İzmir Çeşme’den çok rahatlıkla görülen, Çeşme’ye de aşırı benzeyen bir yerden bahsedeceğim bu yazımda. Rotamız: Sakız Adası. Bu ada o kadar yakın ki Çeşme’ye 30 dakikalık bir feribot yolculuğuyla adaya varabiliyorsunuz. Ancak işleri zorlaştıran mesafe değil maalesef, adaya girişte vize istenmesi. Bu sıkıcı konuya değinmeden Sakız’ın güzel yönlerinden bahsedeceğim ki burayı gezip görmek için can atın ve vize almak gözünüzde büyümesin.

Pirgi Köyü
Sakız Adası, Pirgi Köyü | Fotoğraf: İlke Hazer

Yarım saatlik feribot yolculuğunun ardından vardığım Sakız Adası’na bu ikinci gidişim. Gittiğiniz mevsimin gezinizi ve gittiğiniz yere bakış açınızı oldukça etkilediğini söylemem gerek. İlk gittiğimde mevsimin yaz ortası yani aşırı sıcak olması nedeniyle pek keyif alamadığım bu adaya bu sefer bahar sonu gittim ve bu gezimi yazıya dökmemden de anlayacağınız üzere adada oldukça keyifli vakit geçirdim. Hatta bu sefer gecesi ve gündüzü ayrı güzel olan Sakız Adası’nın merkeziyle yetinmeyip araç kiralayarak Pirgi ve Mesta adındaki iki köyüne de gitmeyi ihmal etmedim. Bu köylere toplu taşımayla ya da özel araç kiralayarak gidebilirsiniz ancak toplu taşıma sıklığının biraz sıkıntılı olduğunu da belirteyim. Bu yüzden adayı kolay, hızlı ve konforlu şekilde dolaşmak için araç kiralamanızı tavsiye ederim.

Pirgi ve Mest Köyleri

Mesta Köyü
Sakız Adası, Mesta Köyü | Fotoğraf: İlke Hazer

Pirgi (Pyrgi)Köyü Sakız Adası’ın merkezine araba ile hemen hemen yarım saat mesafede ve adaya gelmişken kesinlikle gitmeniz gereken yerlerden biri. Burayı bu kadar turistik ve önemli kılan şey ise Pirgi evleri. Adanın güneyinde yer alan bu köy orta çağdan izler taşıyor ve bunu daracık sokaklarında, siyah beyaz desenli taş ve kemerli evlerinin arasında gezinirken sonuna kadar hissediyorsunuz. Pirgi’ye özgü bu evler Cenovalılar tarafından korsan saldırılarından korunmak için birbirine bitişik kale şekilde inşa edilmiş ve özel bir sıva tekniğiyle siyah ve beyaz renklerde desenlerle süslenmiş. Bu sıva tekniği (Xysta) için bir nevi kazıma tekniği diyebiliriz. Zemin ilk önce beyaza boyanıyor daha sonra da dikkatli bir şekilde desene göre kazınıyormuş.

Bu harika görselliğe sahip evlerin bulunduğu sokaklardan geçerken bir sürü kilise ve şapel de görüyorsunuz. Yine ada merkezine oldukça yakın görmeniz gereken diğer bir köy ise Mesta. Orta Çağ havasını soluyacağınız bu köy de Pirgi Köyü gibi kale mimari tarzına sahip. Amaç tıpkı Pirgi Köyü’ndeki gibi korsan saldırılarından korunmak. Önceleri hem Mesta’nın hem de Pirgi’nin kale şeklinde inşa edilmesi nedeniyle köylere yalnızca iki kapıdan giriş ve çıkış yapılıyormuş. Mesta Köyü’nde de labirent gibi sokakları birbirine bağlayan köprüleriyle taş evler bulunuyor. Her ne kadar Pirgi gibi görselliğe sahip olmasalar da her evin önünü süsleyen çiçeklerle bu köy de kesinlikle farklı bir havası olan yerlerden.

20220521_165658
Sakız Adası, Mavra Volia Plajı | Fotoğraf: İlke Hazer

Köylerin ticaret ve geliri adanın tamamında da olduğu gibi sakız bitkisine dayalı. Hem Pirgi’de hem de Mesta’da bir sürü hediyelik eşya dükkânı bulunuyor ve değişik alkol oranlarına sahip sakız likörleri ve şekerlerinden tadım yapabiliyorsunuz. Her iki köyün de ufak meydanlarındaki kafelerden birine oturarak adaya özgü serinleten ‘frappe’yi yudumlayabilirsiniz.  Bu köyleri ziyaret etmişken yol üzerinde Mavra Volia Plajı’na uğramadan geçmeyin derim. Mavra Volia plajının özelliği plajın taşlarının volkanik olması, bu yüzden de plaj, bizim bildiğimiz beyaz çakıl taşları yerine tamamen siyah taşlarla kaplı.

Ada her ne kadar sakızıyla ünlü olsa da seramikleri de bir o kadar ilgi görüyor ayrıca yol üzerinde de birden çok seramik atölyesiyle karşılaşmanız mümkün. Ama bana kalırsa en güzellerine Armolia Köyü’nde rastlayacaksınız. Bu köy de Pirgi ve Mesta köylerine giderken hemen yol üstünde. Buraya da uğrayıp ufak seramik hediyeliklerden satın alabilirsiniz.

Ada Lezzetleri

20220521_143046
Sakız Ağacı | Fotoğraf: İlke Hazer

Adanın merkezi kıyı boyunca bir sürü kafe ve restoranla dolu. Kafe ve restoranlarda yapılan ufak ikramlar da sizi kesinlikle sevindirecektir. Akşam yemeği için bir sürü seçenek bulunuyor adada ama bence adaya gelmişken deniz ürünlerinin tadına kesinlikle bakın. Özellikle ızgara ahtapot, kalamar ve karides konusunda oldukça başarılı olan Delphinia restoranı tavsiye edebilirim. Bunların dışında masada tabii ki mor soğanı ve Feta peyniriyle Yunan salatası, uzo ve adaya özgü ızgara Mastelo peyniri baş köşede olmalı. Sardalya ve mezgit gibi diğer balıkları ve mezelerini de deneyebilirsiniz. Bir de uzo dışında farklı bir içki içmek isterseniz, yine Sakız Adası’na özgü birayı (Fresh Chios Beer) deneyebilirsiniz.

Kısacası Sakın Adası lezzetleri, sakinliği, mimarisi ve tarihiyle özellikle yakınlığıyla İzmir’de yaşayanlar için farklı bir kaçış noktası. Adadaki yemek porsiyonlarıyla ilgili de bir öneri: Adada porsiyonlar oldukça büyük ve doyurucu olduğundan fazla aç değilseniz ve gıda israfını da önlemek adına yiyeceklerden bir porsiyon alıp iki kişi de rahatlıkla yiyebilirsiniz. Bir de yazımın sonunda ufak bir serzeniş, Ada, Sakız bitkisine o kadar çok önem veriyor ki bitkiyi sahiplenmiş, harika bir şekilde bu bitkiden yararlanıyor, o bitkiden ürünler üretip satıyor. Çeşme’nin de aynı coğrafyaya sahip olduğunu göz önünde bulundurarak neden Çeşme’deki dükkanlarda yerli değil de Yunan etiketli sakız ürünleri satıldığını da sorgulamıyor değilim. Sahip olduğumuz ürünlere aynı derecede sahip çıkıp, onları koruyup ve üretebiliriz umarım.

Kapak Fotoğrafı: İlke Hazer

İlginizi çekebilir: Lütfiye Ötkürk’ten Paxos Adası