Yoğun bir günün ardından içtiğimiz yorgunluk kahvesi, geleceğe yönelik isteklerimiz için bakılan kahve falları veya dostluğu pekiştiren 40 yıllık hatırlı kahveler… Kahve yaşamımızın her anında kültürümüze derin bir etki bırakmaya devam ediyor. “Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane” denilse de kahveyle birlikte hayatımıza giren kahvehanelerin, Türkiye coğrafyasının iletişiminde ve kültürel gelişiminde oldukça önemli bir yeri var.

Osmanlı’da Kahvehaneler
Fotoğraf: medium.com

Kahvehanelerle birlikte, Osmanlı toplumunun sosyal hayatının ciddi bir devrim yaşadığını görüyoruz. Bir kültür mekanı olarak görülen kahvehaneler, dönemin okur yazar kesimiyle halkı bir araya getirerek toplumun birçok farklı statüsündeki kişilere sosyalleşme imkanına oluşturuyor. Kısa zamanda sayıları artarak popülerleşen kahvehanelerde günün her saatinde kitap okunuyor, tavla ve satranç oynanıyor, şiir başta olmak üzere edebiyat sohbetleri yapılıyor. Bu sayede kahvehaneler zamanla gündemin konuşulduğu, iş anlaşmalarının bile yapıldığı bir yer haline geliyor. Ancak, erkeklerin kahvehanelerde oluşturduğu kurumsal yapı ve entellektüel gelişmeler, kadınların kahve tükettikleri yerlerde pek oluşmuyor. Kadınlar kahvehanelerden çok kahve tüketimlerini hamamlarda veya komşu ziyaretlerinde gerçekleştiriyorlar. Bu sebeple, Türk kahvehanelerini gezen ve deneyimlerini aktaran Avrupalı gezginler kahvehaneleri “erkekler evi” veya “kadınların giremediği ortam” olarak tasvir ediyorlar.

Türk Kahvehanelerinin Tarihi

İlk Türk kahvehaneleri ise 1554 yılında bugünlerde Tahtakale olarak bildiğimiz Taht-ul Kale’de açılıyor. “Kaleiçi” anlamına gelen bu bölgede açılan kahvehaneler sattıkları kahvelerle sosyal hayatın vazgeçilmez bir parçası oluyorlar. Günümüzde hala bu gelenek “kuru kahve” anlamına gelen Tahmis Sokak ile devam ediyor.

Taş Kahve, Cunda Konum

Cunda Taş Kahve
Fotoğraf: Taş Kahve

Tıpkı kahvenin hikayesi gibi kahvehanelerin de kendilerine has öyküleri ve mazileri var. Neo-klasik mimari yapısı, geniş camlı pencereleri ve sarımsak taşından duvarlarıyla Cunda’nın biricik Taş Kahve’sinin hikayesi Türkiye – Yunanistan Nüfus Mübadelesi’ne dayanıyor. Girit’ten ayrılmak zorunda kalan Adile Hanım ve oğlu Hüseyin Bey mübadillere gösterilen Ayvalık Cunda Adası’nda yerleşiyorlar ve Resmo’daki Taş Kahve’lerinin adını yeni vatanlarında da yaşatıyorlar. Nesilden nesile süregelen kahvehane, dışarıya atılmış masaları ve ahşap sandalyeleriyle tüm misafirperverliğiyle adaya her gidişinizde sizi çağırıyor. Damla sakızlı kahvelerinin yanına da sevdiklerinizle güzel bir sohbet çok yakışıyor.

Tahmis Kahvesi, Gaziantep Konum

Gaziantep Tahmis Kahvesi
Fotoğraf: Tahmis Kahvesi

1635’den beri hizmet veren ve Türkiye’nin en eski kahvehanelerinden biri olma özelliğini taşıyan Gaziantep Tahmis Kahvesi ise, İpek Yolu ticaretinin merkezinde olması sebebiyle Mevlevihane’nin gelir kaynağı olarak kuruluyor. Aynı zamanda Osmanlı’nın ilk kıraathanelerinden biri olan Tahmis, adını Habeşistan’dan gelen kahvenin dövülüp, çekilip, kavrulup satıldığı ve sunuma hazırlandığı, kısaca kuru kahve haline geldiği yer olmasından alıyor. Böylelikle, kahve İpek Yolu aracılığıyla Anadolu’nun farklı bölgelerine dağıtılıyor.

Kahvehane kentin birçok kültürel ve toplumsal olayına tanıklık ederken kendine ait lezzetler yaratmayı da ihmal etmemiş, kahvenin yurtdışından az geldiği veya savaş sebebiyle bulunamadığı bir dönemde, fıstığın yabani hali olarak diyebileceğimiz menengiç ağaçlarının meyveleriyle Gaziantep’e özgü Menengiç Kahvesi’ni buluyorlar. İçinde bulunduğu coğrafyanın hikayesine yön vermeye devam eden kahvehane aynı zamanda edebiyat toplantıları, müzikli eğlenceleri ve Ramazan aylarındaki Hacivat ve Karagöz oyunlarıyla bir kültür merkezi görevi üstleniyor.

Arasta Lonca Kahvesi, Karabük Konum

Arasta Kahvesi Karabük
Fotoğraf: @mine_acarr

Karabük’ün Safranbolu İlçesi’nde bulunan Arasta Lonca Kahvesi, tam 358 yıldır müşterilerine hizmet veriyor. Loca geleneğiyle kurulan, Osmanlı ordusunun ayakkabı ihtiyacını karşılayan 48 dükkanın bulunduğu tarihi Yemeniciler Arastası’nda ortasında bulunan kahvehane aslında geleneksel bir Türk evinin baş odası konumunda. Lonca Kahvesi uzun yıllar boyunca mesleki denetimlerin yapıldığı, piyasa koşullarının konuşulduğu, evlilik planlarında kız ailesine erkek ailesinin niyetlerini ilettiği, birbirlerine nişan hediyelerinin gönderildiği yer olarak varolduğu toprakların tarihinde önemli bir rol alıyor. Safranbolu’daki sosyal yaşamın önemli bir haraket noktası olan kahvehane, 1990 yılında turizm amaçlı olarak restore ediliyor. Safranbolu’nun ünlü lokumlarının ve kızılcık suyunun eşlik ettiği kahveler hem lezzet hem tarih içeriyor.

İlginizi çekebilir: Bahar Altay’dan Kahve Çeşitleri