Özcan Alper’in Sonbahar filminden beri aynı seviyeye çıkamadığıyla ilgili bir yorum yapsam, söylenmeyeni söylemiş olmam herhalde. Bu durum bu kadar malumken, her yeni filminde beklentiyi biraz daha düşürüyordum. Ta ki Karanlık Gece ile ters köşe yapana kadar. Akıcı, ilgi çekici ve derinlikli sayılabilecek bir vicdan muhasebesi izlettiriyor bize. Berkay Ateş, Cem Yiğit Üzümoğlu, Taner Birsel ve Pınar Deniz’in başrollerinde oynadığı ve gayet iyi iş çıkardığı Karanlık Gece, konusu ve atmosferi itibarıyla yine yakın dönemde çıkan Kurak Günler’in kardeş filmi gibi sanki. İzlemek isteyenler için Netflix Türkiye filmi kataloğuna ekledi.

Karanlık Gece | Fotoğraf: tuerkischefilmtage.de

İshak, ana karakterimiz. Yaşadığı köyden trajik bir olay sonrasında ayrılmış, annesinin hastalığı sebebiyle de 7 sene sonra dönme kararı almış bir adam. Mesleği ise müzisyenlik. Geze geze farklı mekanlarda ve şehirlerde hayatını idame ettiren bu adamın içinde bir sıkıntı var. 7 sene önce yaşanan bu trajedi, İshak’ın sırtında okkalı bir yük. Her hareketi ve bakışıyla bunu belli ediyor zaten. Annesinin son nefesini vermeden önce oğlunu yanında istemesi ve akabinde İshak’ın köye dönüşüyle başlıyor her şey. Zamanında güle oynaya vakit geçirdiği arkadaşlarıyla arasında uçsuz bucaksız mesafeler var artık. Yan yana geldiklerinde dahi birbirlerini anlayamayacak, başka dünyaların insanları gibiler. Bu bahsetmiş olduğum trajedinin detaylarına da yazının devamında değineyim.

Editör Notu: Yazının devamı spoiler içermektedir.

Karanlık Gece | Fotoğraf: Bağımsız Sinema

İshak döndüğünde köydeki hayat başkalaşmış, olduğundan daha da fazla taşlaşmış şekilde bulur. Eski aşkının, köyün en davarına vardığını ve ondan bir de çocuk yaptığını görüyor bir düğünde. Bir taraftan anasına üzülürken bir taraftan da yokluğundaki gelişmelere adapte olmaya çalışır. Fakat asıl mesele, 7 senedir aklından atamadığı bu cinayetin kendisine getirdiği yük. “Şehirli” Ali’nin ne çalışma arkadaşlarından ne de köylü tarafından asla kabullenilmediği o dönemde, acımasız bir şekilde bir katliama kurban gitmesinin İshak’ta açtığı yara hala iyileşmemiş. Her obrukta onun cesedini arayan İshak, eski arkadaşlarının hedefi haline geliyor iyice.

Zamanında Ali ile olan ilişkisinin, köylüler tarafından yorumlanış şekli ise onu ayrıca tetikliyor tabii. Ama bu noktada Özcan Alper konuyu takdire şayan bir noktadan ele alıyor. Ali ve İshak’ın birbirleri için ne ifade ettiğinden çok, toplumsal vicdanın ve kolektif şiddetin küçük bir köyde ne şekilde incelenebileceğine odaklanıyor. Özellikle Ali’nin ölümü sonrası hayatını ona adayan babasının dağlardaki o halleri… Taner Birsel benim son zamanlarda gördüğüm en şahsına münhasır karakterlerden birine hayat vermiş. Finalde ise umutsuzluğun tavan yaptığı, Palyaço’nun bıçaklanarak öldürüldüğü ve son olarak da İshak’ın da “ipinin çekildiği” anlara tanıklık ediyoruz. Bize yavan şekilde şehirli övmeden de köylü eleştirisi yapılabileceğini gösteren Özcan Alper’in eline sağlık, umarım yeni filmleri de benzer kalibrede olur ve keyifle izleriz.

Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Bağımsız Sinema

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan MUBI Film Önerileri