Size de İstanbul’un ruhu varmış gibi geliyor mu? Şehrin yaşadığını, nefes aldığını, nefes verdiğini, güldüğünü hatta şarkı söylediğini hissediyor musunuz sokaklarında yürürken? İşte ruhu olan bu şehre farklı yerlerden gelip, birbirlerini ailesi bilip, kendilerini İstanbullu olarak gören ve etnik müzik yapan bir gruptan bahsetmek istiyorum: Light in Babylon. Yaptıkları müzik ilk duyduğum andan itibaren beni etkiledi ve onları çok sevdim. Kim bilir belki sizde onların müziğine benim kadar hayran kalırsınız.

Light in Babylon
Light in Babylon | Fotoğraf: MeoEdebiyat

Öncelikle grubun solisti Michal Elia Kamal’ dan başlamak istiyorum. Performansını ilk izlediğinizde bu kadar doğal, bu kadar özgün oluşu ve müziğini ruhuyla icra etmesiyle sizi kendine hayran bırakıyor. Çünkü Michal sesini enstrümanı gibi kullanıyor. Grubun şarkılarını da kendisi yazıyor ayrıca. Şarkılarını söylerken onu dikkatle izlerseniz tavırları, yüz ifadesi ve hareketleriyle size müziğini adeta hissettiriyor, ruhunuza dokunuyor.  

youtube play youtube play

2010 yılında İstanbul’a gelmiş Michal. İran asıllı bir İsrailli kendisi. Burada Metehan (Türk) ve Julien (Fransız) ile tanışmışlar ardından beraber müzik yapmaya başlamışlar. Grubumuz böylece 3 kişiyle bu yola başlamış. Yol dediğim de gerçekten yol, İstiklal Caddesi’nde sokak müziği yapmaya başlamışlar. Tabii fark edilmeleri uzun sürmemiş birkaç yıl içinde müzikleriyle ün kazanıp turnelere çıkmaya başlamışlar. Başladıkları dönem ve yükselişleriyle ilgili Michal’ın şöyle bir açıklamasını var:  “Yolumuza 7-8 yıl önce İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde başladık. 2010’da İstiklal o zamanlar harika bir yerdi. Her gün bir festival gibiydi. O yıl aynı zamanda İstanbul, Avrupa kültür başkentiydi. Bu cadde fırsatları barındırıyordu içinde. Batı’dan, Doğu’dan, yerel çok sayıda insan oradan geçiyordu her gün. Biz de bu fırsatı değerlendirdik ve İstiklal’de çalmaya başladık. Bu bizim başlangıç noktamızdı. O günden bu güne uzun yol kat ettik. Her geçen yıl büyüdük ve geliştik. Ben, Julien ve Mete başladık ilk olarak. İnsanların bize ilgisi büyüktü. CD’lerimizi alıyorlar, fotoğraf video çekiyorlardı. Sosyal medyada viral oluyorduk. Bu bizim atlama noktamızdı. Bunu birkaç yıl yaptık.

youtube play youtube play

Metehan Çiftçi ise grubumuzun Türk üyesi. Çaldığı müzik aleti ise “santur’’. Santuru ben de onlarla tanıdım.  Açıkçası ilk gördüğümde kanuna benzettim ama sadece görünüş olarak benziyor. Telli bir müzik aleti ve kökeni İran ve Irak olan bir çalgı. Julien Demarque ise gitar çalıyor. Gruba sonralarda Stuart Dickson (perküsyon) ve Payam Ghasemi (bas gitar) adlı iki müzisyende katılıyor.

İlk albümlerini olan “Life sometimes doesn’t give you space” (Yaşam bazen size alan tanımaz)‘ı 2012 yılında piyasaya sürüyorlar. 2016’da da ikinci albümleri “Yeni Dünya” çıkıyor. Almanya, Fransa, Yunanistan ve Hindistan gibi bir çok ülkede de sahne alıyorlar. Ayrıca kendi internet siteleri de var, turneler ve sahnelerini buradan görebilirsiniz. 

youtube play youtube play

Güzel bir müzikle karşılaşıp etkilenmeyi çok seviyorum. Yaşadığımı hissettiriyor bana. Kendine has tarzlarıyla, farklı kültürlerin müziklerini sentezleyip bize sunan Light in Babylon grubu hakkında bu yüzden yazmak istedim. Bu deneyimi siz de yaşayın diye 🙂 Son olarak grubun en sevdiğim parçalarından biri İstanbul’u paylaşayım sizinle. İstanbul’un ruhu var demiştim ya işte Michal de öyle düşünmüş ve çok güzel bir parça yapmışlar. Keyifli dinlemeler 🙂

Kapak Fotoğrafı: yanniskontos.blogspot.com

İlginizi çekebilir: Deniz Kösmene’den Yemen Blues