“Türkiye’den başka nerede yaşayabiliriz?” diye araştırıp, farklı bir ülkede yeni bir hayat kurabilmek için heyecanlanırken bir yandan geleneklerimiz, ailemiz, geçmişimiz bizi burada tutuyor. theMagger’ın yeni röportaj dizisi “Yurt Dışında Yaşamak” ise buna cesaret etmiş ve bunu başarmış olanların hikayelerini anlatıyor. Bu haftaki konuğumuz, Londra’da yaşayan Seda Asil…

Londra 2
Londra’da Yaşamak: Seda Asil ile Samimi Bir Söyleşi

Sevgili Seda, öncelikle seni daha yakından tanıyabilir miyiz?

Merhabalar, ben Seda Asil. 1987 İstanbul doğumluyum. 8 yıldır evliyim ve 3 yaşında bir oğlum var. Bahçeşehir Üniversitesi İngilizce İşletme mezunuyum. Okul hayatım süresince birçok öğrencim oldu, İngilizce ve Matematik branşlarında özel dersler verdim ve Etüt Merkezi’nde çalıştım. Ardından yaklaşık 4 yıl süren butik pastacılık maceram oldu. Oğlumuz 1.5 yaşındayken İngiltere’ye göç etmeye karar verdik ve yaklaşık 1.5 senedir İngiltere’de yaşıyoruz. Sinema, müzikal, tiyatro, müzeye gitmek, kişisel gelişim kitapları okumak, yemek pişirmek, yürüyüş, yüzme, bisiklete binmek, hayvanlar ve çiçekler en büyük ilgi alanlarım arasında. Hareketli, duygusal ve cesaretli bir yapım var.

Ne zaman Londra’ya taşındın? Nasıl gelişti süreç, kısaca bahsedebilir misin?

Daha önceleri tatil için geldiğimiz Londra’yı oldum olası çok sevmişimdir. Burada yaşamanın hayalini hep kuruyordum ve uzun vadeli hayat planlamamızın arasına da yerleştirmiştik. Çocuğumuz doğduktan sonra, ona sosyal anlamda daha iyi bir hayat sunabilmemiz için planımızı harekete geçirdik ve Ankara Antlaşması ile yeni bir iş kurarak başvurumuzu tamamladık. (İngiltere’de yaşamak ve çalışmak isteyen Türkler’e sunulan başvuru çeşidi) 2017’nin Nisan ayında Londra’daydık, buraya geldikten sonra kalacağımız evi ayarlamaya çalıştık ve o dönemde otelde konakladık. Oğlum küçük olduğu için bu süreç çok kolay olmadı.

Memnun musun Londra’da yaşamaktan? Neler yapıyorsun orada?

Biz Londra merkezde değiliz aslında, Bedford adında başka bir şehirde yaşıyoruz, Londra’ya hızlı trenle 40 dk uzaklıkta. Burası daha sakin, çok fazla turist yok. Ama istediğimiz zaman Londra’ya gezmeye gidiyoruz, mesafeler birbirine yakın olduğu için, hiç sıkılmıyoruz. Londra’ya her gidişimizde tatile gelmiş gibi yeniden huzur buluyoruz. Benim günüm genelde evde geçiyor. Kendime çok vakit ayırabiliyorum diyemem, ama fırsat buldukça arkadaşlarımla buluşuyorum, güzel havalarda parkta piknik yapıyoruz. Bazen sinemaya gidiyorum, Londra merkeze gidip daha önce görmediğim bir müze veya galeriyi keşfediyorum. Eşim evden çalışıyor, bilgisayarda yazmam ve denetlemem gereken dökümanlar olabiliyor; ona yardımcı oluyorum. Oğlum okuldan geldikten sonra beraber oyun oynuyoruz ve keyifli zaman geçiriyoruz. Burada kendim için yaptığım en büyük yatırım Cambridge Üniversitesi’nden aldığım, seyahat alanında, online yaratıcı yazarlık kursu oldu. Akabinde Londra’nın Türk gazetesi olan Eurovizyon.com’da seyahat ve kültür alanlarında köşe yazıları yazmaya başladım.

İlk zamanlar biraz zor oluyor diyorlar. Taşındığın ilk zamanları anlatabilir misin? Yepyeni bir yere taşınmak, yeni insanlar tanımak çok hızlı olmuyordur…

Evet, ilk zamanlar gerçekten hiç kolay olmadı. Evimize taşındıktan yaklaşık 2 hafta sonra merdivenlerden düştüm ve ayak baş parmağımı kırdım. İlk defa başıma böyle bir durum geldi; ama elimden geldiğince sakin kalmaya çalıştım. Taşınma sürecinde sağlık problemi ile karşılaşmak beni hem bedenen hem de psikolojik olarak çok yıprattı. Bir de üzerine aile ve memleket özlemi eklenince, acaba doğru mu yaptık, diye kendimi sorguladığım çok zamanlar oldu. Yeni insanlar tanımak konusunda biraz rahattım açıkçası, dışa dönük ve konuşkan biri olduğum için ve dil problemim de olmadığı için bu konuda pek sorun yaşamadım. Komşularımız İngiliz ve onlarla çok vakit geçiriyoruz. Avrupa’da komşuluk ilişkileri çok sıcak değil derler ama biz bu konuda hiç sorun yaşamadık. Ancak burada yine en yakın arkadaşlarım Türk, onlarla görüşmek beni gerçekten rahatlatıyor.

seda-asil-3
Londra’da Yaşamak: Seda Asil ile Samimi Bir Söyleşi

İstanbul’u özlüyor musun? Özlüyorsan hangi yönlerini özlüyorsun veya hangi yönlerini hiç özlemiyorsun?

İstanbul’u bazen çok özlüyorum, özellikle ailemi ve onlarla geçirdiğim keyifli zamanları, sohbetleri, kalabalık aile sofralarını ve akraba ziyaretlerini… Taksim’i, Ortaköy’ü, Boğaz’ı… Bir de leziz Türk yemeklerini çok özlüyorum. Elimden geldiğince evde pişirmeye çalışıyorum ancak annemin yemekleri gibi olmuyor maalesef… Özlemediğim şeyler ise, İstanbul trafiği, korna sesleri, uzun binalar, çevre kirliliği ve buna duyarsız olan insanlar. Bazen diyorlar ya, ey İstanbul trafiğini bile özlemişim, o bende yok işte. Bizi son zamanlarda, insanların saygı kurallarını aştığı durumlar da rahatsız etmeye başlamıştı; maalesef o profili de çok özlüyorum diyemeyeceğim.

Yurt dışında yaşamanın, başka bir kültür deneyimlemenin birey olarak avantajları ve dezavantajları neler sence?

Bana göre yurt dışında yaşamanın ve bu deneyimi kazanmanın çok büyük avantajları var. Buradaki hayatımızla beraber çok şeyin farkına vardık. Öncelikle burada el emeği çok değerli. Her türlü el emeği olan işe saygı var ve bu sebeple temizlik, pastacılık, tamircilik gibi işler çok pahalı. Çoğu zaman bozulan bir aleti tamir etmek için çaba sarf etmezdik; ama burada, özellikle evimizi kurarken, hep kendi emeğimizi kattık. Mesela, hayatımda bir kere bile saksı bitkisi yetiştirmeyi becerebilmiş değilim; ama burada çim de biçiyorum, çiçek de ekiyorum, ve bu sebeple kendi emeğimin karşılığını almanın gururunu yaşıyorum. Farklı bir kültür içinde olmak veya adapte olmaya çalışmak başlarda çok kolay olmuyor tabii ki, ama insan zamanla alışıyormuş gerçekten. Özellikle çok kuralcı bir ülkede bazen alışkın olmadığımız aşırı kurallar rahatsız edebiliyor; ama öte yandan bunun iyi bir şey olduğunu ve sonucunda halkın güvenliği için olduğunu biliyorsunuz. Çocuğumuzun geleceği açısından ona iyi bir eğitim ve sosyal hayat sunabileceğimiz en iyi ülkelerden birinde olduğumuzu düşünüyorum. Her hafta değişik bir müze, tema park, oyun parkı gibi yerler keşfediyoruz. İki dili birden anlıyor ve konuşuyor. Bir de burada yaşamanın en güzel yanı ise başkaları için değil de kendiniz için yaşıyor oluşunuz; misal, burada el alem ne der kaygısı olmadan aynı kıyafeti istediğiniz kadar giyinebilir, marka olmak zorunda olmayan çantaları takabilir, birkaç ay manikür yapılmamış tırnaklarınızla gezebilirsiniz (ufak komunitelerde maalesef bu konular ön planda). Kısacık şort ile gece vakti sokakta kadın başınıza yürüyebilirsiniz. Kimsenin umrunda olmaz. İnsan hakları ve özgürlük anlamında yaşanabilir en iyi ülkelerden biri İngiltere. Öte yandan çok fazla dezavantajı olduğunu düşünmüyorum. Eğer çocukluysanız, dışarı çıktığınızda güvenerek bırakabileceğiniz birilerini bulmak zor olabiliyor. Porgramlarınızı tamamen çocuğunuza göre yapıyorsunuz, en azından bizim için geçerli olan durum bu. Bir de sağlık sektöründe personel eksikliği ve bazen de bilgi yetersizliği olabiliyor, Türk sağlık sistemi açısından çok farklılıklar var ama avantajları ve dezavantajları kişiden kişiye değişebilir, bu konuda da hazırlıklı olmak gerek.

Peki Türkiye dışında yaşamak sana neler öğretti?

Türkiye dışında ilk kez yaşıyorum; daha önceleri hep tatil amaçlı çıkardık yurt dışına. Bir kere en önemlisi, hayatımda en çok istediğim şeyi gerçekleştirmiş olmanın keyfini yaşıyorum, çünkü hayat kısa. Biz çekirdek ailemizle en zorunu başardık; oğlumuz ufaktı ve geldiğimiz ülkede hiçkimseyi tanımıyorduk. Keşke o doğmadan gelseymişiz diyorum bazen, ama her işte bir hayır vardır. Yakın zamana kadar farkında değildim; yurt dışında yaşamak bir süre sonra, özellikle alışma sürecini tamamlayınca, insana özgüven veriyor. Burada bu hayatı yaşamayı becerebildiysem, başka ülkelerde de başka hayatları yaşabilirim diyorsunuz. Zaten bu yola çıkarken kararlı olmanız gerekiyor, ufacık bir tereddüt, ilerde hayal kırıklığına yol açabilir…

Londra
Londra’da Yaşamak: Seda Asil ile Samimi Bir Söyleşi

Yurt dışında yaşayan bir Türk olarak, Türkiye’den haberlere nasıl tepkiler veriyorsun?

Türkiye’de yaşadığım zamanlarda, haberleri izlediğimde moralim çok bozuluyordu ve tüm gün karamsar bir şekilde dolaşıyordum, özellikle büyük olaylar yaşandığı zamanlarda dışarı çıkmak istemiyor veya herkesin yüzüne korku ile bakıyordum. Şimdi uzaktan izlerken yine hüzünleniyorum, ailem hala orada olduğu için onları ve geleceklerini düşünüyorum. Ama kendi açımdan bakacak olursak, eskisi kadar kafama takmıyorum ve yoluma devam ediyorum. Burada idame ettirmem gereken ve sorumluluklarla dolu bir hayatım var.

Londra’dan bize birkaç lokal öneride bulunabilir misin?

Londra’da size önerebileceğim çok yer var. Herkesin bildiği British, Science ve Natural History Museum dışında Sir John Soane, Sherlock Holmes, Shakespeare’s Globe müzelerini kesin gezmenizi öneririm. Pastane/kafe olarak Peggy Porschen, Biscuiteers Icing Cafe, Elan Cafe; manzaralı akşam yemeği için Duck&Waffle, Le Pont de La Tour ve Oxo Tower Harvey Nichols favorilerimden. Camden Market’ta bulunan Cereal Killer çok keyifli bir kahvaltı seçeneği olabilir. Klasik İngiliz kahvaltısı deneyimlemek için Borough Market içindeki restoranlardan birine gidebilirsiniz, böylece semt pazarını da görürsünüz. Portobello Road’taki bit pazarı, Covent Garden, Trafalgar Square, Piccadily Circus, Oxford Street kesinlikle görülmesi yerlerden.

Son olarak, yurt dışında yaşamak isteyen ama buna cesaret edemeyen kişilere birkaç tavsiyede bulunabilir misin?

Yurtdışında yaşamak isteyen ama cesaret edemeyen kişilere önerebileceğim ilk şey, bir kağıt kalem alıp, kalmak ve gitmenin, avantaj ve dezavantajlarını yazmaları. Görerek daha kolay karar verirsiniz, nelerden vazgeçebilirsiniz veya nelere tahammül edebilirsiniz, öncelikle bunları düşünmeleri. Çocukla gelinecekse, gelmeden önce okul, ev, semt/mahalle araştırması yapmak gerekir. Burada hayat yavaş akıyor ve işler biraz ağır ilerliyor, o sebeple sabırlı olmalarını tavsiye ederim. Özellikle iş konusunda, en azından aileden birinin işini ayarlayıp veya kurup gelmesi gerekir. Yurt dışında yaşamak kolay değil ama imkansız da değil. Ben sık sık ülkemi ziyarete giderim, kolay adapte olabilirim, uyumluyum diyorsanız bu yola çıkabilirsiniz demektir.

Çok teşekkür ederiz Seda!

Dünyanın farklı yerlerinde yaşayanların deneyimlerini okumaya devam etmek için buraya tıklayabilir, siz de yurt dışında yaşıyorsanız ve röportaj serimizin konuğu olmak istiyorsanız bize Instagram hesabımızdan ulaşabilirsiniz.