Mindfulness eğitmeni Günsu Engin, pandemi döneminden önce Podcast yayını, ardından da Instagram hesabı ile hayatıma giren, sözleri ve öğretileriyle bana çok iyi gelen biri oldu. Doğu kültürünün o mistik havasını ve bilgeliğini bir apartman dairesine hapsolmuşken getirdi bana. Kendisiyle Mindfulness ve kendi yolculuğu ile ilgili merak ettiklerime dair bir röportaj yaptık. 

Günsu Engin| Fotoğraf: gunsuengin.com

Yoga, meditasyon ve farkındalık pratikleri ile nasıl tanıştın?

20 yaşımda üniversitede stresli bir öğrencilik hayatı içerisindeyken. Şiddetli bedensel ağrılar yaşıyordum. Kendim için ne yapabilirim sorusu ile başladı arayışım. Öncesinde yıllarca farkındalık ve bilgelik hakkında okur ve arkadaşlarımla uzun sohbetler ederdim. Biriktirdiğim bu entelektüel bilgeliğin hayat kaliteme, fiziksel sağlığıma ve duygusal dünyama etki etmediğini gördüğümde, bilgiyi bedene indirme arayışım başladı. Böylelikle karşıma Yoga ve meditasyon çıktı…

Sinir Bilimi, Anatomi ve Psikoloji gibi çok farklı bilimsel disiplinlerden besleniyorsun. Bugüne dek hangi eğitimleri aldın? Mentor diyebileceğin isimler kimler? Ya da rehber kitaplarını paylaşmanı istesem…

Açıkcası birikim, bir kitaptan veya bir eğitimden edinilmiyor. Eğitimler bir süre sonra birbirinin aynısı… Kitaplardaki sözler birbirinin aynısı… İnsan olmak hakkında öğrenmek için yaşam deneyimi gerekiyor. Yaşam deneyimi aceleye gelmiyor. Yaşla da ilgili değil. 60 yaşında bir çocuk da olabilirsin, 10 yaşında bir bilge de. Yaşadıklarımı süzgecimden geçirebilme ve bilgelik geliştirebilme gücüm hep vardı. Beni eğiten insanlar bir ücret karşılığı eğitim veya süpervizyon aldığım hocalar değillerdi. Öyle hocalarım da oldu ancak onların yeri farklı. Ondan tek bir başlığı öğrenmeye değil, hayatı öğrenmeye gönüllü olduğum insanlarla kurduğum derinlikli ilişkiler içerisinde acıyla ve hazla yoğruldum. Bilge ve şefkatli ilişkiler benim en güçlü mentorum oldu.

Rehber kitaplarım Bert Hellinger’in kitaplarıydı diyebilirim mesela. Bir de sadece eğitim değil terapiler, hocalar, kitaplar, hastalıklar, yıkımlar, ayrılıklar ve beraberlikler… Hepsi bana öğretmen oldu, oluyor. Bir tanesi bile olmasa şu an başka olurdum. Şimdilerde birkaç eğitimi aynı anda almaya çalışan hevesli ancak aceleci öğrencileri görüyorum. Aldığım ilk eğitimden 9 sene sonra ikinci eğitimi aldım. 9 sene boyunca ilk eğitimin bilgilerini hayatıma katmak üzerine çalıştım, sabırla… Onlarca eğitimim yok, sertifikalar umrumda değil, bunu aramıyorum. Tek bir şey bilip, bildiğini yaşamak peşindeyim.

Yoga, meditasyon ve farkındalık pratikleriyle ilk tanıştığın zamanki algın ve şimdi deneyimlediğin algılama arasındaki farklar neler?

İlk 5-6 sene ne yaptığını anlamaya çalışmakla geçiyor. 10 senede gerçek kökten bir duygusal/ruhsal dönüşüm olabiliyor. İlk yıllar “Yoga, meditasyon yapıyorum ama sanki uzay boşluğunda yapıyorum, nereden geldiğim nereye gittiğim belli değil, ayaklarım havada.” hissim vardı. Zaman içerisinde oturmaya, yerleşmeye ve köklenmeye başladı anlayışım. Bu köklenme hali bir eminlik/kesinlik hali değil, aslında niyetimin ne olduğunu idrak ettikten sonra pratiklerin araç olduğunun bilerek rahatlama hali. Pratikler hem çok önemli hem de önemsiz. Şöyle ki; arabayla bir yerden bir yere gidersiniz, araba oraya gitmeniz için önemlidir. Sonra gittiğiniz yere gitme amacınız neyse onu gerçekleştirmek için arabadan inmeniz gerekir, ve araba artık önemli değildir. Pratikler de öyle işte, takılı kalmamalı.

Fotoğraf: Conscious Design (unsplash.com)

Mindfulness pratiklerinin ana amacı senin için nedir? Salt farkındalık hali amacın kendisi midir? Yoksa iyi bir insan olmak, tüm sınırlarıyla yaşamı deneyimlemek, insan doğasını keşfetmek için temel yollardan biri midir?

Mindfulness, Dharma sistemini köken alır. Dharma’nın amacı ıstıraptan özgürleşmek ve uyanmaktır. Bundan başka bir amaç için, kişisel arzularımıza göre Mindfulness kullandığımızda fonksiyon edemiyor gibi geliyor bana. Bir baltayı ağaç kesmek yerine ekmeğe tereyağ sürmek için kullanmaya çalışmak gibi düşünün. Çok yorucu ve üstelik hayal kırıklığına uğrayacaksın, ne gerek var 🙂

Tetikte dinginlik.” tanımının çok aydınlatıcı ve değerli olduğunu düşünüyorum, meditasyonun pasif bir ”hiçbir şey düşünmeden oturmak” halinin ötesinde, kabullenişle birlikte değişimi de getirdiğini vurgulamak adına. Bu tanımı biraz açabilir misin?

Bu bana ait bir tanım değil. Ustamın meditasyon tanımı. Hem tetikte, her şeyin farkında ve geniş bir algı ile her şeyi gören keskin bir göz… Ancak gergin değil. Hem de dingin.. O farkındalığın içerisinde rahat, olanla barışık. Hem uyanık, hem de rahat. Orta yol. Ne aşırı rahat ki uykuya dalıveriyor, ne de aşırı tetikte ki gerginlik içinde… Dengede. 

MindLight çeşitili eğitimler verdiğin bir platform. Seni eğitmen olmak için motive eden şey neydi ve bir eğitmen olarak misyonun neler?

Eğitmen olmak için beni motive eden şey paylaşma tutkum. İlgimi çeken bir şeyi öğrendiğimde sünger gibi emiyorum ve hemen çevremdeki insanlara anlatmak için büyük heyecan duyuyorum. Tabi yalnızca dinlemek isteyenlere… Mindfulness veya yoga uygulayan herkes illa ki eğitmen olacak öğretecek diye bir şey yok. Hiç eğitmenlik yapmadan müthiş derinleşebilirsiniz, sizin uyanış yolunuz budur. Bazısının da aktarmaktır. Biri diğerinden üstün değil. Benim aktarım gücüm var ve hitap etmek, ifade etmek kolay geliyor, yeteneğim o yönde. Bu en büyük motivasyonum. Yoga veya Mindfulness olmasa başka bir şeyin eğitmeni olabilirdim. Son 1 senedir ise MindLight okulu altında Mindfulness eğitmenleri yetiştiriyorum. Son zamanlarda eğitmen yetiştirmek en büyük haz duyduğum şeylerden… Yani sanat eseri ortaya koymak gibi geliyor, yaratıcılığımı kullanabildiğim bir alan, öğrencilerim sanat eserlerim gibi, her biri özgün, otantik, eşsiz. 

Fotoğraf: Ashley Batz (unsplash.com)

Şifa tanımın nedir? Mindfulness pratiklerinin sana nasıl şifa getirdiğine inanıyorsun?

Ustam olarak gördüğüm, uzun yıllar birlikte çalıştığım biri demişti ki, şifa; gökteki kuşun yerdeki gölgesiyle bütünleşmesidir. Şifa ile iyileşmek farklı şeyler. Bazen bir ölüm şifa olabilir. Bazen bir ayrılık… Benim yolculuğumda şifa algımın dönüşümüydü, yani bunlar da bazı şeylerden ayrılmak, bazı şeylerin ölümünü izlemek demek.

Son olarak kökü çok uzun yıllar önceye dayanan bu geleneklerin bugünkü yaşama uyarlanmasını nasıl değerlendiriyorsun, popüler kavramlar haline gelmelerinin onların değer ya da anlam kaybetmesine sebep olduğunu düşünüyor musunuz? 

Değerler vardır ve korunurlar. Örneğin sabır, dürüstlük, saygı, sevgi… Bunlar değerdir. Hangi zamanda hangi koşullar altında nasıl zihinler tarafından yorumlansa da kendi değerleri vardır ve değerlerinden bir şey kaybetmezler. Sanki, dönemin koşullarının temas edemeyeceği ruhun bahçesinde korunurlar, etkilenmezler. Bana öyle geliyor. Eğer gerçek sevgi, gerçek sabır ile bir kez temas etmişseniz, popüler kavramlar içerisinde nasıl kullanıldıkları sizi etkilemez. Yoga ve Mindfulness’ı da böyle görüyorum. Özünün ne anlatmak istediğini biliyorum, ne amaçla ortaya çıktığını ve ne işe yarayacağını… İnsandan bağımsız ruhun meyveleri gibiler benim için.

Kapak Fotoğrafı: gunsuengin.com

İlginizi Çekebilir: Biblio Magger’dan Satır Aralarında Mindfulness