Berrak Yurdakul, ”uyanmak, uyanık kalmak” olarak nitelendirdiği mindfulness öğretisini; ana karakterlerinden birine bürünebileceğimiz, kahve bağımlısı mavi bir capuchin maymunu ve daha fazlasının bize eşlik ettiği, fakat bir o kadar da gerçekliklerle dolu olan hikayesiyle 2018 yılında okuyuculara sundu: Senin Hakkında Yedi Şey Düşündüm.

Berrak Yurdakul
Berrak Yurdakul | Fotoğraf: lifeworkslabs.com/

Kısaca Berrak Yurdakul’dan bahsetmem gerekirse; kendisi uzun yıllardır pratik yapan bir Budist. İlgisini çeken, üzerine çalıştığı konular ise Budizm’deki zihin egzersizleri, Budist psikoloji, meditasyon ve mindfulness. Ele alacağım kitabında da günlük yaşamımızda, ihtiyaç hissettiğimiz anlarda uygulayabileceğimiz meditasyon çalışmalarının, egzersizlerin, kişinin kendini tanımasına yardımcı olacak soruların da bulunduğunu belirtmek isterim.

Kitabın ana kahramanı; çalışma yoğunluğunda kendinden nefret etme ve kendine tapma duyguları arasında teğet dokuyan, çoğu zaman hiçbir sebep yokken gergin, boş ve anlamsız düşüncelerin zihninde dönüp durmasına izin veren, sabahları sebebini dahi bilmediği karamsarlıkla uyanan, duygularını denetleyemeyen, zihnini izleyemeyen, kendine verdiği sözleri tutamayan bir yazar olarak ele alınmış. Kimilerimizin kafasında, hepsi bir arada yazıldığı için, asla rastlanılmayacak hayali bir karakter oluşmuş olabilir ama sıkışıp kaldığımız iş/okul/ev hayatında hangimiz en az bir tanesini yaşamıyoruz? Sosyal yaşamda ”bugün modum düşük” tabiriyle geçiştirdiğimiz daha nice nitelendirmelere bile sahipken… 

Berrak Yurdakul, mevcut bu ana kahramana zihni, bedeni, duyguları ve eylemlerinde otokontrolü yakalamasına yardımcı olarak Mama Nono adında bir karakter yaratmış. Ana kahramanımız, bilge büyücü Mama Nono ile birlikte yedi yılda bir defa ve yalnızca yedi kişiye kapılarını açan bir manastıra yolculuğa çıkacak. Bu yolculukta bahsi geçen karakterlerin dışında; Kapuçino, Babako, Prens Mayura ve daha fazlası da onlara eşlik edecek. Balta girmemiş ormanlara doğru yol alırken bilge büyücü kendinden emin, teselli ve avuntudan uzak öğütlerde bulunacak. Çünkü bu karakteri yaratan Yurdakul’un tanımıyla; ”Budizm’de teselli ve avuntuya yer yok. Zihninin, kalbinin, eylemlerinin sorumluluğunu alabilmek, kendini yönetebilmek ve büyümek var.”

Bir hikaye ile okuyucuya aktarılan mindfulness, yaşadığımız Koronavirüs süreciyle de nasıl başa çıkabileceğimizin anahtarlarını vermekte. Oluşan kaygı ve stres karşısında; ”Cehenneme bile düşseniz, durumunuzla itişmeyip ona razı olduğunuz anda cehennem ortadan kaybolur. Cehennemi yaratan şey sizin onu reddedişinizdir.” şeklinde bir bakış açısıyla gerçeklerden kaçmayarak yapılabileceklere odaklanmak daha sağlıklı değil midir? Eğer siz de zihinsel, fiziksel ve duygusal merkezlere sahip ve yalnızca size ait olan ‘üç odalı ev’ inizin denge içerisindeki idaresinde mindfulness’dan faydalanmak isterseniz kitap uygun bir rehber olacaktır.

Son olarak kitabı bitirdiğimde, yıktığım bir ön yargı bir de alışkanlığı sizlerle paylaşmak isterim. Bunlar; klişelerle dolu kişisel gelişim kitaplarının fazlasıyla sıkıcı geldiği ve bir kitabı okurken temiz kullanmak gerektiği. Bahsi geçen kitabı keyif alarak okuyup bitirmekle kalmayıp, ona şöyle bir baktığımda altı çizilmiş, boşluk kısımlarına notlar yazılmış, kenarı kıvrılmış, okurken hırpalanmış bir kitapla karşılaştım. Böylece her ikisini de üzerimden atmış oldum. Umarım sizler üzerinde de kısa vadede böyle pozitif etkiler oluşturur.

Zihninizin bir yerlerinde her zaman ”Kendinizi, size emanet edilmiş bir küçük çocuk olarak görün ve kendinize hayalinizdeki ebeveyn gibi sefkatli olun” tavsiyesi bulunması dileğiyle… Keyifli okumalar. 

Kitabı satın almak için tıklayın.

Kapak fotoğrafı: Instagram / @abacioglu4358

İlginizi çekebilir: BiblioMagger’dan Kitap Önerileri