Şu ana kadar hiçbir oyundan çıkıp, “Çok kötüydü!” demedim. Çünkü her oyun güzeldir bence. Biri çok güzeldir, biri az güzeldir ama istisnasız hepsinin az ya da çok bana bir şeyler kattığını düşündüğüm için, her tiyatro oyununun ayrı bir güzelliği olduğuna inanıyorum. Geçenlerde Zorlu PSM’de izlediğim “Bir Banka Soygunu Komedisi” oyunu ise son zamanlarda izlediğim en iyi oyunlardan biriydi. Oyuncular, performanslar, kostümler, dekor, kurgu; her şey harikaydı. Siz de kahkahalara doyamayacağınız birkaç saat geçirmek istiyorsanız, bu oyuna mutlaka gitmenizi öneriyorum!

Hangi birinden başlasam anlatmaya, bilmiyorum. Ağzımı açık bırakan performanslardan mı, dekorun nasıl ustaca kullanıldığından mı yoksa fazlasıyla zekice yazıldığını düşündüğüm kurgudan mı? İsterseniz önce oyun ne üzerine, onunla başlayayım. Adından da anlaşıldığı üzere oyun, hırsızlık üzerine kurulu. Minneapolis adlı şehirdeki herkesin ne kadar çıkarcı ve sahtekar olduğundan bahsediliyor. Ama kurgu bu konuyu öyle komik, öyle sempatik bir şekilde anlatmak üzere planlanmış ki; günlük hayatta aynı davranışı yaptığını görseniz ayıplayacağınız karakterlere sahnede kahkahalarla gülüyorsunuz. Oyunda herkesin amacı Şehir Bankası’na emanet edilen, çok değerli elmasa sahip olmak. Bu paha biçilmez elmas, özellikle de hapisten kaçan suçluların hedefinde. Oyundaki tüm karakterler elmas benim olsun derken ve bunun için planlar yaparken, kontrolleri dışında gerçekleşen sayısız olayın içinde buluyor kendini. Bazen kavga dövüş, bazen aşk.

Oyun Henry Lewis, Henry Shields ve Jonathan Sayer’in kaleminden çıkmış. Aynı ekip, İngiltere’de Oliver Ödüllerinde, Türkiye’de Afife Afife Jale Ödülleri’nde yılın komedisi ödülünü alan “Yoldan Çıkan Oyun”un yazarları. Oyunun yapımcılığını BKM, uygulayıcılığını Talimhane Tiyatrosu üstlenmiş. Yönetmen koltuğunda gerçekten harika bir iş çıkardığını düşündüğüm Lerzan Pamir var. Başrollerde ise Serhat Tutumluer, Seren Şirince ve Bora Akkaş yer alıyor ancak kadro bir hayli kalabalık. Performanslardan bahsetmiyorum bile. Oyunda kimse yerinde durmuyor; müthiş bir enerji hakim sahneye! Komedi izlediğinizde diyaloglar ve olaylar ön plandadır ya genellikle, karakterlerin aralarında geçen konuşmalara gülersiniz sıklıkla. Bu oyunda karakterler komik, başlı başına! Kendilerine özgü tavırları, huyları, mimikleriyle her biri devleşiyor sahnede, ayrı bir dünya yaratıyor kendine.

Dekorun kullanımını ayrıca beğendim; sahnenin yüksek enerjisine ve dinamizmine uygun olarak değişiyor. Özellikle bir sahne var, sahnenin küçücük bir bölümünde adeta üç kişi birbirini kovalıyor. Biri kafasını çevirirken, diğeri yatağın altına giriyor; o yatağın altına bakacakken, diğeri üste zıplıyor. Böyle anlatınca kafanızda çok canlanmıyor biliyorum ama, inanın takip etmesi bile eğlenceli.

Son olarak, oyunun müzikli olduğuna değinmek istiyorum. Bence bu özelliği de oyunu bir hayli farklı ve eğlenceli kılmış, tempoyu da çok yükseltiyor. Dekor değişirken Derman Çinkılıç Özcan’ın güzel sesiyle baş başa kalıyorsunuz. O neşeli şarkılarıyla akşamınızı renklendirirken, bir bakıyorsunuz oyun bambaşka bir yere götürmüş sizi. Ve devam ediyor yolculuk…

Instagram

Bilet almak için tıklayın.

İlginizi çekebilir: Eda Geven’den Empatopya Tiyatro