Geçmiş, şimdi ve gelecek… Zaman, hâlihazırda karmaşık bir yapıdayken gündemimizle birlikte belirsizliğe doğru sürüklenmeye devam ediyor. SABO, Versus Art Project’teki ikinci kişisel sergisi “Time Machine” ile zamana dair algılarımızı kırarak, bizleri kendi kurgusal dünyasına davet ediyor. SABO’nun sergisi 3 Haziran’da Versus Art Project’te ziyarete açıldı, 10 Temmuz’a kadar da devam ediyor. Şanslı bir sanat izleyicisi olarak, SABO ile sergisini birebir gezme şansını elde ettim ve ona çalışmalarına dair aklıma takılanları sordum.

SABO | Fotoğraf: İrem Çakır

Zaman kavramı, gündemimizle birlikte göreceliden belirsizliğe doğru sürükleniyor. Şahsen ben “Pandemi, Covid-19” gibi kelimeleri görmeye dahi katlanamıyorum artık. Hatta pek çoğumuzun alışmaya başladığı “sanal turlardan” da sıkıldım diyebilirim. Sanatçı ile birlikte eserleri üzerine düşünebilmek, diğer sanatseverlerle aynı ortamda bulunmak, özlediğim şeyler arasındaydı. Nitekim bu özlemimi giderdim ve SABO ile “Time Machine” sergisini birlikte gezebildik. SABO’nun kendi cümleleriyle; insanlığın yılmadan, usanmadan zamanlar ve mekanlar içerisinde kaybolma hikâyesini konu alan “Time Machine” sergisini hep birlikte inceleyelim…

SABO, Time Machine, Boşuna Gitti Serisi, 2020, Tuval Üzerine Yağlı Boya | Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz

SABO selam, seni tanımayanlar için kendinden bahsetmeni istesem. SABO kimdir, neler yapar ve kısaca her şey nasıl başladı?

İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Sanat ile iç içe ve bu konuda oldukça destekleyici bir aile ve arkadaş çevrem oldu. Özellikle resme karşı küçük yaşlarda başlayan ilgim hiç azalmadan devam etti. Sonrasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde Resim Eğitimi’mi tamamlayıp kendimi geliştirmek için bu konuda derinleşmeye başladım.

SABO | Fotoğraf: İrem Çakır

Malum zaman kavramımız iyice sapa sardı. “Time Machine” serginde de geçmiş, şimdiki zaman ve gelecekle bir diyalog kuruyorsun. Senin için bu süreç nasıl geçti ya da bu “garip” zamanlar çalışmalarına nasıl bir katkı sağladı?

Son birkaç yıldır zaman ve mekan kavramlarımız oldukça değişti. “Time Machine” de bu iki kavram arasında konuşan, irdeleyen bir sergi. Son iki yıllık bu garip zamanda ben de herkes gibi hem yaşam hem de üretim açısından oldukça değişik bir süreç yaşadım ve yaşıyorum. Dışarısı ile bağlantımız bir anda kısıtlandı ve özellikle üreten bizler için zorlu zamanlar başladı diyebilirim. Sosyallik ve anı, hikâye biriktirmek giderek güçleşti. Haliyle tüm bu süreç çalışmalara da derinden yansıdı.

SABO, Time Machine, Sanatçı Kitabı | Fotoğraf: İrem Çakır

Serginin çıkış noktası olan ve aynı ismi taşıyan, tamamen el yapımı olan sanatçı kitabın “Time Machine” den bahseder misin?

İşlerime başlarken genellikle eskiz defterlerim ve bu defterlerin içerisindeki desenler, notlar üzerinden yolumu arıyor ve buluyorum. Sayfalar arasında ilerledikçe hikâyem genişliyor ve şekillenmeye başlıyor. 

El yapımı Time Machine sanatçı kitaplarım da serinin başlangıç noktası oldu. Yakın zamanda yapmış olduğum eskiz defterlerinden ortaya çıkan bir proje. Bu defterler içerisindeki her bir sayfa, farklı zaman ve mekanlara yolculuğumun ve bu yolculuk hikâyelerinin birleşimi niteliğinde.

Zaman makinasının bulunmasıyla başlayan serüven ile insanlık tarihindeki birtakım olaylar, başarılar, umutsuzluklar, kahramanlıklar, paralel dünyaların yansımaları, geçmiş anılar ve gelecek hikâyeleri üzerine kurulu zamansız bir sergi. Defterlerin sayfaları arasından başlayıp, insanlığın yılmadan, usanmadan zamanlar ve mekanlar içerisinde kaybolma hikâyesini konu alıyor.

SABO, Time Machine, 2019, Tuval üzerine Yağlı Boya, 170×170 cm | Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz

“Time Machine” serginde; sanatçı kitabından seramiğe, videodan sulu boyaya birçok farklı medium yer alıyor. Yeni şeyler öğrenmeyi sevdiğini biliyorum, üretimlerine farklı disiplinleri dahil ederken nasıl karar veriyorsun, kendiliğinden mi gelişiyor?

Açıkçası merak etmekle başlıyor tüm süreç. İşlerimle eş zamanlı gelişen bir hikâye yaratmaya çalıştığım bir kurgu dünyası mutlaka oluyor. Tüm bu anlatıda kuvvetli olabilecek yönleri arıyorum. Bazen denemediğim alanları araştırırken günler, haftalar geçiyor ama sonuç olarak bu denemeler bütüne bakınca mutlaka bir artı değer katıyor. Üretimdeki özgürlük ise anının en kuvvetli hissedildiği kısımlar.

SABO, Time Machine, Don’t Give Up The Ship, 2020, Seramik | Fotoğraf: İrem Çakır

Peki gelecekte daha farklı mediumlar üretirken de görecek miyiz seni?

Elbette. Farklı mediumları kullanarak genel kurguyu ele almayı daha doğru buluyorum. Her materyalin gücü ve enerjisi farklı oluyor. Onları kimi zaman iç içe kullanmak, kimi zaman da mekan ile birlikte düşünmek gerekiyor doğru sonuca ulaşmak için. Üretim yaparken çoğu zaman tıpkı oyun oynar gibi yapıp bozmak gerekiyor.

“Time Machine” Versus Art Project’teki ikinci sergin, mekanı daha önceden tanıyor olman yerleştirmeyi yaparken ya da hikâyeyi kurgularken yönlendirici oldu mu?

Kesinlikle. Mekana alışık olmak işleri oldukça kolaylaştırıyor. Özellikle üretim sürecinde mekan ve kurulum kısmını da düşünmek sonucun etkisi olumlu yönde arttırıyor. Biten işleri mekanda nasıl yerleştiririm diye düşünmek yerine mekanı ve seriyi bir bütün halinde kurgulamaya başlıyorum. Bu şekilde hem zaman kazanmış hem de anlatıyı güçlendirmiş oluyorum.

SABO, Time Machine, 2020, Kanvas Üzerine Akrilik ve Sulu Boya, 210×280 cm | Fotoğraf: Kayhan Kaygusuz

“Time Machine” serginde ayrıca Yeldeğirmeni’ndeki eski stüdyonun perdesinin üzerine; akrilik ve sulu boya ile yaptığın büyük ölçekli bir sergi haritası yer alıyor. Gene serginin temasına uygun olarak tasarladığın logoyu da dedenin eski televizyonu aracılığıyla izleyiciye aktarıyorsun. Geçmişten gelen objeleri yeni şeylere dönüştürmek senin için ne ifade ediyor?

“Time Machine” özellikle zaman ve mekan üzerine yoğunlaşan bir sergi oldu. Projeye yoğunlaştıkça zaman yolcusu olarak kendi hikâyem içerisinde de dolaştığımı fark ettim. Yaklaşık iki yıl süren üretim süreci dahilinde yaşadıklarımın ister istemez tüm konuda etkisi büyük oldu.

Kendi zamanım ve mekanımdan parçaları alıp, şekillendirip, sergiye dahil etmeyi daha samimi buldum. Hem kurgu hem gerçek iç içe bir halde, tıpkı sıfırdan yeni bir işe başlamak gibi.

SABO | Fotoğraf: İrem Çakır

PARACETAMOL, (ECZANE) ve (EVE) Virus… Geçmiş ve güncel çalışmalarını göz önünde bulundurduğumuzda fantastik ve kurgusal bir düzlemde ilerlediğini görüyoruz, nelerden ilham alıyorsun? Neler okuyor, dinliyor ve izliyorsun?

Kurgusal romanlar okumak, hikâye anlatımı güçlü diziler ve filmler izlemek, çağdaşlarımının yaptıklarını incelemek, farklı alanlarda tecrübeler kazanmaya çalışmak, hayat eskiye dönerse olabildiğince gezip – görmek, bunlar hem ilham aldıklarım hem de yakın zamanlı dileklerim.

Geçmiş ve şimdiki zamandan bahsettiğimize göre biraz da gelecekten konuşalım. Yakın ya da uzak gelecekteki projelerin neler?

Yoğun bir şekilde bu sergiye odaklandığım için öncelikle bir resetlenmem gerekiyor. Sergiyi kapatıp, etrafı toparlayıp, atölyemi temizleyip, düzenlediğimde ancak yeni işler için çalışmaya başlayacağım. Henüz daha netleşmese de eğitim açısından birkaç farklı gelecek planım var. Başlarda o yöne doğru yoğunlaşacağım.

Peki son zamanlarda işlerini beğendiğin, yakından takip ettiğin sanatçılar kimler?

Araştırdığım, beğendiğim ve takip ettiğim çok fazla sanatçı var. Ama son zamanlarda rotamı daha çok Çağdaş İskandinav Sanatçılarına çevirmiş durumdayım.

SABO’ya çok teşekkür ediyor ve serginin 10 Temmuz’a kadar Versus Art Project’te ziyaret edilebileceğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Merak edenler için de SABO’nun işlerini inceleyebilecekleri linkleri aşağıya bırakıyorum;

Instagram | Web Site

Kapak Fotoğrafı: İrem Çakır

İlginizi çekebilir: Artsy Magger’dan İstanbul Sergi Takvimi