Çin’in Wuhan kentinde başlayan Covid-19 kısa zamanda tüm dünyaya yayılarak küresel bir salgın haline geldi. Ben de bu yazımda, 6 yıldır Almanya’da yaşayan biri olarak, Covid-19 döneminin Almanya’da nasıl ilerlediğini anlatmak istedim.

  Koronavirüs ve Almanya
Koronavirüs ve Almanya | Fotoğraf: Unsplash / Christian Lue

Öncelikle, Covid-19 sebebiyle bazı ülkelerde sağlık sistemleri çökerken, Almanya salgın duyulduğu andan itibaren hastanelerde önlem almaya başladı ve hastanelerde var olan 30 bin kapasiteli yoğun bakım ünitesiyle oksijen tüpünü iki katına çıkardı; böylece, dünyaya örnek olan bir sağlık sistemi kurarak ilerlemeyi başardı. Bu başarı ülkede yaşayan halkı bir nebze de olsa rahatlatırken, devletin sorumluluğunu yerine getirdiğinin ve salgının ciddiyetinin farkında olan insanlar, devletten sosyal izolasyon sürecine dair bir açıklama gelmeden kendilerini karantina altına aldılar.

Almanya’daki 6 yıllık yaşamımdan tecrübelerimi baz alarak şunu söyleyebilirim, Almanlar kuzey ülke insanının vermiş olduğu bir soğukluğa sahip gibi görünseler de, kültür ve değerlerinin ilk sırasında ”kendine ve başkalarına saygı” yer alıyor. Burada birçok diğer ülke insanıyla beraber yaşıyoruz ve farkına varıyoruz, onların kültürünün merkezinde açıkça yer alan saygı, farkındalık, sosyal sorumluluk ve disiplin oldukça önemli. Aslında daha derinlere indiğimiz zaman da, tüm bunların birlikte uyum içinde yaşamk ve sosyalleşmek noktasında temel ilkeler olduğunu görüyoruz.

Birkaç gün önce yapılan basın açıklamasında Merkel, ülkesinde yaşayan vatandaşlara bu işin üstesinden hep beraber başarıyla geldiklerinin, vaka sayısının azaldığının ve yakında kademe kademe hayatın normale döneceğinin müjdesini verirken akıllarda şu soru oluştu: “Nasıl oldu da 1.5 ay gibi kısa bir zamanda Almanya, Covid-19 ile olan mücadelesinde başarılı olabildi?”

  Koronavirüs ve Almanya
Koronavirüs ve Almanya | Fotoğraf: Unsplash / Alexander Schimmeck

Az önce bahsettiğim gibi, halk burada sorumluluk alarak vaka sayısının düşmesine yardımcı oldu. Restoranlar, pub bar’lar, alışveriş merkezleri, mağazalar, okullar kapatıldı; kamu kuruluşları ve bazı fırmalar home-offıce sistemine geçiş yaptı ve sadece zaruri ihtiyaç dahilinde evden dışarı çıkıldı. Grup halinde parklarda, ormanlarda bisiklet süren ve yürüyüş yapanlara da belirli meblalar halinde ceza uygulandı. Çok sevdiğimiz dost ve arkadaşlarımızla, komşuluklarımızla olan yakın ilişkilerimize de bir süreliğine ara verdik.

Zaten genel olarak Almanya; İtalya, Türkiye ve İspanya gibi Akdeniz ülkelerinde olduğu üzere 7/24 yaşayan bir ülke değil ve burada insanlar akşam 20.00’de evlerine kapanıyorlar. Sokakta tabiri caizse çıt sesi dahi duyamıyoruz, dolayısıyla burada bu süreç çok da yabancı karşılanmadı. Sadece doğamız gereği, ‘yasak’ sözcüğü hepimizi içsel olarak tahrik ediyor, hep daha fazlasını yapmak istiyoruz; zaman zaman yaşadığımız sıkıntı da burada bu oldu bizim.

Evet, bugün Almanya’nın geldiği nokta fikrimce örnek gösterilecek bir nokta. Sorgulayan, araştıran, disiplinli, insan haklarına saygılı olan bu ülke insanları ve bizler buradaki süreçten yavaş yavaş ama sabırla çıkmayı başaracağız. Tabii bu kez, akıllara şu soru geliyor: Karantina süreci bittikten sonra normal hayatlarımıza hızlı bir şekilde dönebilecek miyiz? Birbirimizle istediğimiz gibi, içimize sine sine sarılabilecek miyiz? Çocuklarımızı okula gönderebilecek miyiz? Ve canım ülkemize, sevdiklerimize kavuşmak için uçabilecek miyiz?

Ne demiş Dostoyevski, ”Özgürlük ekmekten tatlı, güneşten güzeldir.” 

Kapak fotoğrafı: Anadolu Agency

İlginizi çekebilir: İrem Bali’den Koronavirüs’ü Anlamak