Her ne kadar bugünlerde modernizmin ve ardından gelen postmodernizmin sona erdiğine dair tartışmalar olsa da, modernist sanat ve edebiyat hâlâ insanlar için önemini koruyor denebilir. Sanatta yirminci yüzyılın ilk yarısında doğan dada ve sürrealizm gibi avangard akımlar, edebiyatta yirminci yüzyılın başında yazmış olan Kafka, Proust, Joyce, Beckett, Svevo gibi yazarlar Batı’da hem akademide hem de akademi dışında önemlerini korumaktalar. Bu yazıda geçen sene yayınlanmış Circles and Squares: The Lives and Art of the Hampstead Modernists” kitabı vesilesiyle İngiliz Modernizmi denen olayın Londra’nın kuzeyindeki bir semt olan Hampstead özelinde yansımasını ele almak istedim.

The Vogue for Russia: Modernism and the Unseen in Britain, 1900-1930 (2015) kitabını yazan Caroline MacLean’ın kaleme aldığı Circles and Squares: The Lives and Art of the Hampstead Modernists kitabı geçen sene İngiltere’de Bloomsbury tarafından yayınlandı. Daha önce theMagger’da yazdığım Bloomsbury grubu ile ilgili yazımı okuyanlar bu akımı ve yine Londra’nın bir semti olan Bloomsbury’yi hatırlarlar. Konuyla yakından ilgilenenler için Leon Edel’in Bloomsbury A House of Lions kitabını tavsiye edebilirim. 

hampstead
Hampstead Metro Ulaşım Posteri | Fotoğraf: London Transport Museum Shop

Hampstead’e geçecek olursak, Londra’nın kuzeyindeki bugün oldukça refah seviyesi yüksek kişilerin oturduğu bu semt, 1930’larda modernist sanatçılarca ucuz konutlar sağladığı için tercih edilmişti. Weimar Almanya’sının Nazizm’e teslim olmasıyla ve 1933’te Bauhaus tasarım okulunun kapatılmasıyla İngiltere’ye göç eden kurucusu Walter Gropius, soyut resimleriyle bilinen Piet Mondrian ile fotoğrafçı, ressam ve akademisyen olan yine Bauhaus üyesi Laszlo Moholy-Nagy, Hampstead’deki Isokon Binası’na yerleşen insanlardan bazılarıydı. Bu isimlere, tasarıma daha aşina olanların tanıyabileceği modernist mimar ve mobilya tasarımcısı ve Bauhaus üyesi Marcel Breuer de eklenebilir. Londra’da mobilya girişimcisi Jack Pritchard tarafından işe alınan Breuer ‘Long Chair’ adlı sandalye tasarımını yapmıştı. Londra’da soyut sanata olumlu yaklaşılan atmosferden etkilenen bir diğer sanatçı ise Rusya’da doğan Naum Gabo olmuştu. Bauhaus’ta ders vermiş olan Gabo, 1935’te Londra’yı ziyaret etmiş, 1936’da ise buraya yerleşmişti.  

İngiltere’de modernist tasarımın ilk örneklerinden olan Hampstead’deki Isokon Binası (Lawn Road Flats) Isokon tasarım şirketinin en önemli işlerindendi ve 1934’te açılmıştı. Kanadalı mühendis Wells Coates tarafından tasarlanan ve bugün ‘Isokon Flats’ olarak anılan bina, 36 daireden oluşuyor. Sadece 24 metrekareden oluşan daireler tamamen minimalist bir şehir hayatını yansıtıyor. Kompleksteki restoran ve bar olan ‘Isobar’ ise sanatçılar ve entelektüeller için bir buluşma alanı olarak yer alıyor.

isokon
İsokon Binası (Lawn Road Flats) | Fotoğraf: sanayi313.com

2014’den bu yana burada bir galeri de yer alıyor, bu ‘mikro-müze’ binada yaşamış olan insanların hikayelerini ve Isokon Binası’nın geçmişi burası aracılığıyla meraklılara anlatıyor. Şu anda kapalı olan müze, 5 Mart’tan 30 Ekim’e kadar her hafta sonu 11 ile 16 arasında ziyaretçi kabul ediyor. Ücretsiz girişi olan galeri-müzenin adresi ise; Isokon Gallery, Lawn Road, Londra NW3 2XD.

İngiliz modernizmine dahil olan avangard sanatçılardan bazıları ise heykeltraş Barbara Hepworth, ressam Ben Nicholson, edebiyat ve sanat eleştirmeni Herbert Read, sürrealist ressam Paul Nash ve İngiliz modernizminin önde gelen sanatçılarından sayılan Henry Moore. Moore’un bir vakfı da var ve eski evi, stüdyosu ve bahçeleri Hertfordshire’da ziyaret edilebiliyor. 1 Nisan 2022’de tekrar açılacak olan mekana ulaşmak için adresi Dane Tree House, Perry Green, nr Much Hadham, Hertfordshire SG10 6EE. Ayrıca sanatçının Leeds şehir merkezinde bir enstitüsü de yer alıyor. 

Modernizmin veya bazı kaynaklarda yer aldığı biçimiyle ‘yüksek modernizm’in bazı insanlar için belki biraz sıkıcı ve üstten bakan bir kültürü temsil ettiği söylenebilir. Bu nedenle daha demokratik olarak kabul edilen ‘yüksek kültür’ (opera, bale, klasik müzik vs.) ve popüler kültürü (rap, hip hop, punk rock müzik, sokak sanatı vs.) harmanlayan ve aralarında hiyerarşik bir ayrım oluşturmayan postmodernizm doğdu. Ancak postmodernizm de özellikle neoliberalizm ile ilişkilendirilmesi nedeniyle oldukça tartışmalı bir pozisyonda yer alıyor.

Kapak Fotoğrafı: Instagram @oxfam_hampstead_books

İlginizi çekebilir: Umut Hanioğlu’ndan Alman Entelektüelleri ve Kaliforniya