Orient Express’le İstanbul’a gelen soylu sınıfın, İstanbul’da istediği lüksü ve konforu karşılayacak bir otelin olmaması, Pera Palace Hotel’in tüm kusursuzluğu ve ihtişamıyla açılmasını sağlar. İşte Pera Palace Otel’in tarihi ve unutulmaz konukları…

Pera Palace
Pera Palace | Fotoğraf: holidaygolightly

Beyoğlu; İstanbul’un fethinin öncesinde ve sonrasında da, Suriçi İstanbul’undan ayrılarak, kendi kültür ve yaşam tarzını tek başına oluşturan semt olma özelliğini taşır. Bizans döneminde Venedik ve Cenevizlerin ticaret kolonilerini kurdukları bir liman bölgesi olurken, Osmanlı döneminde de bu durum kısmen devam eder. Osmanlı; İstanbul’u fethettikten sonra Suriçi’ne Türk halkını yerleştirirken, Rum ve Ermeni gibi azınlıkta kalan halkı ise Beyoğlu, Balat ve Kuzguncuk gibi bölgelere iskan ettirir. İşte tam bu noktada İstanbul semtlerinin kimlikleri birbirinden ayrılarak kendi kültürel varlıklarını sürdürmeye başlar…

Beyoğlu’nun tarihsel gelişimindeki en büyük etken III. Selim dönemi itibariyle, daimi elçiliklerin Avrupa ile karşılıklı olarak kurulmaya başlaması olur. Avrupa’dan gelen elçilik heyetlerinin Beyoğlu’na yerleşmesi, Beyoğlu’nun bugünkü kimliğinin oluşmasında büyük rol oynar. Elçiliklerin İstanbul’da kurulmaya başlamasıyla, Avrupa kültürü iyiden iyiye Osmanlı’ya sirayet etmeye başlar. İstanbul kültürel mozaiğine yenilikler eklemeye devam ederken Avrupalıların da İstanbul ve Türk kültürüne olan merakları günden güne artmaya devam eder. Bu merak 1889 yılında Paris’ten İstanbul’a direkt olarak gelen Orient Express’in açılmasına vesile olur.

Orient Express
Orient Express | Fotoğraf: travelatelier

Pera Palace Otel’in Tarihi ve Mimarisi

Orient Express’le Paris ve diğer Avrupa şehirlerinden İstanbul’a gelen asilzade ve diplomatlar, İstanbul’da kendilerinin kalabileceği konfor ve lükste bir otelin olmamasından rahatsız duyarlar. Bunun üzerine Osmanlı’nın Fransız kökenli levanten mimarı Alexandre Vallaury, Beyoğlu Meşrutiyet Caddesinde Pera Palace Otel’i inşa eder. 1896 yılında görkemli bir balo ile açılan Pera Palace, Avrupa’dan gelen konukların istedikleri lüksü ve rahatlığı en kusursuz şekilde karşılar.

Mimarlık tarihinde İstanbul’daki birçok ilke imza atan otel, lüksün dışında sahip olduğu teknolojiyle de çağının ötesinde bir otel olma özelliğine sahip olur. Pera Palace, sivil mimaride ilk elektriğin kullanıldığı bina olmasının yanında İstanbul’daki ilk elektrikli asansörün bulunduğu yapıdır. Art Nouveau tarzda tasarlanan asansör, otelin en özgün parçalarından biri ve hala çalışır durumda ziyaretçilerine hizmet vermeye devam ediyor.

Para Palace, dönemin mimari tarzını yansıtan bir eser olarak kabul edilse de farklı üslupların bir arada kullanıldığı eklektik bir mimariye sahip. 19. yüzyılda Avrupa’da popülerleşmeye başlayan Art Nouveau, Antik Yunan ve Roma sanatının yeniden canlanması için ortaya çıkan Neoklasik ve Doğu tarzını temsilen Oryantalist üslubun harmanlandığı eklektik bir üslupla inşa edilir. Doğu ve Batının buluşma noktası olarak görülen Pera Palace, sahip olduğu mimari üslupla da bu iki farklı kültürü tek bir yerde buluşturarak temsil eder. Farklı üslupların bir arada kullanıldığı ve her mimari tarzın en iyi şekilde temsil edildiği Pera Palace; kristal avizeleri, porselen takımları, maun mobilyalarıyla dönemin en lüks otellerinden biriydi. Rayda giden saray Orient Express’ten inen yolcular, aynı lüks ve konforla Pera Palace’ta konaklamaya devam eder.

Pera Palace’ta düzenlenen balolar ve kokteyllere katılmak bir güç göstergesi olarak kabul edildiğinden dolayı, dönemin ileri gelenleri muhakkak Pera Palace’ın etkinliklerini yakından takip eder ve katılmaya çalışır. 1889 yılından I. Dünya Savaşının başladığı 1914 yılına kadar Paris’ten İstanbul’a kesintisiz hatla gelen Orient Express, I. Dünya Savaşının başladığı 1914 yılında seferlerine ara vermek zorunda kalınca, Pera Palace’ın zor günleri de başlamış olur. Savaş dolayısıyla Avrupa’dan gelen misafirler artık gelmeyince otel yönetimi zor durumda kalır. Savaş yıllarına kadar diplomatları ağırlayan Pera Palace, savaşın başlamasıyla askeri sınıfın üst düzey komutanlarına ev sahipliği yapmaya başlar. Asiller yerine komutanların kaldığı otel, İtilaf Devletlerinin İstanbul’daki üssü haline gelir…

101 numaralı oda
101 numaralı oda | Fotoğraf: onedio.com

Çanakkale Savaşı’nın muzaffer komutanı olarak İstanbul’a dönen Mustafa Kemal Atatürk, İstanbul’da olduğu süre boyunca Pera Palace’ta konaklar. I. Dünya Savaşı’nın devam ettiği yıllarda otelde kalarak olayları yakından inceleyen Atatürk, Pera Palace’ın 101 numaralı odasında ağırlanır. I. Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından II. Dünya Savaşı’nın başladığı yıllara kadar altın çağını yaşayan otel, Atatürk’ün 100. doğum yılı olan 1981 yılında kaldığı 101 numaralı odanın müzeye dönüştürülmesiyle müze-otel hüviyetini kazanır.

Hintli Kahinin Atatürk’e Hazırladığı Halı

Bugün müze olarak kullanılan Atatürk’ün kaldığı 101 numaralı odada sergilenen gizemli halı, Atatürk’ün vefatından tam 9 yıl önce Hintli bir Mihrace tarafından Atatürk’e hediye edilir. Halının gizemi ancak Atatürk vefat ettikten sonra anlaşılır. Halı ya da seccadenin üzerinde Hint mitolojisine ait simgeler bulunur. Halının üzerindeki işlemelerin bilimsel olarak bir açıklaması olmasa da Hint mitolojisinin efsunlu simgeleriyle dolu olduğu, birçok ezoterik yorumcu tarafından açıklanıyor. Kapalı kuş kanatları, burunları yere bakan filler, şamdan… Bu simgeler Hint mitolojisine göre ölüm ve hüznü temsil eder. Bunların dışında daha dikkat çeken simgeler ise Atatürk’ün ölüm tarihinin ve saatinin halıya işlenmiş olması. Halıda 10 başlıklı şamdan ve kasımpatılar bulunur. Bununla birlikte halının ortasında yer alan saat ise 09:07’yi gösterir. Mustafa Kemal Atatürk, saat 09:05’te vefat etse de, doktorların yazdığı ölüm raporuna göre beyin ölümü 09:07’de gerçekleşmiş…

İstanbul’un İşgal Yıllarında Pera Palace

I. Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından 1918-1920 yıllarında; Fransa, İtalya, Yunanistan ve İngiltere tarafından işgal edildiğinde, azınlıkların ve İtilaf Devletleri askerlerinin mesken tuttuğu Pera Palace’ta kutlamalar ve balolar düzenlenir. O yıllarda İstiklal Caddesinde İtilaf Devletleri’nin askerleri geçitler düzenleyerek kendi bayraklarını Beyoğlu’nun her bölgesine asarak kutlamalar düzenler. Özellikle Doğu Roma’nın İstanbul’da Yunanlılar tarafından yeniden kurulacağı rüyası Yunanlıları umutlandırsa da, İstanbul’un işgal kuvvetlerinden kurtulmasıyla son bulur. İşgal altındaki İstanbul’a gelen ve Haydarpaşa Garı’na geldiğinde İstanbul Boğazı’nda düşman güçlerinin gemilerini gören Mustafa Kemal Atatürk, tarihi ”Geldikleri gibi giderler” sözünü söylediği de tarihçiler tarafından ayrıca nakledilir.

Agatha Christie & Pera Palace

Dünyaca ünlü polisiye roman yazarı Agatha Christie, kocasının kendisini aldattığını öğrenerek 11 gün boyunca ortadan kaybolur. Kaybolduğu 11 günlük süre boyunca nerede olduğu türlü efsanelerle kulaktan kulağa yayılır. Agatha Christie’nin kocasının sevgilisiyle beraber İstanbul’a geldiği ve kayıp olduğu süre boyunca da Pera Palace’ta kaldığı efsanesi yerine, aslında Agatha’nın 1933 yılında ”Orient Express’te Cinayet” romanının satması için yapılan bir çalışma olduğu kabul edilen genel kanı. Agatha’nın Pera Palace’ta kalmış olması hem otel tanıtımına hem de kitabın çok satmasına yarar sağlar. Agatha Christie’nin İstanbul’a gelip, gerçekten kaldığı otelin ”Tokatlıyan” olduğu iddia edilir.

Pera Palace Oteli’nde Misafir Olan Önemli İsimler

Pera Palace Oteli’nin önemli misafirleri arasında; Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Kral VIII. Edward, Kraliçe II. Elizabeth, Avusturya-Macaristan İmparatoru Franz Joseph, Şah Rıza Pehlevi, Yugoslavya Devlet Başkanı Tito, General Franz von Papen, Zsa Zsa Gabor, Greta Garbo, Sarah Bernhardt, Alfred Hitchcock, Pierre Loti, Jacqueline Kennedy, Ernest Hemingway, Ninette de Valois, Mata Hari, Cicero, Mikis Theodorakis gibi isimler yer alıyor…

Kapak Fotoğrafı: blog.perapalace.com

İlginizi Çekebilir: Melek Ardıç’tan Orient Express