak harika olmaz mı?“larımı eksik etmediğimi söylemeden geçemeyeceğim. Şu galeta ve gravyere niçin hiç doyum olmaz?

Galeta-peynir beni kurtarmaz derseniz; karides raviolinin ömrü uzatacak kadar lezzetli olduğunu söyleyebilirim. Bir de Arnavut ciğerinin de hatrı sayılır eşe dosta söylenir tadı var. Kremalı patates ve patlıcan beğendi de yan garnitürler olarak yer alıyor menüde ama ana yemekten rol çalacak kadar lezzetliler. 

Mekanın fiyat-performans kalitesi ise gayet yerinde, fiyatlar için “fahiş” demek haksızlık olur ama ortalamanın bir tık üzerinde, bu da biraz atmosferden ve konumundan kaynaklanıyor.

Firuzende ve şarap tadımı notlarımı sizlerle paylaştıktan sonra, şarap ve keyifli içim sevdalılarına İstanbul’da yer alan şaraba, tadım takvimlerine, atölyelere ilişkin birçok şeyi bulabilecekleri, iyi ki var dediğim International Wine and Spirits Academyden bahsetmeden geçmek istemedim.

17.yy şairi Nedim’in “Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâ-şâda” adlı şarkısından  çok sevdiğim bir dizeyle kadehimi  yanakta hissedilen tatlı esintiye, yaz akşamlarına kaldırıyorum: “Gülelim oynayalım kâm alalım dünyadan

Kapak Fotoğrafı: Işıl Göksu Edeer

İlginizi çekebilir: Naz Kavas’tan Tiraje Teras ve Salon Galata