İnsan hayatını oldukça etkileyen, kalplerde derin izler bırakan Titanic faciasına geçmeden önce, gelin hep beraber olayın en başına dönelim!

Titanic
Titanic | Fotoğraf: Cinemablend

Orijinal adı RMS Titanic olan 5 yıldızlı yolcu gemisinin inşasına 1909 senesinde başlandı. Çok ama çok büyük ve gösterişli olacaktı RMS Titanic. 3547 insanı alabilecek bir kapasiteye sahip olduğunu düşünürsek, sanırım büyüklüğü ve ihtişamını hayalimizde canlandırabiliriz. Her şey kusursuz olmalıydı bu gemide; her şey…

Herkes çok heyecanlanmıştı. Titanic, her kesime hitap eden bir gemiydi. Kimini sevdiklerine kimini de hayal ettiği işe kavuşturacaktı. Bu gemiyle yolculuk için ismini yazdırabilenler, kendilerini çok şanslı hissediyorlardı. Yoksul aileler tam bir yıl önceden para biriktirmeye başlamışlardı bile! Düşünebiliyor musunuz insanların ne kadar umutlandıklarını; hem de başlarına gelecek o büyük faciayı tahmin bile edemeden…

“İrlanda’dan yola çıkma zamanı geldiğinde, akrabalardan biri yola çıkacak yakınına altın verdi ve o kişi altını yanlışlıkla yere düşürdü. Maalesef o zamanlar altını yere düşürmek uğursuzluk olarak adlandırılırdı” der olayı anlatan bir tanık…

Titanic Kalkıyor, Yolcu Kalmasın!

Titanic Southampton Rıhtımında
Titanic Southampton Rıhtımında |Fotoğraf: Wikipedia

Titanic, transatlantik diğer bir ifadeyle Atlas Okyanusu’nu aşarak Avrupa ve Amerika arasında sefer yapması amacıyla üretilen bir gemiydi. İngiltere Southampton’dan başlayarak New York City’e ulaşmaktı amaç, yani hayallerin şehrine! Ve yolculuk sabahın erken saatlerinde başladı. Tabi arada yolcu almak için Fransız Limanı’na uğrayacaktı. Çok ama çok uzun bir yolculuk! Güzergah böyle belirlenmişti.

Yolculuğun en başında buz dağlarının olduğu yönünde uyarı almıştı mürettebat. Bunlar devasa buz dağlarıydı. Ama ne farkeder ki, Titanic büyük Titanic’ti! O modern teknolojinin bütün imkanları kullanılarak yapılmıştı! Bu sebepledir ki uyarılar asla geminin merkezine ulaşmayacaktı. Yavaş yavaş tehlike çanları çalmaya başlamıştı bile.

Son uyarı ise saat 21.30’da yapılacaktı. Ve ne oldu dersiniz? Geminin iletişim kodları girilmediğinden bu uyarı da köprüye ulaşmamıştı. Aslında mürettebat konuşmasını şu an duyar gibiyim: “Hey dostum ne saçmalıyorsun sen, bu Titanic! Asla batmaz!” Böyle düşünmekte haklılardı belki de, kim bilir? Sonuçta o zamanlar bu gemi “eşsiz” olarak tanımlanıyordu. O halde seyri değiştirmeye ya da yavaşlamaya gerek de yoktu, değil mi?

Aslında araştırmacılar buz dağının net bir şekilde görülebileceğini söylüyorlardı. Ancak o gece bütün olumsuzluklar adeta bir arada gibiydi: Ay yoktu, rüzgar yoktu, dürbün yoktu ve Titanic buz dağına sessizce yaklaşılıyordu.

En Derin Hikayelerin Başlangıcı

Titanic
Titanic|Fotoğraf: Ashby Dodd

Tarih 14 Nisan 1912. Gözcü, geminin ön tarafında net olarak görülemeyen bir buz dağını farkeder. Artık her şey için çok geçtir! Telaşla üç kez gemi çanını çalar, köprüye telefon eder. Gelen soru: “Evet, ne gördün?” olur. Cevabı sanırım hepimiz biliyoruz, değil mi? Cevap, sonun başlangıcıydı aslında: “Tam önümüzde koca bir buz dağı var!” İşte o an, kuvvetli bir çarpışma olur. Birinci sınıf yolcular bunu tam olarak hissedememiş olsalar da üçüncü sınıf yolcular en alt katta olduklarından durumun ciddiyetini anlarlar. Bir şeyler ters gidiyordur. Haydi gelin sonun başlangıcına gidelim: Derinlerden hem de en derin, en karanlık sulardan gelen yolcu hikayelerine…

En kızdığım yerden başlamak istiyorum. Gemiyi ilk terk etmeye çalışan kimdi biliyor musunuz? O harika eserin, o batmaz dedikleri geminin, Titanic’in sahibi Bay Ismay’dan başkası değil! Halbuki kadın ve çocuklara öncelik tanınmalıydı. Bir de bu yetmezmiş gibi filikaların hızlıca suya indirilip yol alması emrini verdi. Sonuç, çoğu boş kalan filikanın acemilikle karanlık sularda yol alması oldu. Korkunç olsa gerek! Bu bencil insan mahkemede beraat etti.

Karanlık Sulardan Yükselen Hikayeler

Titanic Batıyor
Titanic|Fotoğraf:

Birinci sınıfta yer alan yolculardan Amerikalı ünlü işadamı Isidor Straus ve ondan hiç ayrılmayan aşkı Ida sonsuzluğa doğru “birlikte” yol aldılar. Filikaya ise hizmetçilerini bindirip şöyle dedi: “Kürkümü al, nasılsa ona ihtiyacım olmayacak; ama sen soğuk sularda üşürsün.” Isidor’un kimliği alyansından tespit edilirken büyük aşkı Ida ise karanlık sularda kayboldu. Kurtulan hizmetçi ölen çiftin kızlarına gitti kürkü götürmek için ve“Madem annem onu sana verdi, o artık senindir. Onu sen sakla.” yanıtını aldı. Bu tatlı çiftin çalışanları talihsiz olaydan sonra üzüntülerini anlatabilmek ve her zaman onları anabilmek için şirket girişine plaka fotoğraf yaptırdılar.

Yüzlerce hikayeden bir diğeri – ki bu beni çok etkiledi. Her zaman birlikte sahne almayan; ancak o gece bir araya gelen Titanic orkestrası! Müzisyenlerden hiçbirisi kurtarılamadı. Ama gemiden kurtulmayı başaran kişilerden biri, onlar için şu sözleri söyledi: “O gece birçok kahramanca iş yapıldı. Ancak bu kahramanca işlerden hiçbiri, gemi daha ve daha derine batmış olmasına rağmen, saatlerce çalmaya devam eden bu birkaç müzisyenin başarısıyla karşılaştırılamadı. Ve müzisyenler denize gömüldüler. Yaptıkları müzik, onlara sonsuz zafer kahramanları listesine katılma hakkı verdi.” Onlar gemi batarken de çalıyorlardı.

Titanic kaptanı Edward John Smith
Edward John Smith|Fotoğraf: National Portrait Gallery

Yazımın son cümlelerini büyük kahraman Edward John Smith’e ayırmak istedim. Titanic’in kaptanıdır kendisi. Ünü de bir hayli fazladır. Geminin batmasına 10 dakika kala köprüye döndü ve okyanusun derin, karanlık sularıyla yüzleşti.

Güncel bir bilgiyi de sizlerle paylaşmak isterim. Titanic eski yapısına uygun olarak yeniden inşa edilmekte. Bu güzel bir şey mi doğrusu bilemedim. Ve tüm dünyaya sefer düzenlemeyi planlıyorlar. İlk sefer ise 2022’de…

Kapak Fotoğrafı: Visit.rzn.ru

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan En İyi Leonardo di Caprio Filmleri