Sürdürülebilir moda, son zamanlarda sıkça duymaya başladığımız kavramlardan bir tanesi. Bununla birlikte her yeni akım gibi sürdürülebilir moda ile temel olarak ne hedeflendiği konusunda kafa karışıklıkları mevcut. Vegan üretim mi yapılıyor? Etik üretim anlamına mı geliyor? Çevreci bir üretim metodu mu? gibi sorular ilk aklımıza gelenlerden. Sürdürülebilir moda temelde bunların hepsini içine alan; çevreci, dönüştürülebilir, yüksek kaliteli ürünlerin hedeflendiği bir akım olarak tanımlanıyor.

Moda Sektörü | Fotoğraf: Unsplash / @proskurovskiy

Moda Endüstrisinin Görmediğimiz Yüzü

Kullan-At Anlayışı ve Hızlı Moda

Nedenlerinden biri güncel ürünlerin sezonluk olarak değiştiği bu nedenle üretimin hiç durmadığı bir sektör olması. Yani tasarlama süreci kısa ve moda eğilimleri sandığımızdan dahi hızlı gelişiyor. Akdeniz Üniversitesi G.S.F. Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü tarafından düzenlenen bir sempozyumda sunulan “Moda Sektörünü “Yavaşlatan” Eğilim: Eko Moda Ve Moda’da Sürdürülebilirlik” isimli bildiride Zara’nın ürün gamının yüzde 70’ini her 15 günde bir yenilediğini, üretim aşamasında ise günde 8.000 adet ürünün kesildiğinden söz ediliyor. Üstelik burada verilen araştırma 2004 tarihinin sonuçlarını içeriyor. Sürekli büyüyen ve gelişen moda endüstrisi göz önünde bulundurulduğunda günümüzde tekrarlanacak bir araştırmanın neler ortaya koyacağını tahmin edebilirsiniz.

Hızlı Moda Anlayışı | Fotoğraf: Unsplash.com/@freestocks

Yani modanın vahşi yüzü olarak da adlandırabileceğimiz bu yönü gücünü üreticinin ticari açlığı ve tüketicinin sonsuz tüketme duygusundan alıyor. Elbette bunda sosyal medyanın etkisi de büyük. Zira her gün çeşitli algoritmalar sayesinde önümüze beğenebileceğimiz bir çok ürün sunuluyor. Bunun yanı sıra influencerlar tarafından pompalanan alışveriş videoları, kimisinin etiketinin dahi çıkarılmamış olduğu yüzlerce giysi ve aksesuardan oluşan giyinme odaları gibi pek çok içerik de tüketme duygusunu körükleyen etkenler arasında.

İşte sürdürülebilir moda da tam bu noktada devreye giriyor. Zira sürdürülebilir moda; yüksek kalite ve düşük üretim rakamları sağlamayı, çevre dostu yeşil ürünler tedarik edilmesini ve böylece günümüz tüketim çılgınlığından beslenen hızlı moda endüstrisini bir miktar yavaşlatmayı hedefliyor.

Moda Sektörünün Ekolojik Boyutu

Moda yüzyıllardır değişerek süregelen, takip etmekten keyif aldığımız, tekstilden dergiciliğe pek çok iş koluna hayat veren endüstrilerden bir tanesi. Bununla birlikte maalesef moda endüstrisinin çevre kirliliği konusunda lider durumunda. Tekstil endüstrisi toplam karbon emisyonunun 5%’ini ve global su kirliliğinin 20%’sini oluşturuyor.

Moda ve Çevre Kirliliği | Fotoğraf: Unsplash.com/@invisibledragon

Hızlı modanın ekolojik etkilerini göz önüne alırsak karşı karşıya kaldığımız ilk sorunun endüstrinin temel özelliği olan hızlı tüketim nedeni ile hammadde, enerji, su ve insan gücü kaynaklarının hızlı ve ihtiyaçtan fazla tüketilmesi olduğu açık. Tıpkı et ve et ürünleri endüstrisinde olduğu gibi moda endüstrisi de ürettiği atıklar nedeniyle ciddi bir çevre kirliliğinin oluşmasına neden oluyor. Buna bir de eskiyen ürünlerin çöplerde kapladıkları alanlar, üretim sırasında kullanılan kimyasallar, moda endüstrisindeki çalışma koşullarının standartların altında olması, yoğun tarımsal faaliyetler ve hayvansal lif elde edilen hayvanların istismar edilmesi de eklenince moda sektörünün ekolojik ve etik yönden dergilerde gördüğümüz ışıltılı halinden çok uzak olduğu açık.

Sürdürülebilir Moda Anlayışı

Sürdürülebilir moda halen yaşamımıza ya da moda endüstrisine tam anlamıyla yerleşmiş, umduğumuz kadar yaygın bir anlayış değil. Bununla birlikte çevre örgütlerinin moda endüstrisinin bu yönüne sıkça değinmeye başlaması, çeşitli belgeseller, sosyal medya ve çeşitli ünlülerin konuya ilişkin duyarlılığı sayesinde değeri anlaşılmaya başlayan bir akım.

Sürdürülebilir Moda | Fotoğraf: Unsplash.com/@aesullivan2010

Böylece pek çok tasarımcı ve marka tamamen olmasa bile sürdürülebilirlik konusuna eğilmeye, organik kumaşları tercih etmeye ve üretim yöntemlerini gözden geçirmeye başladılar. Örneğin; tasarımcı Hatice Gökçe bir röportajında kullanılan hammaddeden başlayan bir sürdürülebilirlik hali içinde olmanın moda sektörü adına son derece önemli olduğundan bahsediyor. Bunun yanı sıra sürdürülebilir modanın sadece üretim süreci ile sınırlı kalmayan bir yaklaşım olabileceğini ” Ürettiğimiz şeylerin yıllar sonra da, hatta sezonu geçtikten sonra da tekrar gündeme gelmesini sağlayacak bir anlayışı benimsemek de sürdürülebilir modadır.” sözleriyle ifade ediyor.

Emma Watson | Fotoğraf: abc.net.au & pinterest.com

Met Gala 2016’ya geri dönüştürülmüş plastik şişelerden yapılan Calvin Klein ve Eco Age işbirliği elbisesi ile katılan Emma Watson ise bu konuda duyarlılığı yüksek ünlülerden biri. Harper’s Bazaar, Insider ve Teen Vogue gibi pek çok dergiye verdiği röportajlarda da sürdürülebilir modadan ve tercih ettiği çevre dostu markalardan söz eden Watson, Belle rolünü üstlendiği Beauty and the Beast filminin galasına ise atılmış kırpıntı kumaşlardan yapılan Elie Saab kıyafeti ile katılmıştı.

Elbette iş ticari boyuta yani markalara taşındığında, işler bir miktar değişiyor. Sürdürülebilirlik kavramı üreticiler arasında yayılıyorsa da sektörde halen ciddi bir bilgi kirliliği de mevcut. Sürdürülebilir moda, tıpkı pek çok başka şeyde olduğu gibi kimi markalarca bir trend ya da müşterinin ilgisini çekme aracı olarak kullanılabiliyor. Bu nedenle tüketiciler için sorular sormaktan çekinmemek, markalar arasındaki farkları anlamaya çalışmak ve markaların sürdürülebilirliğe ilişkin sertifikalarını var olup olmadığının incelemek önem taşıyor.

Sürdürülebilir Moda Markaları

Rensoriginal

Her spor ayakkabı bağımlısının stilden ödün vermeyen doğa dostu bir ayakkabıya hakkı olduğunu savunan Rensoriginal‘ın hikayesi kurucuları Jesse Tran ve Son Chu’nun bir kahve dükkanındaki buluşmaları ile başlamış. İlk başta kotonu temel madde olarak kullanma fikriyle yola çıkan Jesse ve Son daha sonra bunun yeterinde sürdürülebilir bir seçenek olmadığına karar vermişler. Bunun üzerine kahveden son derece esnek bir iplik üretilebileceğini keşfetmişler. Böylece de markanın çabuk kuruyan, kokuyla savaşan ayakkabıları ortaya çıkmış.

Restore

Restore kendini “Tüketim zincirinin dışında bırakılmış denim ürünleri modası geçmeyen formlarda baştan tasarlayarak yalnızca ‘’ kişiye özel ‘’ giyinme deneyimini amaçlayan , bir atıksız yeniden üretim projesi” olarak tanımlıyor. Yani sözde “atık” olarak sınıflandırılmış yüksek kaliteli bir ürünü yeniden ele alıp, zamanın üzerinde bıraktığı kendine özgü izleri de tasarımlarına dahil ediyor. Böylece satın aldığımız her jeanin üreticiden bizlere ulaşana kadar ortalama olarak deniz yolu ile 10000 , kara yolu ile 4000 km yol katettiği ve üretim sürecine ek bir karbon ayak izi bıraktığı jean endüstrisinde doğa dostu bir alternatif yaratıyor.

Away Denim

Kaliteli ve trendlerden bağımsız ürünler sunarak Dünya’nın sınırlı kaynaklarını saygılı bir şekilde kullanmayı hedefleyen Away Denim de kot endüstrisinin çevreye verdiği zararların bilincinde olan markalardan. Modellerin isimleri Woodstock’ da yer alan şarkı isimlerinden seçen markanın felsefesesi; festivalleri gezerek, tırmanarak ve bisiklet seyahatleri gibi alternatif yöntemler ile Dünya’yı tanımak üzerine. Marka ilham kaynaklarını ise müzik, doğa ve hayatın kendisi olarak tanımlıyor.

Sat.su.ma

2013 yılında Özge Horasan tarafından kurulan Sat.su.ma geleneksel doğal boyama ile ilgili giyim ürünleri sunan bir marka olarak yola çıkıyor. Boyama yönteminin her ne kadar doğa ile uyumlu olsa da çok fazla su ve enerji tükettiğini farkeden Sat.su.ma 2016 yılından itibaren soğuk boyama yöntemine geçiş yapıyor. Sat.su.ma 2020 yaz kreasyonu içinse çeşitli doğa dostu materyallerle nadir bulunan aksesuarlar yaratan yerel üreticilerle iş birliği yapıyor. Koleksiyonda bitkisel boyanan organik kotondan giysiler, el yapımı danteller ve porselen düğmeler yer alıyor.

Kapbula

“Bebekleri seviyoruz, çocukları ve dünyayı seviyoruz bu nedenle de organik, dönüştürülebilir ve benzersiz bir moda ortaya koyuyoruz.” mottosuyla yola çıkan Kapbula İstanbul’da kurulan bir organik bebek giyim markası. Markanın manifestosunda; Ülke ekonomisine ve yerel tedarikçilere destek için yurtiçinde üretim yapmak ve kadın girişimcilere kaynak yaratmak gibi konular yer alıyor. Yumuşak organik kumaşlar, organik üretime uygun zararsız boya ve baskılar, nikel içermeyen aksesuarlar ve gender-neutral renkler kullanan marka duyarlı anneler için bir seçenek sunuyor.

Heliotropic

İsmini “Güneşe Bakan Bitkiler” anlamına gelen Latin kökenli Heliotrope kelimesinden alan Heliotropic Asli Smith tarafından kurulan bir doğal boyama ve baskı stüdyosu. Doğal boyama, shibori boyama, organik indigo boyama, ekolojik baskı üzerine atölyeler düzenleyen marka; bitkiler ve dopal materyallerle elde boyanan ufak bir tekstil serisinin de yaratıcısı. Markanın felsefesi ise atölyelerinde yerel, etik olarak elde edilmiş organik malzemeleri kullanarak içinde bulunduğumuz tüketim toplumunda sürdürülebilir bir yaşam biçimini savunmak.

Kapak fotoğrafı: instagram.com/sat.su.ma

İlginizi çekebilir: Kübra Ketenci’den Sıfır Atık’ın 5R’si