Yaklaşık 1,5 sene öncesine kadar ileride Japon edebiyatıyla bu kadar hemhâl olup, sevebileceğim hiç aklıma gelmezdi. Sebebi ne diye soracak olursanız, emin olun ben de bilmiyorum. Elbette son zamanlarda daha fazla Japonca eserin dilimize kazandırılıp bize ulaşabiliyor olması da sebebini bilemediğim bu ön yargımı kırmış olabilir. Kapının ardında neler var bir bilseniz… Gelin birkaç tanesine hep beraber bakalım.

Küçükbey, Natsume Soseki, Esmanur & Esranur Yiğit Çevirisiyle

Natsume Soseki’yle tanışmama vesile olan ilk kitap Küçükbey’di. Okuduğuma hiç pişman etmedi beni, öyle ki devamı geldi Soseki okumalarının. Yazarın imzası haline gelmiş bir üslubu var. Önünüze koysunlar herhangi bir kitabından bir sayfayı, bu o dersiniz, öyle de bir yazar işte Soseki. Ayrıca kendisi İngiliz edebiyatı uzmanı. Natsume Soseki, Japonya’nın Meiji Dönemi’nde batılılaşmasıyla birlikte yaşadığı bütün bocalamaları, sürecin getirdiklerini ve de götürdüklerini, oldukça zeki bir gözlemle eserlerinde yansıtmaya çalışmış. Küçükbey ise en basit haliyle bir matematik öğretmeninin taşradaki yolculuğuna odaklanıyor. Fakat bu roman sadece bir yaşanmışlığı değil, beraberinde birçok duyguyu, sıkışmışlığı, korkuyu, sevinci, umudu da seriyor okurun önüne.

Anız Ateşleri, Şohei Ooka, Nilay Çalşimşek Çevirisiyle

Anız Ateşleri, modern Japon edebiyatının klasiklerinden sayılan bir eser. Bir klasik olmayı fazlasıyla hak ettiğini okuduktan sonra siz de anlayacaksınız. Savaşla ilgili yazılan kitapları her zaman severim, çünkü dibe vurmanın da, ölümle kol kola yaşamanın da en katıksız biçimde anlatıldığı böyle kitaplarda insan ruhunu çok net bir şekilde gözlemleyebiliyorsunuz. Anız Ateşleri de 2. Dünya Savaşı’nda Filipinler’i işgal eden Japon ordusunun bir askeri olan Tamura’nın gözünden anlatılan, savaşın ortasında meydana gelen yaşama mücadelesini konu alıyor. Okurken Stratis Mirivilis’in Hayat Mezarda kitabını anımsadım, Anız Ateşleri’nde de yer yer benzer bakış açıları, çoğu kez de savaşın ruhta yarattığı  tahribat hâkimdi karaktere… 

Gölgeye Övgü, Cuniçiro Tanizaki, Burcu Erol Çevirisiyle

Cuniçiro Tanizaki, Haruki Murakami, Yasunari Kavabata ve Yukio Mişima ile birlikte savaş sonrası Japon edebiyatının büyük dörtlüsü olarak anılıyor. Tanizaki’nin kaleme aldığı Gölgeye Övgü kısa fakat özlü bir metin. Tanizaki’nin kendi vatanına bakışı ve değerlendirişi özellikle Japon kültürüne ilgi ve merak duyanlar için oldukça değerli. Yazarın üslubu da tıpkı Japonya gibi, gösterişsiz ve kendine has. Bu kısa metinde Tanizaki, yaptığı Doğu-Batı sentezi minvalinde memleketi Japonya’ya dair farklı görüşler dile getiriyor. Ayrıca masaya yatırdığı çok önemli bir nokta var; Japonlar, karanlıktan bile bir güzellik yaratmayı becerebilirler… 

İnsanlığımı Yitirirken, Osamu Dazai, Peren Ercan Çevirisiyle

Osamu Dazai Japonya’da en çok okunan yazarlardan biriymiş. Sanırım kendisinin karanlık kişiliği ve yoğun melankolisi onun en dikkat çeken özelliği. Zira İnsanlığımı Yitirirken, yazarın intihar etmeden önce tamamladığı bir metin. Daha ilk cümlesinden kendisinin ne kadar pişman, acı dolu ve yorgun olduğu anlaşılıyor. Bu kadar keder dolu bir kitap okunmaya değer mi demeyin, kesinlikle değer. Çünkü gördüğünüz bir kurgu değil gerçek bir insan ve gerçek bir yaşam… 

Bu durumda,şu anda gökyüzünü arzuluyor olmam, ona ulaşamayacağımı bilmemden kaynaklanıyor olmalıydı. Şu anda “yaşıyor” olduğum için hayata bağlı olduğumu düşünüyordum, ama sanırım, aslında çoktan “ölü” olduğum için ona özlem duyuyordum.

Anız Ateşleri, Şohei Ooka, 52. Sayfa

Kapak Fotoğrafı: Emma Tsui (Unsplash.com)

İlginizi çekebilir: Mihriban Çerçi’den Çağdaş Yunan Edebiyatı Önerileri