Beyoğlu’na uzun zamandır gitmemiştim. Tarihte izleri olan ve etrafında bir çok farklı yapının bulunduğu bu güzel semtte ilk durağım Galata Kulesi ve çevresi oldu. Hala oldukça dinamik olduğunu söyleyebilirim. Sonrasında yönümü buraya oldukça yakın konumda olan bir yere Serdar-ı Ekrem Sokak’a çevirdim. Burası siz sokağa girer girmez sanatla iç içe olacağınız gözlerinizi vitrinlerden ayırmadan gezebileceğiniz bir birinden renkli dükkanlarla dolu. Sokak beni demir bir kapının önüne çıkarttı. Kapı aralıktı, içeri kafamı uzattığımda yeşillikler içinde harika bir kilise olan Anglikan (Kırım) Kilisesi ile  karşılaştım. Hadi gelin beni çok heyecanlandıran bu güzel yapıyı birlikte keşfedelim.

d2df7f76-e056-47ef-a371-24474d60e11a
Kırım Kilisesi | Fotoğraf : Tuba Nil Dengiz

Serdar-ı Ekrem Sokağını bitirince karşınızda demir bir kapı, kapının ardında yeşillikler içinde gelenleri selamlayan büyüleyici bir yapı: Anglikan (Kırım) Kilisesi. Araştırmalarıma göre kilisenin bugün bulunduğu konum tarihte Rum Mezarlığı olarak geçiyormuş. Şimdi ise harika bir neogotik yapıya sahip Kırım Kilisesi yer alıyor.

Dünya’da farklı yapıların yapımında da adını duyduğumuz mimar G. E. Street tarafından1858-1868 yılları arasında yapılmış. Kilise 24 Mayıs 1998 tarihinde 1. derece kentsel sit alanı olarak tescillenmiş. Kilisenin yapımında Büyükada’dan getirilen siyah kesme taşlar, pencere kenarlarında ise Malta taşı kullanılmış. Kilise bir bahçenin ortasında yer alıyor. Çevresini taştan yapılmış duvarlar çevreliyor. Ana giriş kapısına bakıldığında küçük iki adet kule ve bir çan kulesi olduğunu görüyorsunuz .Kapıdan içeri girdiğinizde yüksek bir tavan, uzun bir salon, dairesel gül ve yuvarlak kemerli pencereler dikkatinizi çekiyor.


Bu kiliseyi gördüğümde kafamda bir çok soru belirdi. Hikayesi nedir ? Neden Kırım Kilisesi olmuş? Sonrasında öğrendim ki Sultan Abdülmecit Kırım Savaşı’na katılan İngiliz askerlerinin anısına İngilizlere bir arazi bağışlıyor. İşte şimdilerde kilisenin üzerinde bulunduğu arazi bu bahsi geçen arazi. Kırım Savaşı anısına araziye Kırım Kilisesi yapılıyor. Bu nedenle tarihte de ‘Kırım’ı Anma Kilisesi’ olarak biliniyor. Zaman geçtikçe kilisenin cemaati azalmaya başlıyor zaten sonrasında da kilise yaklaşık yirmi yıl kadar kapatılıyor. Uzun bir zaman sonra da Sri Lankalı sığınmacılar kiliseyi 1991 tarihinde restore ederek yeniden açıyor. 

Şimdi size ilginç bir hikaye anlatacağım. Rivayete göre, Kırım Kilisesi açıldıktan sonra Kraliçe Victoria, kilisenin inşaasına katkılarından dolayı padişaha bir otomobil hediye gönderiyor fakat İstanbul’a gelen otomobil, dönemin şeyhülislamının ”şeytan işidir” demesi üzerine, Sarayburnu’ndan denize atılarak imha ediliyor. Bu tarihi mekana dair son bir not: Kırım Kilisesi akustik özelliklere sahip. Bu nedenle zaman zaman çeşitli konser ve performanslara ev sahipliği yapıyor. Bu harika yapıyı keşif rehberinize eklemeyi unutmayın. 
 

Kapak Fotoğrafı: @senemdemircioglu

İlginizi çekebilir: İstanbul Flaneur’dan Beyoğlu Kiliseleri