Kiremit rengi toprakları üzerinde hiç bilmediğim bir geçmişi biraz gizemli biraz cömertçe paylaşan Gaziantep; hâlâ çocukların oynadığı dar sokakları ve alışık olmadığım kibarlıktaki yaşayanları ile hiç dönmek istemediğim bir şehir oldu. Her ne kadar Gaziantep; et üzerine olan mutfağıyla ünlenmiş olsa da bu ziyaretimde beni çok keyif aldığım vejetaryen mutfağında ağırladı. Hem de istendiği zaman en geleneksel tariflerin bile alternatiflerinin mümkün olduğunu gösterdi. 

Gaziantep | Fotoğraf: Eylül Aytan

Gaziantep’te Vejetaryen Mutfak

İnsan olmayan hayvanların yaşam hakkı, daha sağlıklı bir beslenme ve iklim krizi derken çoğumuzun beslenme ve yaşam tarzı değişmeye başladı. Bu değişim kendisini şehri ziyaret eden kişilerde de göstermiş olacak ki bu gezimde ne yiyeceğim diye hiç düşünmem gerekmedi. Bir vejetaryen olarak yiyeceğim yemekler; biraz sora sora biraz da dar sokakların beni yönlendirdiği minik dükkânlar ile karşıma çıktı. Tam da mevsimi gelmişken Gaziantep’i ziyaret etme isteğini tetikleyecek vejetaryen seçenekli restoranları ve yemekleri sıralıyorum o zaman!

Yesemek Yöresel Gaziantep Mutfağı

Camlarından, seramiklerine; tabaklarından çerçevelerine kadar her detayında Gaziantep esintisi olan bu restoranda yemeklerin çoğunluğu vejetaryen! Rengârenk dizilen yöresel vejetaryen mezeleri içerisinde; şalgam suyuyla haşlanan bulgur salatasından o sırada çalışan tarafından “terbiyeli elma” ismi verilen süzme yoğurt ile karıştırılıp tarçın ve portakal suyu ile marine edilen yeşil elma var. Yoğurtlu semizotu üzerine konan fellah köfteler, limon tuzu ile marine edilen Pembe Sultan isimli lahana da diğer mezeler içerisinde.

Yesemek’in en güzel yanlarından biri ise yemek seçerken bize verdikleri rahatlık. Bu kadar vejetaryen yemekleri bir arada bulmuş hangisini seçeceğim diye zorlanırken tadımlık tabak hazırladıklarından bahsettiler. Böylece beş adet yöresel Gaziantep yemeğini de hiç tıkanmadan deneme şansı buldum. Aşağıdaki fotoğrafta görebileceğiniz tadım tabaklarındaki yemekler; Mıcırık aşı, Firik pilavı, Pimpirim aşı, Dövme çorbası ve tabii ki zeytinyağlı kuru dolma. Dürüst olmak gerekirse de iyi ki tadımlık tabakları varmış. Yoksa bu yemeklerden birini seçmek inanılmaz derecede zor olurdu! 

Yesemek | Fotoğraf: Eylül Aytan

Yemeğin sonunda çok sevdiğimiz çalışanlar bize reyhan şerbeti ikram ettiler. Normalde şerbet pek sevmesem de karanfil, tarçın, zahter gibi birçok tadın bulunduğu bu şerbet; tatlı ve ekşi dengesiyle HARİKAYDI! 

Gaziantep | Fotoğraf: Eylül Aytan

Tahtasına “geleneksel vejetaryen yemekler” yazan ve bunun altını hayal edebileceğimin ötesinde dolduran Yesemek, bana sorarsanız Gaziantep’i ziyaret etmek için başlı başına bir sebep. 

Dürümcü Habeş

Dürümcü Habeş | Fotoğraf: Eylül Aytan

Öncelikle Gaziantep’te en çok aklınızda kalacak şeylerden birinin inanılmaz büyük porsiyonları olacağından eminim. Dürümcü Habeş de bu konuda bir istisna değil. Tam veya yarım tırnaklı pidelerin içerisine dilediğimiz ürünü koyabiliyoruz. Ben içerisine baharatlı nohut, mücverin Gaziantep yorumu olan ökçe, kızartmalar ve bol yeşillik koydurdum. Fakat buradaki en önemli noktalardan biri her ne kadar Gaziantep’te nohutlu dürüm geleneksel bir yemek olsa da çoğu zaman nohut, kemik suyunda pişiriliyor. O yüzden herhangi bir yerde nohutlu dürüm yerken veya Dürümcü Habeş’te tırnaklı pidenizin içerisine nohut koydururken et suyu olmayandan demeyi unutmayın.

İmam Çağdaş Kebap ve Baklava Salonu

İmam Çağdaş Gaziantep | Fotoğraf: Eylül Aytan

Şimdi sıra hemen hemen hepimizin bildiği İmam Çağdaş’ta. Kimisi artık eski tadının kalmadığını ve gerçek Anteplilerin oraya gitmediğini söylese de zamanın ruhunu en hızlı yakalayan kebapçılardan biri İmam Çağdaş. İstanbul’da çoğu zaman alternatif bulamadığım kebapçıların aksine İmam Çağdaş’ta sebzeli lahmacundan etsiz patlıcan ve Alinazik kebabına kadar birçok seçenek var. 

Tatlıcı Abdurrahman

Tatlıcı Abdurrahman | Fotoğraf: Eylül Aytan

Burası Gaziantep’in dar sokaklarının beni çıkardığı minik bir “taze tatlıcı” dükkânı. Müşebbek tatlısını yerken sokaktan geçen bir esnaf “Siz Gaziantep’in en güzel dükkânını bulmuşsunuz” dediği; internette konum ve birkaç yorum dışında hiçbir bilgiye ulaşamadığım bu dükkân benim Gaziantep’te en sevdiğim yer oldu. Zaten minik bir dükkânın önünde yeni tepsinin çıkmasını bekleyenlere baktığımda sanıyorum ki Gaziantep’in en lokal tatlıcılarından biri tesadüfi bir şekilde karşıma çıkmış. 

Gaziantep; karşıma çıkardığı kültürünü tanıtmak isteyen nazik insanlarla, her adımımda karşılaştığım farklı bir tarihî parçasıyla beni büyüledi. Her sokağından, taşından ilham aldığım bu şehre umarım yakın zamanda sizin de yolunuz düşer. Ben en yakın zamanda geri döneceğimden eminim.

Bana göre Gaziantep’e kadar gitmişken iki saat mesafedeki Göbeklitepe’ye de mutlaka uğranmalı. Göbeklitepe’nin tarihini öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.