Sevdiklerimizle muhabbetin derin, yemeğin leziz olduğu bir sofra kadar yaşamanın büyük bir şans, hayatın ise her şeye rağmen muhteşem olduğunu hatırlatan başka bir ortam var mıdır? Bu bir kahvaltı sofrası da olabilir, gün batımına eşlik eden rakı sofrası da… Tüm bu sofraların kurulduğu restoranlar bizi beslemekten, Instagram’a fotoğraf koymamızı sağlamaktan veya birkaç insan görmemiz için bize alan yaratmaktan çok daha fazlasını sunarlar. O upuzun sohbetlerin, uzun zamandır görülmeyen dostlara kavuşma anlarının, birbirinden güzel kutlamaların vazgeçilmez kesişim noktalarıdır restoranlar. Önceden hiç bilmediğiniz bir tadı bir restoranda deneyimlersiniz, yeni bir şarap markasını keşfedersiniz, gözlerinizi kapatıp “uzun zamandır bu kadar güzelini yememiştim!” diye geçirirsiniz bu kıymetli mekanlarda. Evde yemek pişirmeye üşendiğiniz zaman müdavimi olduğunuz mekana kaçarsınız. Bazen kavuşmaktır restorana gitmek, bazen ise tatlı bir kaçış. Düşünün bakalım, sizin en sevdiğiniz restoranlar hangileri?

Peki onlar olmasa ne yaparsınız? Onlarsız İstanbul sizin İstanbul’unuz olur mu?

Restoranlar Evde | Fotoğraf: Lisya Kalma

Restoranlar Evde

Restoranlar Evde | Fotoğraf: Lisya Kalma

Şimdi gelelim konumuza. Konumuz, bir süredir Ruhun Doysun hesabı üzerinden çok beğenerek takip ettiğim Cemre Torun’un müthiş projesi Restoranlar Evde. Projenin bu denli önemli olmasının nedeni, içerisinde çok kıymetli restoranların menülerinden harika tariflerin yer alması ve kitabın tüm gelirinin (baskı ve gönderim maaliyeti dışında) Covid-19 krizinden etkilenen restoran çalışanlarının yararına kullanılması.

İstanbul’un Tadı Tuzu 100+ Restorandan 100+ Tarif” konsepti ile yola çıkan bu kitabı sosyal medya üzerinden gördüğüm anda siparişi ettim. Nedendir bilmem evime gelince tatlı bir heyecan kapladı içimi. Her sayfasını hayranlıkla, özlemle inceledim. Lokantalar, balıkçılar, meyhaneler, kebapçılar… Hepsinin yemekleri ayrı bir renk katmış bu kitaba.

Kitabın içerisinde tariflerle birlikte yeme-içme sektöründe aktif rol alan, önemli kişilerin paylaşımları var; hepsini teker teker okudum. Restoranlar Evde’nin en çok da inanılmaz özenli olmasını sevdim; kullanılan fotoğraflar, tasarımı, tariflerin arkasındaki kısa hikayeler… Her detay titizlikle düşünülmüş ve ortaya harika bir iş çıkmış.

Restoranlar Evde | Fotoğraf: Lisya Kalma

Restoranlar Evde’de, 29’dan Sunset’e, Alaf’tan Aheste’ye, Zula’dan Fireroom’a, Markus’tan Lucca’ya, Pera Thai’den İnari’ye, Balat Sahil’den Balıkçı Sabahattin’e 100’ü aşkın restoranın birbirinden leziz tariflerini bulabilir, hepsini evinizde keyifle pişirebilirsiniz.

100’den fazla tarifi kısa zamanda denemem ne yazık ki imkansız ama Temmuz & Ağustos ayları için gözüme kestirdiklerim şöyle: Batard‘ın açıldığı günden beri en sevilen yemeklerinden Sanayi Pilavı, benim için şehrin bir numaralı Uzak Doğu restoranı Dragon‘un olmazsa olmazlarından Zencefilli, Taze Soğanlı Dana Eti, İstanbul’un en güzel caddesi Meşrutiyet Caddesi’nin gustolu sakini Aheste‘nin Pırasa Mücver‘i, Kumbaracı Yokuşu’nun biricik mekanı Yeni Lokanta‘nın Kuru Vişneli Pancar‘ı. Tarifleri evde yaptığım zaman, bu yemekleri şehrin güzel restoranlarında yemenin keyfinin ne kadar benzersiz olduğunu hatırlayacağım. O anlarda soframı paylaştığım sevdiklerime de bunu tekrar ve tekrar hatırlatacağım.

Restoranlar Evde | Cemre Torun

Restoranlar Evde son yılların en anlamlı projelerinden. Önce sevgili Cemre Torun’un sonra da projede emeği geçen herkesin eline sağlık!

Siz siz olun, Restoranlar Evde’yi bir an önce satın alın. Siz de yeme-içme sektörüne elinizden geldiğince sahip çıkın, sevdiğiniz mekanların ayakta kalmasını sağlayın.

Not: Karantina döneminde Metro Türkiye’nin küçük işletmeleri desteklemek amacıyla başlattığı “Küçük İşletmem İçin” hareketi de beni gerçekten çok mutlu etmişti. Metro’nun belirlediği kriterlere uyan 5000 adet küçük işletme kapılarını tekrar açtıklarında Metro Türkiye’den 5.000 TL’lik ürün desteği alacaklardı. Metro Türkiye sözünü tuttu ve bu proje işletmelere harika bir nefes oldu. Bunu da söylemeden geçmek istemedim.