Çocukluk arkadaşım Gökçe, Madrid’e yerleşti ama sadece yerleşmekle kalmadı, Soluna isimli bir marka kurdu. Tütsüler, sabunlar, kristaller ve daha neler neler var Soluna’da bir bilseniz… Madrid ve Soluna’yı Gökçe’yle konuşmak için, sizi hayali salonumuzun misafir koltuğuna bekliyoruz, Gökçe’nin ilhamını ve heyecanını anlamak için bize katılın!

Bilmeyenler için kısa bir özet geçerek başlamak istiyorum yazıma, 18 sene Beşiktaş’ta yaşadıktan sonra ODTÜ’yü kazanınca Ankara’ya taşındım. Beşiktaş, mahalle ruhunu hissedeceğiniz, kasabı, manavı, terzisi, çiçekçisi, kitapçısı herkesle ahbap olabileceğiniz bir ilçe. Ihlamurdere Caddesi üzerinde oturduğumuz için tüm çarşıyı çok iyi bilirim. Hatta dükkanlar, esnaflar zamanla değişse, kahve dükkanları eski kitapçılarımızın yerini alsa da hâlâ “ev” denilince aklıma ilk Beşiktaş gelir.

Çok şanslı bir çocuk olarak ilkokulu ve ortaokulu evimize yürüme mesafesindeki Büyük Esma Sultan İlköğretim Okulu’nda okudum. Ihlamurdere Caddesi üzerinde yürüyerek yaklaşık 10 dakikada ulaşırdık okulumuza ama önce Mısırlıbahçe Sokak’ın köşesinde Zeynep ve Gökçe’yle buluşurduk. Yazın dondurma kışın Oktay Fırını’ndan, Olimpia’dan kurabiye ya da açma alırdık, okul yolunda da yerdik. Hâlâ her anımsadığımda gülümsüyorum, ne şahane günlermiş! Zeynep evlenip yine Beşiktaş’ta yaşamaya devam etti, Gökçe ise Madrid’e yerleşti ve bir yandan da Soluna’yı kurdu, hadi gelin hep birlikte çocukluk arkadaşımın markasını yakından tanıyalım.

Hola canım! Çok heyecanlıyım bize Soluna’yı anlatacağın için. Çünkü ben de ilk kez bu kadar detaylı dinleyeceğim. Önce bize biraz kendinden bahset sonra da Soluna’dan… Bu fikri nasıl oluştu, süreç nasıl ilerledi? 

Canan, annelerimizin hamileyken tanışmaları ve sonraki süreçte de okul hayatımızın birlikte geçtiğini de düşünürsek hayatım boyunca en uzun soluklu tanıdığım dostumsun desem yanlış olmaz herhalde… İyi ki varsın diyerek başlamak istedim röportaja. 

Şimdi gelelim Soluna’ya… Ben, Soluna markasını kurmadan önce, birçok şirkette çalıştım. Hayatımın her döneminde kendi işimi yapmak istemiştim ama bu bir türlü hayata geçiremedim, erteledim, cesaret edemedim. Fakat bir gün artık bu olmalı dedim, o an nasıl geldi hiç bilmiyorum. Aslında uzun yıllardır planlıyordum. Doğayla olan sevgimiz ve sürekli yeni şeyler üretip denememiz, ablamın da benim de sürekli aldığımız eğitimler ve iyileştirmeyle ilgili konulara merakımız hep vardı, hep öğreniyorduk. Ben doğal kozmetik ve aromaterapi eğitimleri aldım. Ablam ise uzun zamandır kendi atölyesinde seramik üretmeye devam ediyordu. Benim de sanat hep hayatımın bir parçası oldu. İyi bir takipçiyim, elimden geldiğince de burada da seramik ve resim işleri üretmeye devam ediyorum. Ve tabii daha pek çok şey. Kristal taş şifacısıyız ikimiz de, bu konuda da uzun soluklu eğitimler aldık. Yani demem o ki çokça konuya elimiz değdi ancak hepsi de birbiriyle bağlantılıydı. Heybemizde çok şey biriktirmişiz farkında olmadan. Bizi ister istemez Soluna’ya getirmiş hayat…

Fotoğraf Altyazısı | Florian Wehde (unsplash.com)
Madrid | Fotoğraf: Florian Wehde (Unsplash.com)

Sonra Madrid yaşantısı… O da hayatıma bir anda giren önemli bir değişiklik oldu. Madrid’e yerleştim ve kurumsal işimi bıraktım. Hiçbir şeye sahip olmadan zamanlar geçirdim. Sadece kendimi dinledim diyebilirim. Çokça okudum, ilham topladım. Hayat bana “işte şimdi ne yapabiliyorsan yap” diyeceği bomboş bir sayfa ile karşıma çıktı ve ablam ile beraber yıllarca hayalini kurduğumuz Soluna için bir gecede düşünüp başlamaya karar verdik. Sonrasında buradaki arkadaşım İlkem de bizlerle beraber çalışmaya başladı. O da doğal kozmetik konusunda uzman ve aynı zamanda bir mühendislik geçmişi var. Bize başka bir bakış açısı getirmiş oldu. Heybemizdekileri önümüze döktük ve işte Soluna bir anda doğuvermişti. Hep ertelediğim hayallerimin kapısından bu şekilde girdim. 

En doğala, en eskiye, insana en iyi gelene odaklanarak bir hayalin peşine düştük… Soluna, güneş ve ay demek. Güneş ve ay bütün geleneklerde eril ve dişil olanın birleşimi, evrendeki sonsuz bütünlük ve olmuşluk halini anlatır. Güneş, kutsallık, ışık, bilgi, ay ise, yenilenme, aydınlanma ve varoluşu sembolize eder. Gönül verdiğimiz bu iki sembol ile logomuzu ve aslında felsefemizi oluşturduk.

Hepimizde olan farklı yetenekler sayesinde, ürün geliştirme ve üretim tarafında çok etkin bir durumdayız. Her konuda elimizden gelenin en iyisini ve en doğrusunu yapmaya çalışıyoruz. Bu nedenle, ürünlerimizi kendimiz üretiyor bunun yanı sıra web sitesinden, reklam çalışmalarına, fotoğraf çekiminden ürün sunumuna ve içerik hazırlanmasına kadar her şeyi kendimiz yapıyoruz.

Zaten profesyonel iş yaşamımızda ablam reklam ajansı tarafında, ben marka tarafında satış-pazarlama alanında, İlkem ise e-ticaret tarafında çalışıyordu ve bu deneyimler bizim için fırsata dönüştü diyebilirim. 

Pandemi koşullarını düşünürsek, böyle zorlu bir dönemde marka yaratmak zor oldu mu?

Soluna’yı kurmak daha önce de bahsettiğim gibi hep aklımızda olan bir şeydi, aslında pandemide başlaması biraz denk geldi diyelim. Kendi aramızda konuşurken bunu, her şeyin olması gerektiği zamanda ve olması gerektiği şekilde olur diye ifade ediyoruz. Öncesinde insanların bu konular hakkında bakış açısı ve bilgisi daha azdı, şu an pandemi ile beraber bunun tamamen değişmeye başladığını fark ediyoruz. Artık gerçekten herkesin şifaya, iyileşmeye, doğal olana ihtiyacı var. Marka yaratmak uzun bir süreç ve Soluna şu an bebek bir marka. Yolumuz uzun ama bir şekilde yolun başlangıcı böyle bir döneme denk geldi. Pandemi bizim için bu dünyanın ve her şeyin durduğu enteresan zamanlardı. Aslında Soluna için çok daha fazla zaman bulmamız için bize fırsat yarattı. 

Neden Madrid’de böyle bir iş kurmak istedin?

Aslında biz Soluna’yı Madrid ve İstanbul odaklı düşündük ilk başta ama şu anda Soluna mekandan bağımsız bir marka oldu. Güzel kargo anlaşmaları ile dünyanın her yerine makul gönderim ücretleri ile ürünlerimizi gönderebiliyoruz. Amerika’dan İsviçre’ye kullanıcılarımız var. Hatta İspanya özelinde satışlarımızın diğer ülkelere oranla düşük olduğunu söyleyebiliriz. Madrid’de böyle bir markanın olmasının tek sebebi ise zaten orada yaşıyor olmamdı. 

3-194
Nature | Fotoğraf: Soluna

Ürünlerinizden biraz bahseder misin?

Ürünlerimiz tamamen doğal içeriklerden oluşuyor, aslında bu konu en hassas olduğumuz şey diyebilirim. Doğal ürünün ne demek olduğu konusunda insanlar yeni yeni bilinçleniyor. Bu konuyu derinlemesine bilen az. Ne yazık ki, birçok ürün doğal adı altında doğal içeriklerden yoksun üretiliyor ve satılıyor. Bu sebeple ham maddelerimiz konusunda oldukça titiz davranıyoruz.

Biz ürünlerimizde herhangi bir koruyucu ve katkı maddesi kullanmıyoruz. Ürünleri ortaya çıkarmadan önce, planlama yaparak; sürdürülebilir, kaliteli, faydalı ve doğa dostu olması için uğraşıyoruz. Önceliğimiz bu. O kadar ki ilk siparişlerimizi gönderirken acaba kargoya alternatif ne yapabiliriz diye çok düşündük. Kargo malzemeleri bile içimizi acıtıyor. Her şeyin geri dönüştürülebilir olmasına gayret ediyoruz. Hatta kullanıcılarımızdan da bu inceliği bekliyoruz. 

Ürünlerimize gelecek olursak Soluna’da; tütsüler, doğal mumlar, balmumları, seramikler, lip balmlar, losyon barlar, sabunlar, yüz temizleme pedleri, doğal taşlar bulunuyor. Yani özünde iyileştiren, iyi hissettiren, kadim bilgilerden, eski şifa yöntemlerinden, unutulmuş öz bilgilerimizden doğan ürünler diyebiliriz bizimkilere. 

Sertifikalı doğal kaynaklardan temin edilmiş, içimize sinen malzemeler ile ürünlerimizi oluşturuyoruz. Mesela bir susam yağı seçmek için dahi pek çok üretici ve ürün denedik. Esansiyel yağlarımızı her birini yerel ve güvenilir üreticilerden tedarik ediyoruz. Her şeye çok titizlendik, çok önem verdik. Ürün isimleri belirlerken bile saatlerce konuştuğumuzu hatırlıyorum. Her bir ürüne çokça emek ve zaman harcadık. 

Ancak şunu şu konseptte yapalım, ah şu da şöyle olsun diye düşünmedik. Konsept bizim ruhumuzdan kopan, gerçekten inandığımız ve yaşamımızın bir parçası olan konulardı. Bir şekilde ortaya çıktılar. Temiz, sakin tasarımlar, doğal içerikler. Evrende var olan elementler. Özünde insana iyi gelecek bir misyon taşımasıydı bizim için önemli olan.

Madrid’de ve İstanbul’da birer atölyemiz var ve üretim yapıyoruz. Ancak gelecek hedeflerimizde büyük bir şirket olmak yok açıkçası. Kalitemizin ve enerjimizin bozulacağı noktalarda büyüme hevesine girmiyoruz. Kendi içimize sinmeyen, çocukların dahi kullanabileceğimiz ürünler ortaya çıkarmak ilk amacımız. Bu noktadan uzaklaştığımızda, hayallerimizden de uzaklaşmış oluruz. 

Sanırım Soluna bilincini yaymak için bir şeyler hazırlıyorsunuz? Sosyal sorumluluk projelerinizden bahseder misin?

İleriye yönelik olarak sosyal sorumluluk projelerinde yer almak, insan eşitliği, iklim krizi gibi konularında destek olmak için Soluna olarak çeşitli projeler düşünmekteyiz. Özellikle iklim krizi ve sürdürülebilirlik ile ilgili bir proje hazırlıyoruz şu anda. Detayları oluştuğunda seninle de paylaşacağım. Artık gerçekten bir şeyler yapmalı, hep konuştuğumuz ve asla adım atmadığımız konular arasında kalmamalı sürdürülebilirlik… Biraz da bu noktadan yola çıkaraki insanlara bu konu ile ilgili kolay yöntemlerle, kendi evlerinde, işlerinde, yaşam alanlarında nasıl destek olabileceklerini gösteren, eğitim içerikli bir proje olacak. Çeşitli dernekler ile görüşmelerimiz oldu. Umarız bu hayalimizi de gerçekleştirebiliriz. 

Madrid hakkında ne düşünüyorsun? Şehir sana neler hissettiriyor? İşinle ilgili nasıl ilham veriyor?

Madrid mutlu bir şehir bence, en çok bu özelliği seviyorum diyebilirim. Farklı enerjileri içinde barındıran, sosyal bir şehir. Bir gün neşeli bir teras partisindesiniz mesela, ertesi gün parkta tanımadığınız kişilerle sohbet ederken bulabiliyorsunuz kendinizi. Madridliler sosyalleşmeyi çok iyi biliyor diyebilirim. Yaşayan bir şehir burası ve haliyle bu da beni besliyor.

İspanyollar keyfine, eğlenmeye düşkün insanlar. Öğlen saatleri siestaya giren kurumlar ile işiniz yoksa bu durum benim için çok keyifli diyebilirim. Biraları, sangriaları, tapasları da es geçemeyeceğim. Ancak bir turist olarak geliyorsanız “No hablo ingles” cümlesini sıkça duyabilirsiniz. Çünkü İngilizce konuşma oranı çok düşük bir şehir Madrid.

Soluna ile Madrid’de sıradan bir günün nasıl geçtiğini de merak ediyorum.

Madrid insani rahatlatan bir şehir, kimsenin hiçbir şeye acelesi yok gibi. Burada eğlenmek ya da dışarıda vakit geçirmek için, insanlar sadece hafta sonunu tercih etmiyor. Bu nedenle hafta içi Pazartesi, Salı gibi günlerde bile akşamları iş çıkışında insanlar dışarıda vakit geçiriyorlar. Evler küçük ve balkon kültürü çok olmadığı icin kafelerin barların teraslarında insanlar bir şeyler içmek için buluşuyorlar. Ben de bazı günler fotoğraf çekimleri ve ürün çalışmaları için atölyeye gidiyorum. Akşamları ise,ilgili olduğum konularla ilgili eğitimlere devam ediyor, okumalar yapıyorum. Bazı akşamlar arkadaşlarımla dışarı çıkıp bir şeyler içip vakit geçiriyorum. Haftada 2 gün seramik atölyesine gidiyorum.

Madrid’de yemek saati çok geç ve genellikle restoranlar akşam 8:30’dan önce açılmıyor, artık bu düzene alıştığım için, genellikle o saate kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum. Madrid kozmopolit bir şehir, bu nedenle çok fazla kültürü tanıma fırsatım oluyor. Birçok değişik ülkeden arkadaşlarımız var. Bunun işimize katkısı ise, dünyada birçok yere gönderim yaptığımız için bize nerede neyin daha çok istendiğini daha iyi anlama fırsatı sunuyor. Madrid turistik açıdan çok zengin bir yer değil, belli başlı müzeler var, ancak birçok sergi düzenleniyor. Buraları gezmekse bana ilham katıyor ve sıklıkla yapmaya çalışıyorum. Bir yerden başka bir yere gitmek zor değil, özellikle İstanbul trafiğinden sonra. Bisikletle şehri gezebiliyorsunuz, bazen sabah bisikletle Retiro parkına gidip, orada vakit geçiriyorum. Aslında şöyle diyebilirim. Madrid’de günlerim sıradan bir gün olmuyor. Hepsi birbirinden farklı, rengarenk enerjiler taşıyor. Ve ben de her sabah kollarımı açıp o günün getirdiklerini karşılıyorum. 

Incense| Fotoğraf: Soluna

Okuyucularımıza Soluna’dan öğrenip evde günlük hayatlarında uygulayabilecekleri tavsiyeler verir misin? 

Aromaterapi ve iyileştirici diğer disiplinlerin hepsinin özünde ruh, beden, zihin dengesi bulunur. Yani önce farkındalıkla başlar her şey ve “Benim neye ihtiyacım var?” sorusunu cevaplayabilmekle. Esasen işin en zor kısmı bu. Çünkü hızlı hayatlarımızın içerisinde, en çok da kendimizi fark etmeden yaşıyoruz. Mesela ben iyileştirici öğretiler ile tanışmadan önce, birkaç hastalık yaşadım ve hastalıklarım beni bu noktada çözüm aramaya itti. Hasta olmayı beklemeden kendimizi, ruhumuzu, vücudumuzu duymayı bilmeliyiz. gerekirse biraz yavaşlamalıyız.

Bu süreçte meditasyonların çok faydası oluyor. İç sesimizi duymamızda ilk adım bence meditasyon. Hayat içerisinde her an meditasyon yapabileceğimizin farkına varıyoruz daha sonra. En sonunda sonsuz bir meditasyon hali, an’ın içerisinde yaşamayı gerçekten ve bilinçli bir şekilde öğrenmiş oluyoruz.

Ben de bu yolculuğa yıllar önce başlarken kendime odaklandım, “bana ne iyi gelir?” düşüncesiyle başladım. Okuyuculara en büyük tavsiyem bu olur. Önce kendine odaklanmaları gerek! Meditasyon dışındaki birkaç ritüelimden de bahsedeyim. En yüksek frekanslı uçucu yağ olan gül yağı ile buhurdanlık yakarım. Adaçayı, defne, üzerlik kullanarak evimi ve yaşam alanlarımı haftada bir veya ihtiyacıma göre birkaç kez tütsülerim. Dönem dönem kullandığım çeşitli kristal taşlarım var ve her zaman yanımdan ayırmadığım kristal kuvarsım. Taşların hikayesi uzun. Zaman zaman içerik olarak vermeye çalışıyoruz; ancak haftalarca konuşsak bitmeyecek kadar bilgi saklıyorlar içerlerinde. Onlar evrenin DNA’ları. Okuyucularına kristal taşların şifasından da faydalanmalarını tavsiye ederim. Benim ve tanık olduğum pek çok kişinin hayatlarında ciddi değişimler yarattılar. 

Bazı günler modum düşük olduğunda narenciye kokuları tercih ediyorum. Narenciye kokuları yaşam enerjimizi yükseltir. Mum yakmak hem koku duyumuza şifa sağlarken, ateşe bakmak da yüzyıllardır atalarımızın yaptığı gibi odaklanmamızı sağlar ve ateş elementimizi yükseltir. Ayrıca küçük sprey şişelerine sularının içerisine, o gün ihtiyaç duyulan esansiyel yağlardan damlatıp kendi aura spreylerini yaratabilirler.

Cilt ürünlerinde tutarlı ve devamlı hareket etmelerini tavsiye edebilirim. Ayrıca sentetik ve parfümlü ürünleri hayatlarından çıkarsınlar. Cildin kolay yaşlanmasına neden olan kanserojen zehirli içeriklerden mümkün olduğunca kaçınsınlar. Gün içerisinde bilgisayar başında uzun kaldıklarında lavanta keselerini kullanabilirler. Lavanta her türlü strese karşı inanılmaz bir yatıştırıcıdır. Mesela anksiyete tedavisinde dahi yardımcı bir kokudur. Örneğin evimin içerisindeki radyasyon yayan aletler için shungit taşı ve kaktüslerim var.

Çok karışık zihinli olduğum günlerde tütsü yakar, yüksek frekanslı müzikler açarım. Tarot da kişisel hayatımın bir parçası, tarot eski Mısır’dan beri uygulanmış bir inisiye yöntemi, kahramanın yani insanoğlunun ruhsal yolculuğunu anlatır ve buna semboller aracılığı ile katkı sağlar. Meditasyonlarıma tarot, taşlar, aromaterapi, nefes çalışmalarımı da dahil ederek bitmeyecek olan bu yolculuğuma devam ediyorum. Özet olarak kendini duymayı ve sevmeyi öğrenmekle başlıyor aslında… Sonrasında kişi kendi ihtiyacına göre, kendi yolunda gidiyor ve ihtiyaçlarını seçiyor. Bunların dışında, hayatlarımızda yaşam tarzımızı ve alışkanlıklarımızı değiştirmek için kendimize karşı sabırla ve anlayışla yaklaşmalıyız. Küçük tavsiyeler vermeye çalıştım, umarım ihtiyacı olan kişilere faydası olur.

Kendi markasını kurmak isteyen kişilere cesaret veren önerilerin olur mu?

Kendi markasını oluşturmak isteyen ve bizden ilham alan tüm kişilere söyleyebileceğimiz şey adım atmak için beklememeleri ve sonrasında sabırlı ve kararlı olmaları, işin şifresi bu. Hayat içerisinde ruhunuza iyi gelmeyen pek çok durumla karşı karşıya kalıyoruz. Bazı kişiler, olaylar, yaşam planınızda sizin zorunuzla duruyorlar. Onları bırakınca ise, özgürce akıp gidiyor her şey. Olaylar olması gerektiği zaman ve yerde oluyor. Ancak akıntıyla gitmek, beklemek de demek değil. Olacak diye beklemekle de olmuyor. Ne istiyorsak hemen şimdi harekete geçmeliyiz. Kendimize ve işimize inancımızı hiç kaybetmeden sabırla devam etmeliyiz. Bizi oluşturan temel değerler bunlar.

Hayal etmek, cesaret etmek ve devam etmek… Harekete hemen şu an geçmek, çünkü biliyoruz hayat sadece şimdide. Ayrıca tabii ki keyifle yapmak da önemli. Neşe ve kahkaha ile yapılan her şey mucizesiyle geri dönüyor. Çok yakında kişisel gelişim, şifa ve ezoterik bilgiler konularında bir dizi eğitimde sunacağız. Yıllar içerisinde kendi hocalarımızı, çevremizde pek çok ruhsal alanda uzmanları biriktirmişiz. Bu bilgileri, Soluna’nın seçeceği, onun frekansına uygun kişiler ile birleştirerek bir topluluk olmayı hayal ediyoruz. Bir yandan da ruha ve bedene iyi gelecek bütüncül şifa sunan yeni ürünler, yeni formüller, yeni tasarımlar üzerinde çalışıyoruz.

Yolun açık olsun Soluna!

Kapak Fotoğrafı: Soluna

İlginizi çekebilir: Hatun Vera Altunöz’den Homemade Aromaterapi Üzerine