Walter Tevis’in 1983 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan The Queen’s Gambit 23 Ekim’de Netflix’te yayınlandı. 7 bölüm süren tek sezonluk mini diziyi bir oturuşta bitirdiğimi eklemem gerekir, öyle akıcı ve seyir keyfi yüksek bir yapım olmuş. Bağımlılık, travma, takıntı ve satrancı bir araya getiren dizinin büyüsüne hemen kapılacağınıza ve ”Bir bölüm daha izleyeyim…” demekten kendinizi alamayacağınıza eminim. Çoğumuzun Split filminden tanıdığı Anya Taylor-Joy başrolde ve role o kadar çok yakışmış ki izlerken başka bir isim dahi aklıma gelmedi, bayıldım oyunculuğuna. Kendinizi lütfen bu diziden mahrum etmeyin!

the-queens-gambit
Beth Harmon| Fotoğraf: spoilertv.com

The Queen’s Gambit başlangıçta film olarak tasarlanmış. Dizinin yapımcılarından Allan Scott, romanın haklarını bir süre önce satın almış ve film hazırlık aşamasındayken beraber çalıştıkları Heath Ledger vefat etmiş. (Heath Ledger satranç tutkusu ile biliniyor, bu projenin onun için ne kadar önemli olduğunu tahmin etmek güç değil.) Sonrasında film iptal olunca Netflix mini dizi teklifine sıcak bakmış. İyi ki de bakmış çünkü çoğu film belirli bir sürede olduğu için kırpılan ya da çıkarılan çok fazla sahneye maruz kalıyor, özellikle kitaptan uyarlanan tüm filmlerin mini dizi veya seri şeklinde olmasını isterdim… Bu yapım da eğer film olsaydı çoğu satranç sahnesi istenilen gibi olmazdı ve satranç sekansları yoğun halde verileceği için boğucu olurdu. Minority Report ve Logan filmlerinin yazarı Scott Frank‘e yapımın dizi olmasını sağladığı için ayrıca teşekkür etmek gerekir.

the-queens-gambit-2
Beth & Mr. Shaibel| Fotoğraf: readysteadycut.com

Dizinin konusuna gelecek olursak; bir trafik kazasında annesini kaybeden Beth Harmon (çocukluğunu canlandıran oyuncu: Isla Johnston) Kentucky’de bir yetimhaneye verilir. Hademe olarak görev yapan Mr. Shaibel aracılığıyla satranca başlayan Beth olağanüstü yeteneğinin farkına varır. Bir yandan da yetimhanede çocuklara vitamin diye yutturulan sakinleştiriciye (librium) karşı bağımlılık geliştirir. İleride bu bağımlılık alkol ve uyuşturucu şeklinde devam eder…

Beth’in çocukluk ve yetişkinlik dönemi ile 1950’li, 60’lı yılları kapsayan ve Soğuk Savaş Dönemini yansıtan dizinin perde arkasında; kadın olmanın zorlukları, ırk ayrımı, din ve politik mesajlar bulunuyor. Erkek egemen dünyada kabul görebilmek için mutlak başarı elde etmenin kati olduğu bir zaman aralığında Beth. Ve burs alabilmek için olduğundan farklı görünmek zorunda olduğu bir zaman aralığında. Geçmişten günümüze değişen pek bir şeyin olmadığını görmekse dizinin can sıkıcı kısmı, belki de geçen tarihi vurgulamaya dahi lüzum yoktur.

Dizi kısaca satranç dehası Beth Harmon’un 8-22 yaş aralığını kapsayan bir biyografi niteliğinde. Dünyanın en iyi satranç oyuncularından sayılan Bobby Fischer‘ın hayatına aşina iseniz diziyi izledikçe Beth ile aralarındaki benzerlikleri fark etmeniz mümkün. Satranç sevenlere bir müjde daha vereyim; dizinin satranç danışmanları olarak dünya şampiyonu satranç büyük ustası Garry Kasparov ve satranç yazarlığı, öğretmenliği ile antrenörlüğü yapmış Bruce Pandolfini görev almış. Dizide yer alan satranç sahnelerinin doğruluğunu bu yönden teyit etmiş olduk. Dizi esnasında da bazı ünlü satranç oyuncuların isimlerine yer verildi. (Jose Raul Capablanca, Paul Morphy) Satranç seviyorsanız diziden ayrıca keyif alabilirsiniz. Beni tavla ve 101 oynamaya yönlendiren bazı kişilere buradan teessüf ederim.

youtube play youtube play

Dizinin tanıtımını gördüğümde direkt izleme kararı aldıran bir etmen vardı. İzninizle bu yazıyı İzmir Göztepe’de satranç takımında görev alan ve satranç antrenörlüğü yapan arkadaşım Kaan Taşkan‘a ithaf ediyorum. Kendisi geçtiğimiz ay vefat etti. Yaşasaydı bir çok başarıya imza atacaktı. ”Diziyi seninle konuşabilmeyi çok ama çok isterdim. Huzurla uyu Kaan, seni seviyoruz…”

Kapak Fotoğrafı: variety.com

İlginizi çekebilir: NB’den Gökyay Vakfı Satranç Müzesi