2020 Mart ayından beri mücadele ettiğimiz koronanın artık sayamadığım kadar çok gününü evde geçirdiğimiz bir döneminde beni mutlu eden, akışta kalmamı sağlayan bir aktiviteyi sizlerle paylaşmak istiyorum: açık havada yürümek.

Yürümek
Yürümek | Fotoğraf: Unsplash.com/@nursebirdie

Bir Ulaşım Şekli Olarak Yürümek

İçinizden bu mu yani dediğinizi duyar gibiyim ancak bu yazımda hissettiğimiz akış hissini yürüyüşle nasıl sağladığımızı bilimsel bazı araştırmalar ve örneklerle sizlerle paylaşmak istiyorum. Zira kapanma sonrası herkesin kolaylıkla yapabileceği, ekipman gerektirmeyen etkisini hemen gösteren ve gerçekten rahatlamaya çok ihtiyacımız olan bir dönemde bir adım kadar uzak olan bir eylemden bahsediyoruz.

Doğada Yürüyüş
Doğada Yürüyüş | Fotoğraf: Unsplash.com/@hannahrdg

Aslında yürümek eyleminin neden hafife alınmaması gerektiğinin gerekçesini yazımın geri kalanında bahsedeceğim. Ancak eğer Mason Curvey’in “Günlük Ritüeller: Büyük Eserlerin Yaratıcıları Nasıl Çalışır?” kitabını okuma şansı bulursanız orada yaratıcı insanların çoğunun rutininde (Dickens’dan Warhol’a) uzun saatler yürümek olduğunu görüp şaşırabilirsiniz.

Bir Başkaldırı olarak Yürümek

Thoreau çevreci bir aktivist, sivil itaatsizlik akımının kurucularından. Yazdığı kitaplarda uzun yürüyüşlerinden, doğayla deneyimini derinleştiren tecrübelerinden bahsediyor. Walden, gölü kenarında iki yıl medeniyetten uzak hayatını aktardığı gibi uzun doğa yürüyüşleri etrafında medeniyet ve doğa üzerine düşünmelerini bizlerle paylaşıyor.

Başkaldırı
Başkaldırı | Fotoğraf: Unsplash.com/@bobbymcgowan

Walden’le başladığım Thoreau yolculuğuma Yürümek ile devam etmiştim. Kitabı bitirdiğimde saat 23:00’tü ve kendimi sokağa atıp sadece yürüdüm. Zira Thoreau uzun doğa yürüyüşlerinin kendi içine bir yolculuk olduğunu belirtse de beni en çok etkileyen görmeyi öğrenmemi sağlayan betimlemeleriydi. Bir yürüyüş boyunca doğanın nasıl bir öğretmene dönüştüğünü ormanın içindeki donmuş nehirleri, buz tutmuş çayırları; bazen ilkbaharda göle vuran yakamozda eriyen karların oluşturduğu nehirleri aktarırken yapıyor. Yürümenin sadece fiziksel bir eylem değil soylu bir sanat, kişinin içsel dünyasında yaptığı bir gezinti olarak nitelendiriyor.

Burada önerebileceğim şey yürürken çevreyle etkileşimi olabildiğince artırmak. Açan çiçeklere, ağaçlara, yoldan geçen komşunuza, neşe içinde oynayan çocuklara dikkatinizi verebilmeniz.

Bir Terapi Olarak Yürümek

Terapi Olarak Yürümek
Terapi Olarak Yürümek | Fotoğraf: Unsplash.com/@jblesly

Griest, Kleins ve Eischens ortak yayınladığı araştırmada depresyonu olan insanları üç gruba ayırıyorlar:

Birinci grup: Haftada üç-dört kez bedene zarar vermeden hafif koşu yapıyor.

İkinci grup: Zamana bağlı terapi alıyor ancak spor yapmıyor.

Üçüncü grup ise zaman sınırlaması olmayan bir psikoterapi alıyor ancak egzersiz yapmıyor.

10. haftanın sonunda birinci grup yani spor yapan ama terapi almayan grup tamamen iyileşiyor. (Bir istisna hariç. Koşuyu 6. haftada yürüyüşe çeviriyor ancak yine de gözle görülür bir iyileşme sağlıyor.)

Ancak çok ilginç bir şekilde diğer spor yapmayan iki grupta bu iyileşme görülmüyor. Sonraki bir yılda bu üç grup takip edilmeye devam ediliyor. Hareket eden grupta halen depresyon izi görülmezken, diğer iki grup depresyonla savaşmaya devam ediyor. Bu da aslında hareket etmeye, dışarı çıkmaya ve gün ışığı almaya  nasıl ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.

Bir Akış Deneyimi Olarak Yürümek

Pozitif psikolojinin öncülerinden Prof. Dr. Mihaly Csikszentmihalyi, Akış kitabında mutluluk için optimum deneyimi oluşturabilmek adına hareket etmenin önemli bir faktör olduğunu belirtiyor. Akış deneyimi kişinin dikkatini, hedeflerini başarmak için özgürce harcadığı durumlardır çünkü düzeltilecek bir entropi durumu ya da özün kendisini savunmasını gerektiren bir tehdit yoktur.

Akış
Akış | Fotoğraf: Unsplash.com/@dmat

Peki bir akış deneyimi olarak yürümek, hareket etmek nasıl ele alınmalı?

  1. Genel bir gerçekçi, ulaşılabilir bir hedef belirlemek.
  2. Seçilen hedeflerde ilerlemeyi ölçmek için bir yöntem bulabilmek.
  3. Yapılan işe olabildiğince odaklanmak.
  4. Mümkün olan fırsatlarla etkileşime geçmek için gerekli becerileri geliştirmek.
  5. Aktivitenin eğlenceli kalmasını sağlamak için zorlukları artırmaya devam etmek.

Aslında bu aşamaların olabilecek her durumda akış deneyimini artıracağı aşikar: işte, ilişkide, arkadaşlıkta, sporda…

Yürümek için ele almak gerekirse ilk olarak çok farklı hedef konulabilir: güzergah, mesafe. Bu noktada ölçümleme geribildirimler ise yolun ne kadar hızlı ve kolay kat edilebildiği olabilir. Zorlukların artması odaklanmayı kolaylaştırır. Gerekli becerileri geliştirebilmek için kalabalığın sosyal uyarıcı olduğu, gözlemlenecek insanlar, görülecek mağaza vitrinleri olduğu rotalar etkileşimi artırır. Son olarak da yürüyüşlerin zorluk seviyesini zaman geçtikçe artırmak devamlılığı sağlamak için oldukça önemli.

Umarım yazım harekete geçmek isteyen ama erteleyen, şu an hareket eden ama bırakmaya ramak kalan, hareket etmekten nefret eden kimselere harekete geçmek için birkaç neden oluşturmuştur. Haydi hep birlikte günde 10 bin adımlara 🙂

Kapak Fotoğrafı: Unsplash.com/@hannahrdg

İlginizi çekebilir: Yaprak Sav’dan İstanbul Yürüyüş Parkurları