1945-1960 yılları arasında Paris’te yaşayan Türk sanatçıları bir diğer adıyla Paris Ekolü… Onları, kendilerinden önce Paris’e gitmiş Türk sanatçılardan ayıran özellikleri neydi? Çağdaş Türk sanatı için bu kadar önemli olmalarının asıl sebebi nasıl açıklanabilir? Bugünlerde İzmir Arkas Sanat Merkezi’nde açılan L’air De Paris/Paris  Havası sergisi bu soruların izini sürüyor ve yanıtlar bulmayı amaçlıyor. Ben de ne kadar şanslıyım ki ilgimi oldukça çeken bu serginin açılışına ve basın toplantısına davetliydim. Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas, Fransa İstanbul Başkonsolosu Oliver Guavin ve Serginin Küratörü Dr. Necmi Sönmez ile sergiyi gezme fırsatı yakaladım. L’air De Paris/Paris Havası sergisini İzmir Arkas Sanat Merkezi’inde 12 Şubat’a dek ziyaret edebilirsiniz.

L’air De Paris / Paris Havası sergisinin açılış töreni ve basın toplantısı, bozulmadan günümüze kadar gelmeyi başarmış ve daha önce Fransa İzmir konsolosluk binası olan Arkas Sanat Merkezi’nin avlusunda sıcak bir atmosfere sahip karşılama ile başladı. Lucien Arkas, Oliver Guavin ve Necmi Sönmez’in sergi ile ilgili yorumlarını ve bilgilendirmelerini dinledik. Her konuşmacının sergi ile ilgili ortak duygusu; çağdaş Türk sanatı açısından oldukça önemli olan sanatçılarımızın Paris dönemlerine ışık tutmanın Türk-Fransız kültür mirası açısından ve iki ülke arasında yıllardır aslında var olan köprünün hatırlatılmasından dolayı ne kadar mutlu olduklarıydı.

Basın toplantısı sonrası serginin küratörü Necmi Sönmez’in anlatımı ile sergiyi gezmeye başladık. Arkas Sanat Merkezi’nin her iki katının da kullanıldığı sergi, oldukça ayrıntılı. Her ayrıntısı dikkatinizi çekecek farklı deneyimler sunuyor. Sergiyi gezerken kökleri Paris’te kurulan Mekteb-i Osmaniye ile İstabul’da açılan Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi’ne dayanan çağdaş Türk sanatının derinlerine inme şansı yakalıyorsunuz. 

Oktay Günday
Oktay Günday | Fotoğraf: Esra Saruhan

Atatürk devrimleri sonrası sanatta modernleşme çalışmalarının dönemin sanat başkenti olarak yorumlanan Paris’te şekillenmesine ışık tutan serginin asıl amacını çağdaş Türk sanatına özgüven getiren ilk uluslararası başarıları, sanatçıların dünyaya açılırken yaşadıkları maceraları, hatta aşkları ortaya çıkarmak olarak tanımlayabiliriz. Buna ek olarak ben kendi adıma daha önce Paris’e giden ya da eğitim için gönderilen sanatçıların bu dönemde orada bulunan sanatçılar kadar yankı uyandıramamalarının cevabını da buldum diyebilirim.

Fikret Mualla
Fikret Mualla | Fotoğraf: Arkas Sanat Merkezi

Sergide dönemin önde gelenlerinden Fikret Mualla, Hale Asaf ve Leopold Levy eserlerini yakından görme şansı yakalıyorsunuz. Sergide yer alan sanatçıların tam listesi ise şu şekilde: Léopold Lévy, Fikret Mualla ve Hale Asaf öncüler olarak; Fahrelnissa Zeid, Zeki Faik İzer, Nurullah Berk, Hakkı Anlı, Sabri Berkel, Füreya Koral, Abidin Dino, Hulusi Mercan, Selim Turan, Cihat Burak, Adnan Varınca, Şükriye Dikmen, Avni Arbaş, İlhan Koman, Leyla Gamsız, Lütfi Özkök, Neşet Günal, Nejad Devrim, Mübin Orhon, Nedim Günsür, Tiraje Dikmen, Adnan Çoker, Turan Erol, Kuzgun Acar, Semiramis Zorlu, Albert Bitran, Oktay Günday, Ferit İşcan, Erdal Alantar, Remzi Raşa, Güneş Karabuda, Yüksel Arslan, Müzehher Bilen Pasin.

Leopold Levy’nin  Fransız bir ressam olmasına rağmen Türk sanatçıların yer aldığı sergide yer almasının sebebi tabii ki ismi geçen birçok sanatçıyı İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde yetiştiren hoca olmasıdır. Leopold Levy, bu sanatçıların Paris’e gitmeleri konusunda vizyonlarını geliştiren önemli bir unsur olarak biliniyor. O dönemde akademi mezunu ressamlar ya devlet memuru ya da orta dereceli okullarda resim öğretmeni olarak hayatlarını sürdürüyorlardı. Ancak Leopold Levy‘nin öğrencilerinden oluşan “Yeniler Grubu” bir çıkış noktası arıyordu.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında sınırların açılmasıyla birlikte Paris’e yönelen Türk sanatçılar orada büyük zorluk çekmelerine rağmen kendi atölyelerini açtılar. Onlar kendilerinden önce oraya gönderilen Türk ressamlardan farklı olarak artık öğrenci değil kendi ayakları üzerinde duran sanatçılardı. Paris Ekolü olarak adlandırılan kuşağı daha önceki kuşaktan ayıran en önemli özellik Fransızca biliyor olmalarıydı bence. Çünkü, daha önceki kuşak yeterinde Fransızca bilmedikleri nedeni ile oradaki kültürü tam olarak alamamışlardı. Ayrıca Paris Ekolü kuşağının daha cesur ve Atatürk devrimlerini yakından görmüş özgür ruhlu bir kuşak olması da Paris’te fark yaratmalarına katkı sağladığı kanısına vardım sergiyi gezerken.

whatsapp-image-2022-09-27-at-22-47-55
Paris Havası, Arkas Sanat Merkezi | Fotoğraf: Esra Sarıhan

Fikret Mualla’nın Picasso ile arkadaşlığı da Paris’te Türk sanatçılarının ne kadar etkili olduklarının kanıtlarından biri olarak gösterilebilir. Fakat o dönem, Türkiye’de kalmış sanat çevreleri aynı fikri paylaşmıyorlardı. Bunu da İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun Yeni Adam dergisinde Fikret Mualla’ya hitaben yazdığı mektubunda açıkça görebiliyoruz. Mektup biraz uzun ancak burada giriş kısmına yer vermek dikkatinizi çeker diye düşünüyorum: “Altı yıl sonra mektubunu aldım. Paris’te bulunduğunu ve sağ olduğunu yazıyorsun. Çok sevindim. Ressam Picasso ile yakın dost olduğunu öğrenince koltuklarım kabardı. Ama bu dostluk neye yarar ki? Hüner kendini Ankara Caddesi’ndeki karikatür gazetelerine tanıtmaktır (….)” Bana kalırsa bu serzeniş biraz kıskançlık da içeriyor.

Paris Havası sergisini Arkas Sanat Merkezi’nin ikinci katında bulunan “Neşeli Züğürtlük Enstitüsü” bölümü ile tamamlıyoruz. Burada Paris Türk kolonisinin Paris maceraları süresince yaşadıklarına ışık tutan kendi kalemlerinden çıkmış yazışmaları, mektupları ve fotoğrafları bulunuyor. Küratör Necmi Sönmez’in büyük emeklerle derlediği bu bölüm sergiden çok güzel anılarla ayrılmanızı sağlıyor.

whatsapp-image-2022-09-27-at-22-47-56
Neşeli Züğürtlük Enstitüsü | Fotoğraf: Esra Saruhan

Benim bu dönem sanatçılarını her incelediğimde gördüğüm Paris’in ve Avrupalı sanatçıların Türk sanatçılara sağladıkları katkı kadar Türk sanatçıların eserlerinde kullandıkları Osmanlı İmparatorluğu’na ait renkler, desenler Avrupalı sanatçılara da ilham vermiş ve katkı sağlamış. Yani tam olarak Fransa İstanbul başkonsolosu Oliver Guavin’in de dediği gibi kültürel bir köprü kurulmuş. Burada kısaca anlatmaya çalıştığım dönemin ayrıntılarını ve bu harika eserlerini yakından görmek ve tanık olmak için 12 Şubat 2023 tarihine kadar mutlaka Arkas Sanat Merkezi’ni ziyaret etmelisiniz.

Kapak Fotoğrafı: Instagram.com/@arkassanatmerkezi

İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul Sergi Takvimi