Anthony Bourdain’in tüm dünyaya gösterdiği gibi bir ülkenin ya da bir şehrin kültürünü anlamanın en kestirme yolu sokak lezzetlerini tatmaktır. Türkiye’de sokaklarında ün salmış seyyar ustalarından kokoreçini, köfte ekmeğini, midyesini, ıslak hamburgerini, söğüşünü, süt mısırını, balık ekmeğini, nohut pilavını yemediğiniz bir şehri ne kadar tanımış olabilirsiniz? Ya da seyyar lezzet duraklarının olmadığı bir Beyoğlu hayal edebiliyor musunuz? İster çok başarılı bir şef olsun ister olmasın hepimizin hayatında mutlaka önünden geçerken uğramadan yapamadığı bir seyyar usta mutlaka vardır ama şimdi benim asıl sormak istediğim önünden belki milyon kez geçtiğiniz, yaptığı yemeklerin tadını severek tattığınız seyyar ustanızın gerçek hayat hikayesini hiç merak ettiniz mi? Örneğin; Beyoğlu’nda bir seyyar nohut pilav ustası olmak nasıl bir şeydir? Türkiye’nin mega kentinin merkezinde sevilen, bilinen bir seyyar nohut pilavcı olmak nasıl bir hayat sunar? Puhu Tv’de yayınlanmaya başlayan Seyyar dizisi tüm bu sorularımıza yanıt olabilecek , şaşırtıcı bir hikaye sunuyor.

Seyyar
Seyyar | Fotoğraf: Puhu Tv

Beyoğlu’nun hareketli ve özlediğimiz görüntülerini barındıran dizide Beyoğlu’nda seyyar arabası bulunan sevilen nohut pilav ustası Yasin ve Çiğdem’in hayat hikayesi anlatılıyor. Henüz iki bölümü yayınlanan dizi verdiği ipuçları, Yasin’in değişime açık hikayesi ve Çiğdem’in hayata karşı güçlü duruşu dizinin gelecek bölümleri için heyecanlanmamızı sağlıyor.

theMagger okuyucuları için dizinin Çiğdem’i, Özge Özacar ile Seyyar hakkında sohbet ettik. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu Özge Özacar ile Seyyar dizisinin kırılma noktalarını, Çiğdem karakterinin televizyonlardan izlediğimiz travmatik kadın hikayelerine nasıl ışık tuttuğunu ve İstanbul’da sevdiği seyyar lezzet noktalarını konuştuk. Açıkça söylemeliyim ki Özge Hanım’ın coşkusu, oynadığı karaktere olan inancı, kadın hakları konusundaki tutkulu ve destekleyici duruşu bu sohbeti benim açımdan çok daha dikkat çekici kıldı. Sizin de ilginizi çekeceğinden hiç şüphem yok! Röportaja geçmeden önce samimi sohbeti ve enerjisi için Özge Hanım’a çok teşekkür ediyorum.

Özge Özacar, Çiğdem, Seyyar | Fotoğraf: Puhu TV

Öncelikle sohbetimize diziniz Seyyar ile başlayalım. Seyyar nasıl bir dizi? Biz neden izleyelim Seyyar’ı?

Seyyar anti-kahramanların çok fazla var olduğu bir iş. Genelde popüler işlerde güçlü  erkek karakterler  ve onun kanatları altına sığınan kadın karakterler görüyoruz. Hikayeler bu şekilde daha güvenli bir noktadan ilerliyor. Seyyar’da ise durum oldukça farklı.  Hikayemize ortak olduktan sonra, nohut pilav satan bir adamın başına dizide olduğu gibi bir olay gelse nasıl olur diye düşünmekten ve önünden geçtiğiniz simit satan, kestane satan ya da dizideki gibi nohut pilav satan birini gördüğünüzde “bir dakika ya! Bu adamın da böyle bir hikayesi olsa nasıl olur?” diye merak etmekten kendinizi alamayabilirsiniz diye düşünüyorum. Bunun dışında hikayenin Beyoğlu’nda geçiyor olması senaryomuzla kalben bağ kurmamı sağladı  . Bir İstanbullu olarak benim için İstanbul’un kalbi Beyoğlu’dur, tarihi yarımadadır. Bütün kültürleri, medeniyetleri görebileceğimiz, tarihi dokuyu soluyabileceğimiz yerdir. İstiklal’den Şişhane’ye kadar kulağımda müziğim; başımı göğe kaldırıp binaların mimarisini, tarihi dokusunu, üstündeki heykelleri motifleri izlemek de bu noktada bana çok keyif verir. Caddenin göz hizasındaki çehresi değişse de, Beyoğlu’nun özü hala o yapılarda devam ediyor. Çok fazla yaşanmışlık içerirler. Velhasıl dizinin Beyoğlu’nda geçiyor olması seyircimizin bizimle bağ kurabilmesi için ikinci iyi sebep diyebilirim.

Diğer taraftan dizinin hikayesinde alışılmışın dışında beta bir erkek karakteri ve alfalığının zirvesinde bir kadın karakteri barındırması hikayemizi ilginç kılıyor. Çiğdem karakterinin hayata asla boyun eğmemesi, müthiş bir hayat mücadelesi vermesi beni senaryoma ve karakterime hazırlanırken de sete çıkarken de en motive eden noktalar. Özellikle ilerleyen bölümlerde Çiğdem’in yaşanmışlıklarının izleyicimizi daha da etkileyeceğine inanıyorum. Özetle; senaryonun özgünlüğü, Beyoğlu hikayesi olması alışıla gelmiş karakter dağılımlarından farklı bir dünyaya sahip olması bence izleyicilerimizin ilgisini çekecek.

Çiğdem’i gelecek bölümlerde çözeceğiz tamam ama genel olarak Çiğdem’i tarif etmek gerekirse nasıl bir kadın Çiğdem?

Çiğdem, annesini 8 yaşında kaybetmiş; babası ve üvey abisiyle büyümüş bir kadın. Kendini, kendi evinde tecavüze uğramamak için korurken hapse düşen ve hayattan ne kadar çok darbe alırsa alsın başı dik ayakta durma mücadelesi veren güçlü bir kadın. Cesur bir kadın. Her rolüme hazırlanırken karakterlerin hayatlarına dair duyduğum merak ve “bu kadın olmak nasıl bir duygu?’’ sorusu Çiğdem’i ilk okuduğum andan beri içimde korlanıp günden güne bu nedenle arttı.

Özge Özacar, Çiğdem, Seyyar Dizisi
Özge Özacar, Çiğdem, Seyyar | Fotoğraf: Puhu TV

Kadın hakları ya da kadına şiddet ne yazık ki günümüzde oldukça gündemde olan bir problemimiz. Çiğdem karakterinden de yola çıkarak ben sizin Özge olarak bu konuya bakış açınızı merak ediyorum.

Özge olarak en hassas olduğum noktalardan biri kadın hakları, diğeriyse çocuk hakları. Özellikle işim sayesinde  sosyal medyada daha fazla kişiye sesimi duyurabildiğimi fark ettiğimde ise bu alanlarda daha fazla ses çıkarmak sorumluluğu hissettim. Örneğin İzmir’de çektiğim Sevgili Geçmiş dizim vesilesiyle ilk defa ailemden uzakta tek başıma başka bir şehre taşınmıştım ve o dönem yaşadığım deneyimlerden ilham alarak bazı kısa yazılar yazıp paylaşıyordum Instagram sayfamda. Bir gün takipçilerimden yeni üniversiteye başlayacak olan bir genç  kızdan “Şehir dışında üniversite okumak istiyorum ancak ailem buna sıcak bakmıyor. Yanlarında kalmam için ısrar ediyorlar. Ama geçen gün sizin yazınızı okudum ve çok etkilendim güç buldum. Ailemle bunu konuşup mutlaka şehir dışında yaşamayı deneyimlemek istediğimi onlarla paylaşacağım” diye bir mesaj gelmişti. Hala anlatırken bile tüylerim diken diken oluyor. Daha sonra 40’larında bir hanımefendi benim dans videolarımda ne kadar eğlendiğimi görünce ilham aldığını ve dans derslerine başlayacağını yazmıştı.

Bu tarz peşi sıra aldığım mesajlardan sonra iyice anladım ki benim bu mecrada yaptığım paylaşımlar sadece bir paylaşımdan ibaret değil. 100 kişiden 5 kişi dahi bir paylaşımımı görüp iyi yönde etkileniyorsa, ben bu 5 kişiye razıyım diye düşündüm. Ve daha fazla nasıl katkı sağlarım, neler yapabilirim diye araştırmaya başladım.

Gazetecilik eğitimimden gelen refleksimden dolayı hem yerel hem dünya gündemi ile de oldukça yakından ilgiliyim. Hem bu merak ve ilgi sebebiyle hem de bir birey, bir vatandaş olarak da elimi sosyal sorumluluk konularında taşın altına koymam gerektiğini düşünüyorum. O dönem İstanbul Sözleşmesi’nin iptal olma durumu gündemdeydi. İstanbul sözleşmesi varken dahi hakkımızın yeterince korunup korunmadığı konusunda şüphe duyuyorken, böyle bir sözleşmenin iyileştirilmesi yerine komple iptal edilmesine hala anlam veremiyorum. Bu nedenle bu konu daha mecliste tartışılıyorken  avukat bir arkadaşımla İstanbul Sözleşmesinin ne olduğunu, neyden bahsettiğini, kapsamını, maddelerin içeriğinin ne olduğunu konuşup öğrenebileceğimiz bir canlı yayın yaptım.

Özge olarak, genç bir kadın olarak, kadın olmaktan çok mutlu bir kadın olarak önemsiyorum birlik içinde olmayı . Bu konuda neler yapabilirim? Nasıl bir farkındalık yaratabilirim?. Beni takip eden insanlarla nasıl bu konularda değişim yaratabiliriz? diye düşünüyorum. O canlı yayın sonrasında çok güzel dönüşler de aldım. Evet, sözleşme iptal edildi ama en azından ben bu konuda bir şeyler yapmaya çabalamış bir birey olarak çabalamanın getirdiği bir vicdan rahatlığını hissettim.

Bence bu konuda sorumluluk almak ve elini taşın altına sokmak bir oyuncunun yeteneklerinin yanında çok değerli bir özelliği. Ben sizin bu tarafınızı da tanıdığım için çok mutlu olduğumu söyleyebilrim. Seyyar’a dönecek olursak; Seyyar Puhu Tv’de yayınlanıyor. Puhu Tv diğer dijital platformlara kıyasla biraz daha sansür uygulayan bir platform. Yasin’in hikayesi iki bölümdür çok fazla sansür kurallarına takılacak gibi değil ama Çiğdem’in hikayesi biraz sansür alabilecek gibi duruyor. Bu durumdan yola çıkarak televizyonda da dizisi devam eden bir oyuncu olarak dijital platformları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şuan evet aynı anda Fox Tv’de Kefaret dizisinde Meltem karakterini canlandırıyorum. Seyyar ile de ilk dijital işimi yapmış olmak beni çok mutlu ediyor. Süre olarak tabii ki dijitalin çok fazla avantajı var. Daha kısa süren bölümlerde hikayeyi daha efektif anlatabiliyoruz. Ayrıca sinema filmi gibi hikayenin ilk bölümünden son bölümüne sahip olmak büyük bir avantaj. Ana akımda ise haftalık öğreniyoruz bir sonraki bölümü. Dijitalin bu noktada oyuncu olarak hazırlanmayı kolaylaştıran bir yanı var.

Açıkçası, sorunuza  gelecek olursak ne dijital ne televizyon. Aslolan  özgün hikaye! İçerik çok önemli. Hikaye iyiyse ister  televizyona verin ister dijital platforma ister Youtube’a koyun fark etmez. Hikaye güzelse kendini duyuruyor, izleyicisini kendi buluyor. Bu nedenle televizyon ya da dijital diye ayırmaktan ziyade iyi hikayemiz olması gerektiğine inanıyorum.

Hikaye demişken Seyyar’ın hikayesi hakkında konuşmak istiyorum.The Magger okuyucularından Seyyar’ı izlemeyenler  olabilir. İlk iki bölümü izledik evet ama senaryo teknik olarak nerede fark yaratıyor.  Nerelerde ayrışıyor ya da kırılmalar yaşanıyor? Henüz izlemediğimiz  hikayeden ayrıntı veremeyiz ama teknik açıdan bu konularda bizi nasıl bir serüven bekliyor onu açıklayabilir misiniz?

Kendi karakterim özelinden başlayacak olursam, Twitter’da , televizyonlarda her gün gördüğümüz kader mahkumu diyebileceğimiz travmalar yaşamış bir kadının mücadelesini göreceğiz. Çocukluklarından bu yana yüzlerce darbe yemiş olmalarına rağmen iyi insanlar olma mücadelesi veren bir çiftin, Yasin’in ve Çiğdem’in serüvenini izleyeceğiz.Kısaca iyi insanların ayakta kalma mücadelesi diyebilirim.

Özge Özacar, Çiğdem, Seyyar | Fotoğraf: Puhu TV

Bir de tabii ki bence Seyyar dizisiyle akıllarımıza hepimizin müptelası olduğumuz seyyar lezzet ustalarımız gelecek. Sizin theMagger okuyucuları ile paylaşabileceğiniz İstanbul’da favoriniz olan seyyar lezzet duraklarınız var mı?

Karaköyde balık ekmek yemeye bayılırım. Seyyar olarak orada vapur iskelesinin orada harika balık ekmek yapıyorlar.  Seyyar lezzetler dışında mekan olarak da Çukurcuma’da 49’u çok severim. Karaköyde Mom’s var; bayılırım. Beşiktaş’ta Gün Bakery harikadır! Kapalıçarşı’da bir lahmacuncum var mesela.

Fenerbahçeliyim ve maça gitmeyi çok severim. Stat önünde bulunan  seyyar ustaları çok severim. Köfte ekmek de yerim nohut pilav da. Ayaküstü muhabbeti çok severim. Semtlerin ruhunun yemek kültüründen geldiğine çok inanırım. Ve yemek yemeği de çok severim. Haritalarım lezzet noktaları ile doludur.  Bir şehri gezerken o kültürü ya da dönemi hissettiren tarihi lezzetleri, esnaf ruhunu çok kıymetli buluyorum. İzmir’e dizi çekmek için geldiğimizde de tüm önerilen lezzet duraklarına gittim. Bence bir şehir ile tanış olabilmenin en güzel yolu mutfaklarından geçiyor.

Ben de bu konuda size katılıyorum. Kesinlikle mutfak kültürünü keşfetmeden bir şehri keşfetmek mümkün değil diye düşünüyorum.

Benim size soracağım sorularım bu kadar. Samimi sohbetiniz için tekrar çok teşekkür ediyorum benim açımdan çok keyif aldığım bir zaman dilimi oldu. Seyyar dizisinin ve sizin oyunculuk yolculuğunuzun başarılarla dolu olmasını diliyorum. Heyecanla gelecek bölümleri bekliyorum.

Kapak Fotoğrafı: Puhu TV

İlginizi çekebilir: Rahime Taydaş Ergün’den Şahsiyet