Yakın zamanda üzerine hem olumlu hem de olumsuz çok fazla yorum yapılan bir reklam yayınlandı. Bir hijyenik ped markasının reklamında Türkiye’de özellikle de küçük bakkallar ve marketlerde son derece yaygın bir uygulama olan, pedlerin gazete kağıdına sarılması ya da siyah poşetlere konulmasına gönderme olarak kadına şiddet haberlerinin yer aldığı yeni bir gazete sayfasına sarıldığını görüyoruz. Marka buna ek olarak paketlerini reklamdaki gazete tasarımına sarılı olarak satılacak şekilde güncelledi.

Toplumdaki Menstrüasyon Algısı | Fotoğraf: kitaptansanattan.com
Toplumdaki Menstrüasyon Algısı | Fotoğraf: kitaptansanattan.com

Benim şahsen oldukça beğendiğim kampanya için artık Türkiye’de bu tür uygulamaların bulunmadığı ve reklamın yalnızca Türkiye’yi kötülemek üzere gerçekleştirilmiş bir kampanya zincirinin parçası olduğunu söyleyenler de var. Kişisel yorumlara ilişkin görüş paylaşmamakla birlikte malesef bu uygulamaların yakın zamanda da devam ettiğini açıkça söyleyebilirim. Elbette bu durum yaşanan şehre, bölgeye, hijyenik ped aldığınız dükkanın küçük bir işletme ya da büyük bir market zincirinin parçası olup olmadığına ama en önemlisi işletme sahiplerinin bu husustaki algılama biçimine göre değişiyor.

Reklamı görünce aslında aklıma genelde kullandığımız ismiyle “regl” yani menstrüasyon hakkında pek çok soru yerleşti.

Bakış Açımız ve İlk Deneyimler 

Her şeyden önce genç bir kadın olarak menstrüasyona ilişkin zihnimde hiçbir utanma ya da kötü imgeleme olmadığı için kendimi yetiştiğim çevre ve ailem açısından çok şanslı hissediyorum. Zira hijyenik pedlerin ya da bütünüyle menstrüasyon kavramının utanç verici olduğunu düşünen ve bizi siyah poşetlere, gazete kağıtlarına mecbur bırakan insanlarla aramdaki en büyük farkın; gençken ilk deneyimimi yaşamamla birlikte ailemin ve çevremin beni konuya ilişkin bilgilendirmesi, bakış açısı ve yaklaşımı olduğunu düşünüyorum.

Toplumdaki Menstrüasyon Algısı | Fotoğraf: bolgegundem.com
Toplumdaki Menstrüasyon Algısı | Fotoğraf: bolgegundem.com

Hem annem hem de babam hekim olduğu için bu konu bizim evimizde hiçbir zaman saklanması gereken, “ayıp” bir şey olarak değerlendirilmedi. Annem beni konuyla ilgili yeterince bilgilendirdikten sonra, bu dönemlerimde rahatlıkla fiziksel ve ruhsal rahatsızlığımın nedenini ailemle paylaşabildim ve hatta babamdan bana hijyenik ped ve ağrı kesici getirmesini rica edebildim. Dediğim gibi bu anlamda çok şanslı olduğumun da farkındayım zira ülkemizde son derece normal ve fizyolojik olan bu olayın gizli tutulmasını geçtim, ilk defa regl olan genç kadınlara tokat atılması (?!) gibi trajik “gelenek”ler dahi var. Benim psikoji diplomam ya da uzmanlığım yok ancak ortalama bir insan olarak bile böyle bir deneyimin herhangi bir genç kadın için son derece travmatik olabileceğini tahmin edebiliyorum.

Bir kere tamamen doğal ve kontrol etmek için hiçbir şey yapmanızın mümkün olmadığı bir olay üzerinden utandırılmak, psikolojik olarak taciz edilmek insana kendini ya suçlu ya da sinirli hissettirecektir. Bir de insanların yaşadığı ilk travmaların benzer olaylarda tetiklenerek kendini hatırlattığını düşünürsek; her ay yaşamak zorunda olduğunuz bu sürecin üzerinizde yaratacağı ruhsal sıkıntıyı (özellikle de bu yazıyı okuyan bir erkekseniz) düşünmek bile istemezsiniz diye tahmin ediyorum.

Menstrüasyon Döneminin Fiziksel Etkileri

Toplumdaki Menstrüasyon Algısı |  Fotoğraf: Unsplash.com / Carolina Heza
Toplumdaki Menstrüasyon Algısı | Fotoğraf: Unsplash.com / Carolina Heza

Tıbbi bir eğitimim olmadığı için ve yazının amacı da bu yönde olmadığından size bu dönemde vücudumuzda meydana gelen şeyleri uzun ve tıbbi bir şekilde anlatacak değilim. Ama okuduklarım ve kendi deneyimlerinden yola çıkarak size çok kısa bir biçimde her ay 3-8 gün arasında böyle bir süreci yaşamanın fiziksel açıdan hiç de kolay olmadığını söyleyebilirim. Bir kere sırt ve bel ağrıları, geçici kilo artışı, göğüslerde hassasiyet, sindirim sistemi problemleri, kramplar ve tekrar söylemek istiyorum o lanet olasıca kramplar, mide bulantısı, baş ağrısı ve muhtemelen burada saymayı unuttuğum başka pek çok belirti insanın günlük hayat kalitesini oldukça düşürüyor.

İşte tam bu noktada incelemek istediğim bir şey var. Bir süredir ped reklamlarda gördüğümüz kadın profili. Reglin ilk gününde beyaz pantalon giyip binaların üzerinden atladıktan sonra iş yerinde toplantıya girmeler, plaj voleybolunda seksi kıyafetimizle takıma maçı kazandıran son vuruşu yaptıktan sonra kameraya gülümsemeler ve daha pek çok başka şey… Bunların hepsi iyi güzel, bence de bu dönemlerde fiziksel olarak aktif olabilmemiz takdire şayan. Ama sorum şu ki; zorunda mıyız?

Çünkü evet, Cem Yılmaz sevdiğimiz ve komik biri ama regl döneminde bazı kadınlar savaş uçağı kontrol ederken bizimkiler evde gri eşofmanla yatıyor benzetmesi bence tam bir mansplaining örneği.

(Mansplaining, İngilizcede man (erkek) ve splaining (izah etme veya açıklık getirme) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşan ve “birine, karakteristik olarak bir erkek tarafından bir kadına, küçümseyici veya büyüklük taslayan bir biçimde bir şeyler anlatmak” anlamına gelen bir ihtira.)

Zira ben her regl döneminde işe gidebilmek için sabah uyanıp iki farklı ağrı kesici içmek, karnıma ısıtıcı pedler yapıştırmak, toplu taşımada ayakta ağrıdan kıvranıp mide bulantımı kontrol etmek, toplantılarda aniden gelebilen ağrı ve akıntılar hiç yokmuş gibi bir surat ifadesi takınmak ve bütün bunları yaparken yaptığım işin kalitesini korumaya çalışmak zorunda kalıyorum.

Toplumdaki Menstrüasyon Algısı |  Fotoğraf: Unsplash.com / Vladislav Muskalov
Toplumdaki Menstrüasyon Algısı | Fotoğraf: Unsplash.com / Vladislav Muskalov

Dolayısı ile kimse kusura bakmasın ama işim bittiğinde binaların üzerinden atlatıp yavru köpekleri kurtardıktan sonra kameralara gülümsemek değil, izniniz olursa gri eşofmanımı giyip kedimle iki saat kadar koltukta takılmak istiyorum. Kaldı ki; ağrı benim ağrım, hiçbir işim olmasa da canım ister evden bile çıkmam, sana mı sorucam Cem Yılmaz? Sana mı sorucam? Gözümün içine bak! 🙂

Tabi bu konuda güzel haberler de var. Dünyanın pek çok yerinde İş Kanunu ve ilgili mevzuatlara regl döneminde ücretli izin alabilmenizi sağlayan uygulamalar getiriliyor. Ülkemizden de güzel bir uygulama örneği olarak İzmir Barosu bünyesindeki kadın çalışanlarınan ayda bir gün menstrüasyon izni verdi. Barodan yapılan açıklamada; “Benzer kararların kadınların çalışma şartlarının iyileştirilmesindeki önemini bilerek tüm diğer kurumlarda da uygulama alanı bulmasını dileriz” denildi. Bir kadın avukat olarak şahsen bu haber beni fazlasıyla mutlu etti. Gözler dolu dolu, öhöööm yani lafın gelişi. Kim duygusal? Sen onu bana mı dedin Cem?

Menstrüasyon Döneminin Psikolojik Etkileri

Evet hazır şakayla karışık Cem Yılmaz’a dahi yükselmişken yazının en tartışmalı noktasına gelebiliriz. Duygudurum değişiklikleri. Menstrüasyon döneminde beynimizin içerisinde neler oluyor? Bu konuda yapılmış yerli ve yabancı pek çok araştırma var.

 Fotoğraf: theconversation.com
Fotoğraf: theconversation.com

2006 yılında Türk Psikyatri derneğinde yayınlanan “Adet Döngüsünün Duygudurum Bozuklukları Üzerine Etkisi Var Mıdır?” başlıklı yazıda; Menstrüasyon döneminde ruhsal değişikliklerin M.Ö 600’de Hippocrates 11. yüzyılda Salerno’dan Troutula ve Rönesans döneminde pek çok yazar tarafından bildirilmiş olduğu belirtilmiş. Dolayısı ile her ne kadar günümüzde dahi çevremizdeki pek çok insandan (malesef erkeklerin bunu daha sık yaptığını söylemek durumundayım) “abartıyorsun” cevabını alsak da PBD (Premenstrüel Disforik Bozukluk) ve PMS (Premenstural Syndrome) tıpta da açıkça yer bulan geçerli kavramlar. Dolayısı ile bu dönemde anksiyete, huzursuzluk, keyifsizlik gibi belirtiler yaşamamız son derece normal.

İsteyenler detaylı inceleyebilecekleri için bu bölümleri uzun tutmayacağım ama kadınların %3-8 arasında bir kısmında görülem PBD kişinin yaşam kalitesini bozacak derecede ciddi rahatsızlıklara yol açabiliyor.

Değinmek istediğim bir diğer konu ise yukarıda dalgasını geçtiğim sinirlilik ya da duygusal hallerine çevremizdeki insanların yaklaşımları. Bu değişiklerin tamamen bir abartıdan ibaret olduğunu iddia eden ve reddeden bir grup olduğu gibi, bir de kadınların her türlü hareketini menstrüasyona bağlayan bir insan grubu var. Pek çoğumuzun eşimizden, babamızdan, erkek kardeşimizden, erkek arkaşımızdan ve hatta birlikte çalıştığımız erkeklerden “Bu ne sinir, regl döneminde misin?”, “Bu kadar üzülecek bir şey yok, regl döneminde misin?” gibi cümleler duyduğumuz olmuştur. Bunların cümlenin geldiği kişinin bakış açısına göre duyarlı yaklaşmak için ve iyi niyetli sorulduğu anlar olduğundan eminim. Ancak bir kısmının iyi niyetli olmayışını da deneyimledim ne yazık ki.

Özellikle haklı olduğuma inandığım bir konuda son derece temeli olan geçerli şeyler anlatırken ciddiye alınmadığım için sinirlendiğimde, konuşmaya çalıştığım erkeklerin kendi araların regl döneminde herhalde dediğini açıkça hatırlıyorum.

Dolayısı ile bir erkekseniz karşınızdaki kadının sinirlenmesinin, kırılmasının ya da huzursuzluğunun regl döneminde olmasından başka nedenleri olup olmadığını göz önünde bulundurmak isteyebilirsiniz.

Özetle, hala bir grup insan için bir tabu ve hatta hijyenik pedlerin gazetelere sarılmasına gerek duyuracak kadar utanılacak bir şey olarak görülen menstrüasyon konusunda eğitimin özellikle de ergenlik dönemindeki genç kadın ve erkekler için hem psikolojik hem de fizyolojik yönleriyle verilmesinin son derece önemli olduğuna inanıyorum. Eğitim bakanımız ve diğer yetkileri bana telefon açmay… Çok pardon fazla gaza gelmişim PMS’deyim de.

İlginizi çekebilir: Gizem Kalaç’tan Kadın Beden Algısı