Biz insanoğlu, bu sonsuz evrendeki kısacık yaşamımızda kim bilir kaç sevinç gözyaşı, kaç kalp kırıklığı biriktiriyoruz. Hayatımızdan hatırlayamayacağımız kadar insan gelip geçiyor fakat yalnızca birkaçı yüreğimizde unutulamaz ve doldurulamaz bir yere sahip oluyor, her daim aklımızın ve kalbimizin en güzel köşesinde ağırlıyoruz onları. Eğer yaşamımız boyunca tanıdığımız ve henüz tanışmamış olduğumuz tüm insanları kocaman bir odaya koysaydık, o kadar insanın içinden gerçek aşkımızı seçebilir miydik? Peki, bize yardımcı olacak kırmızı bir iplik olduğunu söylesem? Eğer benim gibi gerçek aşkın bir kere yaşanacağına inananlardansanız, sizleri Uzak Doğu’dan bir efsaneyle tanıştırmak istiyorum: Kaderin Kırmızı İpi.

Kaderin Kırmızı İpi:
Kaderin Kırmızı İpi | Fotoğraf Kaynağı: Pinterest

Geleneksel alfabede 紅線 : hóng xiàn adıyla anılan kaderin kırmızı ipliği Çin mitolojisine dayanan bir hikaye. İnanışa göre evlilik ve ay tanrısı Yuè Xià Lao, birbirinin kaderi olan iki insanı sadece kendisinin görebileceği kırmızı bir iplikle ayak bileklerinden birbirlerine bağlarmış. Bir başka inanış olan Japon mitolojisinde ise bu kırmızı ipliğin elimizde serçe parmaklardan bağlanıyor olması. Bu hikayelerde iplerin bağlandığı yerler değişse bile değişmeyen tek bir şey var. İp uzayabilir, esneyip dolanabilir hatta düğüm bile olabilir fakat asla kopmaz. 

Kaderin Kırmızı İpliğinin Efsanesi

Günlerden bir gün, genç bir adam ay ışığının yeryüzünü aydınlattığı bir gecede  evine doğru yürümektedir. Yoldayken ay ışığının altında durmuş, elinde eski bir kitap ve kırmızı iplerle uğraşan yaşlı adamı görür. Bu adam ay ve evlilik Tanrısı Yuè Xià Lao’dır fakat genç adam bunu tabii ki bilemez. Merakına yenik düşüp adamın yanına yaklaşır, bu saatte burada ne yaptığını sorar ve elindeki kitabı göz ucuyla okumaya çalışır. Genç adam kitapta yazan hiç bir şeyi anlamadığını fark edince sinirlenir. Eğitim gördüğü halde burada yazılanları neden okuyamadığını adama sorar ve şu cevabı alır; “Bu kitap fanilerin okuyabilmesi için yazılmadı.” ardından bir tebessüm eder ve anlatmaya başlar.

48e24a8d0961c40e51770fd8f7c18a9b
Ay ve evlilik Tanrısı Yuè Xià Lao | Fotoğraf Kaynağı: Pinterest

Yaşlı adam bu kitapta yazanlara göre birbirleri için yaratılmış insanları kırmızı ipiyle asla kopmayacak bir şekilde bağladığını söyler. Zamanı geldiğinde bu iki insan birbirini elbet bulacak, zengin-fakir, güzel-çirkin veyahut aklınıza gelebilecek hiç bir farklılığa aldırmaksızın aralarındaki bu güçlü bağ ile bir araya geleceklerdir. Genç adam da bizim gibi düşünmüş olmalı ki, evlilik tanrısına gelecekteki eşinin kim olacağını sorar. Yuè Xià Lao gencin kendini takip etmesini söyler ve alt sınıftan manav bir ailenin yanına götürür. Annenin kucağında küçük bir kız vardır ve bu kızla büyüyünce evleneceğini söyler. Kibre kapılan genç, kendinden alt sınıftan biriyle evlenmeyi kabullenemez ve eğer bu kişi ortadan kalkarsa daha iyi biriyle evleneceğini düşünerek küçük kızı öldürme planlarına başlar. Günlerden bir gün tarlada çalışırken uzaktan gördüğü kızın başına taşlar fırlatarak saldırır. Genç kız kanlar içinde yere yığılırken, genç adam da korkup kaçar. 

whatsapp-image-2023-03-27-at-04-52-53
Kaderin Kırmızı İpliği Bileklikleri | Fotoğraf Kaynağı: Pinterest

Hikayenin sonu ise genç adamın okulunu bitirip evlenmeye hazır olmasıyla noktalanıyor. Yıllarca kimseyle görüşmemiş bu adam annesinden on uygun bir kız bulmasını ister. Düğün gecesi ilk defa göreceği eşinin yüzündeki örtüyü kaldırdığında ise, güzeller güzeli bir kadın görür. Yalnızca tek bir şey dikkatini çeker adamın, kadının kaşına taktığı takısı. Sorduğunda ise kadın “Ben küçükken ailem fakirdi, bir süreliğine tarlada kendi halimde çalışırken yabancının biri bana taş ile saldırdı ve kaşımda bu izi bıraktı.” cevabını verir. Takıyı ise bu izi kapatmak için takıyordur. Genç adam yıllar önce tanrı tarafından ona gösterilen küçük kızın şu anki eşi olduğunu anlayınca şok içerisinde kalır. Evlendiği güzeller güzeli kadın, bir zamanlar istemediği manavın kızından başkası değildir. 

Kaderin Kırmızı İpi | Fotoğraf: The List

Aşkı bulmak çok zor. Belki de bu yüzden çok değerli fakat üzülerek söylüyorum ki, gerçek hayatta efsanelere yer yok. Dört duvar arasında aşkın bizi bulmasını beklemektense dışarı çıkıp aşkı aramak, belki de ararken yorulmak gerek. Hem belli mi olur, kırmızı ipimizin bizi çıkardığı bu yolda hiç sanmadığımız yerlerde, şarkılarda, doğada yada bir sokak kedisinin başını okşarken aşkı buluruz.  Akışta kalıp her şeyin bir zamanı olduğuna inanmaktır belki de en güzeli. Eğer hala onunla tanışmadıysanız kırmızı ipliğinizin sizi ona ulaştırmasını dilerim. Ola ki tanıştıysanız, kaderin de gayrete aşık olduğunu unutmayın. 🙂 Yazımı burada Alman Şair Rilke‘den bir altıntı ile bitirmek istiyorum:

“Kalbinde çözülmeden kalan her şey için sabırlı ol. Soruların kendisini sevmeye çalış; kilitli odalar veya yabancı lisanlarda yazılmış kitaplar gibi. Cevapları şimdi arama. Şu anda cevaplar sana verilemez; çünkü sen henüz onlarla yaşayamazsın. Bu, her şeyi yaşama meselesidir. Şu anda soruyu yaşaman gerekiyor. Belki daha ileride, farkına bile varmadan, günün birinde kendini cevabı yaşarken bulacaksın.” 

-Rilke

Kapak Fotoğrafı: Pinterest

İlginizi çekebilir: Canan Keleş’ten Nergis Çiçeğinin Efsanesi