Felsefe,  Matematik, Astronomi, Simya, Fizik, Kimya, Biyoloji ve en çok da tıp alanında uzmanlaşmış bir bilim insanından, İbni Sînâ’dan bahsetmek istedim. Çünkü 17-23 Ağustos tarihi İbni Sînâ Haftası olarak anılıyor. Yaptığı çalışmalarla, yazdığı kitaplarla batıda da çok büyük yankı uyandıran filozof orada ‘’Avicenna’’ olarak anılmıştır. Avicenna kelimesinin anlamı ise ‘’Bilginlerin Hükümdarı’’dır. O halde bilginlerin hükümdarının hayatına kısaca göz atalım.

Avicenna - İbni Sînâ
Avicenna – İbni Sînâ | Fotoğraf: Cannabis Culture Magazine

İbni Sînâ ya da Avicenna, 980 yılının Ağustos ayında dünyaya gelmiştir. Doğduğu yer bugünki Özbekistan sınırları içerisinde bulunan Buhara yakınlarındaki Afşana köyüdür. 1037 yılında, 56 yaşındayken ise yakalandığı bir hastalık nedeniyle İran- Hamandan’da hayatını kaybetmiştir. İslami Altın Çağ olarak bilinen dönemde  eserlerinin çoğunu farsça yazmıştır bu yüzden batılı kaynaklarda İranlı olarak tanınmaktadır ancak Türk kaynaklarına göz attığımızda Türk kökenli filozof olarak anlatılmaktadır. Prof.Dr. İlber Ortaylı ise İbni Sînâ’nın Türk olmadığını, o dönemlerde Samani İmparatorluğu’na bağlı olan Buhara şehrinin, İbni Sina’nın doğumundan sonra 999 yılında Karahanlıların fethiyle Türkleştiğinin belirtmektedir.

Eğitimini önemli bilginlerden alan İbni Sînâ 10 yaşına kadar öncelikle, Samanoğulları Sarayı’nda katiplik yapan babası Abdullah bin Sina’dan, sonrasında ise o dönemin ünlü bilginleri olan Natili ve Zahit İsmail’den Matematik, Geometri, Fizik, Doğa Bilimleri, Edebiyat, İslam Felsefesi ve Mantık alanlarında dersler almıştır. Tıp eğitimi ise Kuşyar isimli bir hekimin yanında almıştır. Değişik konular üzerine 240’ı günümüze gelen, 450 kadar makale yazan Avicenna’nın elimize ulaşan yazılarının 150 tanesi felsefe, 40 tanesi de tıp üzerinedir.

 El-Kanun fi't-Tıb
El-Kanun fi’t-Tıb | Fotoğraf: arkeolojikhaber.com

Batıda Ortaçağ Modern Biliminin kurucusu, hekimlerin önderi olarak bilinmekte ve “Büyük Üstad” ismi ile tanınmaktadır. Tıp alanında yedi asır boyunca temel kaynak olarak kullanılan “El-Kanun fi’t-Tıb” (Tıbbın Kanunu) adlı kitabı ile ünlenmiştir ve bu kitap Avrupa üniversitelerinde tüm insanlığa hizmet ederek pek çok farklı dilde yazılan çok sayıda esere kaynaklık etmiş, tüm tıp fakültelerinde “Tıp İncili” olarak okutulmuştur. Avicenna, kitapta çocuk bakımından bulaşıcı hastalıklara (şu an uygulanan karantina prensipleri de dahil) sayısız sağlık problemini sistematik olarak ele almış ve ilaçları (bitkisel aromaterapi) sınıflandırarak neye iyi geldiklerini tek tek açıklamıştır. Halk sağlığı gibi konuların yanı sıra modern tıp konularına da değinmiş ve daha koruyucu hekimlik kavramı ortada yokken getirdiği birçok öneri ile gerçek anlamda tıbbın kanunlarını yazmıştır. Bin yıl önce yaşamış bir adamın “Modern Tıbbın Babası” olarak anılmasının en büyük sebebi bu 5 ciltlik dev tıbbi ansiklopedidir.

İbni Sînâ, tıbbın yanında felsefe ile de fazlasıyla ilgilenmiştir. Aristoteles en çok etkilendiği filozoftur ve onu sık sık eleştirerek kendini düşüncelerine gömmektedir. Bir rivayete göre Avicenna, Aristo’nun felsefesinde okuduğu bir olayı çözemeyince günlerce bunu düşünür, sonunda bir gün Farabi’nin bir kitabında bu olayı çözmesini sağlayan bir cümleye rastlar ve çok sevinir. O kadar sevinir ki hala hayatta olmasına rağmen Farabi adına sadaka dağıttığı söylenmektedir.

Avicenna | Fotoğraf: english.alaraby.co.uk

O kadar çeşitli konularda araştırmaları var ki hangi birinden bahsetsem bilemiyorum ama hoşuma giden bir diğer çalışması da metafizik ve fizik arasındaki ilişkiyi ruhbilimle açıklamaya çalışması. Avicenna, ruhu ve aklı kendi fikirleri ışığında sınıflandırmıştır ve ruhun varlığını kanıtlamak için de bir düşünce deneyi tasarlamıştır; ‘’Uçan Adam’’ (Floating Man) deneyi. Bu deney şu şekilde açıklanmaktadır: ‘’Bir adam düşünün, Allah onu bir anda yaratmış olsun, hafızasında geçmişine dair bir bilgi olmasın, havada asılı olsun, uzuvları birbirinden ayrı, gözleri ve kulakları kapalı olsun, yani tüm algıları kapalı olsun. Bu durumda bu insan ne bilebilir?’’

İbni Sina böyle bir insanın dahi varolduğunu bilebileceğini söylemektedir. Yani o aslında Fransız filozof Descartes’ın ‘’Düşünüyorum, öyleyse varım’’ fikrini çok daha önceden dile getirmiş; algı ve bilgi olmadan da varlığın farkında olunabileceğini öne sürmüştür.

Bu yazımda bahsedemediğim daha nice kitapları ve araştırmaları olan filozof, düşünür, bilim insanı Avicenna’yı elimden geldiğince anlatmaya çalıştım. Bir tıp öğrencisi olarak bu yazıyı yazarken öğrendiğim yeni bilgilerle kendisine olan hayranlığım bir kez daha arttı. Kütüphanemde 2014 yılında dilimize çevrilmiş, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları tarafından basılmış El-Kanun fi’t-Tıb kitabını bulunduruyorum. Çok faydalı ve ilgilisine önerdiğim bir kitap.

Der Medicus
Der Medicus | Fotoğraf: Youtube

Meraklıları için bir de Alman yönetmen, Philipp Stölzl tarafından kurgulanan ve beyaz perdeye aktarılan “Der Medicus“(Hekim: İbn-i Sina) adlı bir film bulunuyor. Şahsen filmi beğendiğimi söyleyemem. Tabii ki gerçeklerden bağımsız bir kurgu ancak macera olsun diye de koskoca Avicenna, bir çırak için harcanmamalı bence. Benim bahsedeceklerim ise bu kadar, 17- 23 Ağustos İbni Sina’yı anma haftası yaklaşırken elimden geldiğince Avicenna’yı anlatmaya çalıştım, umarım beğenirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Pinterest

İlginizi çekebilir: Canan Sayitoğlu’ndan The Knick