Ses rengi ve sözleriyle mıknatıs etkisi yaratan Sharon Kovacs, soul türünün en beğenilen isimleri arasında yer alıyor. Kovacs ile % 100 Müzik katkılarıyla 12 Aralık’ta Zorlu PSM – Turkcell Sahnesi’nde izleyeceğimiz konseri öncesinde keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine yeni çıkardığı teklisi “Tutti Frutti Tequila”dan albüm hazırlıklarına ve hayata dek pek çok soru sorduk. Sharon Kovacs’ı daha yakından tanımak isterseniz, sizi röportajımıza alalım!

Yeni tekliniz “Tutti Frutti Tequila” ile başlayalım. Şarkıyı yazarken nelerden ilham aldınız?

Bu şarkı aslında unutmak için içmekle ilgili. Şarkıyı yazdığım dönemde Portekiz’deydim ve orada birçok şarkı yazdım, bu onlardan sadece biri. “Tutti Frutti Tequila”nın kulağa daha çok mutlu bir şarkı gibi geldiğinin farkındayım, diğer şarkılarsa biraz daha karanlık bir atmosefe sahip. Geçtiğimiz yaz da Covid’in gölgesinde geçince neden sorumluluklardan içerek kurtulabildiğim bir yaz şarkısı olmasın ki dedim ve ortaya “Tutti Frutti Tequila” çıktı.

İlk albümünüz “Shades Of Black” 2015’te yayınlandı, sizce o dönemden bugüne stilinizde neler değişti?

Müziğin bir tür yolculuk olduğunu düşünüyorum. “Shades Of Black” de o döneme ait bir yolculuktu, zira hem ben çok değiştim hem de o albüme vesile olan nedenler zaman içerisinde farklılaştı. Kendimi tekrar etmek yerine başka şeylere odaklanan biriyim, şimdi de üçüncü albümümü hazırlıyorum. Bu süreçte ister istemez kendime acaba eskiye mi dönsem diye soruyorum. Sonra şimdi olduğum insanı, yaptığım şarkıları daha çok sevdiğimi fark ediyorum ve hikâyeme sahip çıkıyorum. 

Parov Stelar ile “Snake Charmer”da birlikte çalıştınız. Geçmiş veya gelecekte, grup veya bir isimle birlikte şarkı söylecek olsaydınız, bu kim olurdu?

Till Lindemann ile birlikte şarkı söylemeyi çok isterim, kim bilir, belki bir gün olur.

Ne zaman şarkı söylemeye karar verdiniz? Buna vesile olan bir anınız var mı, ayrıca ilk izlediğiniz konseri hatırlıyor musunuz?

Açıkçası tam olarak zamanı hatırlamıyorum. Her zaman şarkı söylemeyi çok seviyordum. Şarkı söylediğimde beni dinleyenlerin mutlu olduğunu görmemle birlikte bir şeyler değişti, hatta insanları mutlu etmek beni beni daha da motive etti. Böylelikle şarkı söylemeyi bir kariyer olarak görmeye başladım, sanırım o zamanlar 20-21 yaşlarındaydım. Yanılmıyorsam ilk Pink konserine gitmiştim, o zamanlar çok gençtim. Pink’in sahnesi bin beni büyülediğini hatırlıyorum, hatta ileride ben de sahnede olmak istiyorum diye düşünmüştüm.

Karantina ilk başladığında Portekiz’deydiniz. Pandemi sürecini şarkılarınıza nasıl etki etti?

10 yıldır aralıksız bir tempoda çalışıyorum ve pandemi ile birlikte biraz mola verip düşünmeye başladım. Hatta aklımın odalarında gezmeye vakit buldum da diyebilirim. Kendime nasıl hissettiğimi, nelerin beni beslediğine dair sorular da sordum bu süreçte. Hayatlarımız sürekli bir değişim içerisinde, bu da onun bir parçası. Hiçbir şey kolay değil ve daha bizleri bekleyen bir çok değişim de söz konusu. Bu nedenle pandeminin yeni çıkacak olan albümüme daha gerçekçi ve filtresiz bir bakış açısı kattığını söyleyebilirim.

Türkiye’de çok fazla dinleyiciniz var. Zorlu PSM’deki yaklaşan konseriniz için neler hissediyorsunuz?

Konser için gün sayıyorum! Uzun yıllardır Türkiye’ye geliyorum. Konser dışında da elimden geldiğince ziyaret etmeye çalışıyorum. Hem yeni insanlarla tanışıyor hem de alışveriş yapıyorum, hatta İstanbul’da yaşayan arkadaşlarım da var. Canlı performanslara iki yıldır ara vermiştik ve bu aradan dolayı ister istemez biraz gerilebiliyorsunuz. Ama sahneye çıkınca bu gerginlik yerini heyecana bırakıyor.